Kategori: Teknoloji

HRV ve Kullanımı – 2

HRV ve Kullanımı – 2

Geçen yazıda HRV’nin ne olduğundan detaylarıyla söz etmiştik. Devamında ise benim deneyimlerim üzerinden HRV’yi nasıl kullanabileceğimize odaklanalım istiyorum (şimdilik genel olarak, sonraki bölümlerde ise sporla alakalı olarak). Eğer önceki yazıyı okumadıysanız önce onu okumanızı öneririm. HRV ölçmeye başlarken ilk bilmeniz gereken; vücutla ilgili birçok durumda olduğu gibi bunun da tamamen kişiye özgü olduğu. Yani sizin HRV değerinizle arkadaşınızınkini karşılaştırıp bir sonuca varmanız mümkün değil. Toplum ortalamaları da bir şey ifade etmez. Tamamen, genetiğiniz gibi, değiştiremeyeğiniz temel şeylere dayalıdır. Dolayısıyla bugünkü verinizi ancak kendi var olan verilerinizle anlamlandırabilirsiniz. Yani tek yapmanız gereken belirli bir aşamaya kadar hiçbir sonuç beklemeden HRV ölçüp, bu veriyi biriktirmek. Bunun bir nedeni de HRV’nin günden güne çok fazla değişebiliyor olduğu gerçeği. Bir gün ölçtükten sonra ertesi günkü veriyi o tek günle karşılaştırmak anlamlı olmuyor. Dolayısıyla birkaç hafta veri biriktirip, gözlemlediğiniz değerlerin nelerden etkileniyor olabileceğini düşünmeniz yeterli olacak. Böylece 15-20 günlük veriden yola çıkarak bir normal aralığına ulaşabileceğiz. 

Yazının devamı… Yazının devamı…

HRV ve Kullanımı – 1

HRV ve Kullanımı – 1

Kalp atım hızımızı (nabzımızı) nasıl belirtiyoruz? Dakikada şu kadar atım şeklinde. Çünkü bu kolayca anlaşılabilir ve bir yandan da alıştığımız bir birim. 10 yaşından büyük çocuklar ve yetişkinler için dinlenik nabzın normal aralığı 60-100 a/d (atım bölü dakika, ama bundan sonra genel kabul gören İngilizce birimi kullanacağım; bpm, beats per minute) olarak belirlenmiş. Uzun süredir antrenman yapan, fit yetişkinlerde bu aralık 40-60 bpm. Yani çok kabaca ortalama 60 dersek, kalbimizin her saniyede bir kere attığı sonucuna ulaşırız. Mekanik veya elektronik cihazlardan yola çıkarak düşündüğümüzde mükemmel çalışan şeylerin, tabirin tam anlamıyla “tıkır tıkır” işlemesini bekleriz. Bu düşünce akışıyla sağlıklı ve güzel çalışan bir kalbin de çok düzenli biçimde, “tıkır tıkır” atacağını beklememiz normal olur. O zaman, dakikada 60 kere atan kalp, saniyede bir kere atar, yani her kalp atımı arası tam 1 saniyedir. Bu noktada çok küçük zaman dilimlerinden söz etmeye başladığımızdan buna 1000 milisaniye diyelim. Demek nabzımız 60 bpm iken her iki kalp atımımızın arası hep tam 1000 milisaniye. Bakalım öyle mi?

Yazının devamı… Yazının devamı…

Koçum Garmin

Koçum Garmin

Böyle demişim…

Ağustos ayında yandaki şekilde bir story paylaşmışım Instagram’da. O dönem yeni aldığım Garmin fenix 7 saati kurcalıyordum. İlk bakışta optik nabız ölçümleri önceki versiyonlarına göre daha iyi gibiydi. Ancak kısıtlı örneklemle sonuca varmak genelde yanlış olur. Kullandıkça fark ettim ki egzersiz dışı zamanlarda, dinlenikken, hatta daha da iyisi uyurken bilekten ölçümde epey başarılı olsa da koşarken kesinlikle saçmalıyordu. Optik nabız ölçümü hakkında bu yazıda detaya girmeyeceğim, çünkü şurada detaylı şekilde yazmıştım. Her ne kadar o yazının tarihi epey eski de olsa, yazılanlar halen geçerli. “Peki tamam, yanlış ölçsün bize ne!” diyebilirsiniz ama o zaman saatin size sunduğu birçok özelliği bir kenara kaldırıp unutmanız gerekiyor. Çünkü saat o sunduğu bilgi ve yönlendirmeler için birkaç veriyi temel alıyor. Nabız da o az sayıda veriden biri. Siz önceki gün 5:40 dk/km ile easy koşu yaptığınızı sanırken, bileğinizden 178 bpm nabız ölçen saatiniz kendinize fazla yüklendiğinizi düşünüp ertesi gün sizi dinlenmeye çağırıyor.

Eylül ayı sonunda koştuğum Spartathlon‘dan sonra bir süre sadece keyif almak için koşmaya ve oldukça kısa antrenmanlar yapmaya karar vermiştim. İki tane 24 saat yarışı üstüne bir de Spartathlon koşunca çok uzun koşmaktan biraz sıkılmıştım açıkçası. Bu keyif koşuları sırasında, bir süre nabzımı yakından izleme fikri düştü aklıma. Uzun süredir yapmadığım bir şeydi bu. Kullandığım nabız bandı Garmin Hrm Run idi. Sürekli pili bittiği için epey canımı sıkıyordu. Zaten o nedenle de pek kullanmak istemiyordum. Yine de o dönem bir süre kullandım ama pili yeniden sorun çıkardı. O dönem tam da kasım ayındaki satın alma çılgınlığı dönemiydi. Garmin Hrm Pro Plus nabız bantlarında absürt bir indirim vardı. Bir de Amazon’un, müşterilerin paketlerini adrese değil de yakında bir yere istemeleri için yaptıkları bir kampanyaya denk gelince çok ucuza Hrm Pro Plus sahibi oldum. Bir pille 350 saat koşulabileceği iddiasında olması da beni çok cezbetmişti açıkçası.

Bir süredir Garmin’in saatten verdiği bilgiler, yönlendirmeler konusu kafamı kurcalıyordu. Bu konuda yorumlar yapıyor, bazen de çok anlamadığım halde ağır eleştirilerde bulunuyordum. Ayarı Kaçanlar‘ın birkaç bölümünde bu tür eleştiriler dile getirdiğimi anımsıyorum. Ama üzerine düşününce aslında çok az bilgiyle konuştuğumu fark ettim. Bir şeyi eleştireceksem detaylıca öğrenmeli anlamalıydım. Hazır yeni ve kaliteli bir nabız bandı da edinmişken bu işin içine girmeye karar verdim. Başlangıç noktası olarak da tüm veri ve ölçümlerin dönüp dolaşıp kullanıcıya sunulduğu özellik olan Daily Suggested Workout (Günlük Antrenman Önerisi) özelliğini benimsedim. Son birkaç haftadır bu özelliği, onun da çevresinde Garmin’in bu iş için kullandığı bilimi ve teknolojiyi kurcalıyorum. Bu yazıda -ve belki takip eden ikinci bir bölümde- bunlar hakkında yazacağım.

Yazının devamı… Yazının devamı…

Optik Nabız Ölçümü

Optik Nabız Ölçümü

ohrm1Başlık çok tanıdık gelmemiş olabilir. İngilizce’de “Optical Heart Rate Monitoring (oHRM)” ya da “Optical Heart Rate Sensor” olarak kullanılıyor. Kalp atım hızını, yani nabzı, optik yöntemlerle ölçmek anlamına geliyor. Aslında bilekten nabız ölçümü deyince -her ne kadar bu bir alt kümesi olsa da- daha tanıdık oluyor. Bu teknoloji son yıllarda birçok giyilebilir cihazda karşımıza çıkmaya başladı. Özellikle koşu ve triatlon sporları ile ilgilenenlerin kullandıkları antrenman saatlerinin birçoğunda bu teknoloji kullanılır hale geldi. Aldığımız pahalı teknolojik oyuncaklar, ne kadar çok özelliğe sahip olursa o kadar ilgimiz çekiyor. Bir yandan da insanlar daha çok kullandıkça teknoloji yüksek sesle tartışılmaya başlanıyor. Çevremde, forumlarda veya bana gelen epostalarda çok sık optik nabız ölçümünün tartışıldığını, bu konunun çok sayıda soruya konu olduğunu görüyorum. Bu nedenle elimden geldiğince detaylı bir şekilde masaya yatırmak istedim. Biliyorsunuz bundan önce benzer bir şeyi GPS için yapmış, mesafe ve yükseklik için GPS kullanımı konusunda yazılar yazmıştım. Şimdi de gelin optik nabız ölçümü konusuna bakalım.
Yazının devamı …

İki küçük değişiklik

İki küçük değişiklik

İki değişiklikten bu blogda hiç söz etmediğimi fark ettim. Blogu takip edenlerle bu iki haberi paylaşmam gerektiğini düşünüyorum. Çok uzatmadan hızlıca bunlardan söz etmek istiyorum.

Antrenman günlüğü

2008 yılında koşmaya başladığımda antrenman kayıtlarımı elektronik tablolarda tutuyordum. Bir yıl kadar sonra bunun için bir internet sitesi arayışına girdiğimi anımsıyorum. Çok fazla alternatif yoktu ve bulduklarım arasında en çok hoşuma gideni Dailymile olmuştu. Uzun zaman antrenman günlüğümü Dailymile’da tuttum. O site sayesinde çok fazla arkadaşım oldu ve çok şey öğrendim. Hatta bu blogda Dailymile’ı tanıtan bir yazı da yazmıştım. Özelliklerini sevdiğim, bana katkısı çok olduğu için övmüş, herkese tavsiye etmiştim. Sitenin özellikleri bedava kullanılıyordu (hala da öyle). Ben geliştirip ayakta tutanlara destek olmak için mağazalarından tişörtler satın aldım. Yetmedi çok fazla ek özellik vaat etmese de paralı üye oldum. Ama yıllar geçtikçe sitenin hiçbir ilerleme kaydetmediğini fark etmeye başladım. Onlar yapmıyorlarsa ben bir özellik ekleyeyim diyerek bir tarayıcı eklentisi bile yazdım. Öte yandan yavaş yavaş çok daha kullanışlı ve özellikli alternatifler ortaya çıkıyordu. Bunlardan en dikkat çekici olanı, aslen bisikletçileri hedeflemiş olan Strava’ydı. Önce bir süre iki siteyi aynı anda kullandım ama sonra geçtiğimiz Ağustos ayı itibariyle Dailymile’dan tamamen koptum.
Yazının devamı…

Garmin 910XT mi Garmin Fenix2 mi?

Garmin 910XT mi Garmin Fenix2 mi?

Fenix2Uzunca bir süredir Garmin 910XT kullanıyorum. Aklımda hep detaylı bir inceleme yazısı yazmak vardı ama bir türlü fırsat bulamadım. Aslına bakarsanız artık her saat için detaylı inceleme yazıları yazmak da anlamlı gelmiyor. Zaten teknoloji hep bir öncekinin üzerine yeni özellikler eklenerek ilerliyor. Her seferinde aynı özelliklerden bahsetmek biraz garip oluyor. Zaten dünyada bu işi (çok çok iyi) yapan insanlar da var. Onların inceleme yazıları İngilizce oluyor ama şöyle bir göz atınca saat hakkında genel bir fikir edinebiliyor insan. Hem bu nedenlerle hem de bir türlü fırsat bulamadığımdan 910XT hakkında bir inceleme yazmadım. Son günlerde bir arkadaşımdan ödünç aldığım Garmin Fenix2 saati kullanıyorum. O saati kurcalamakta olduğumu duyanlar 910XT ile karşılaştırmalı sorular sormaya başladılar. Hatta aynı kategoride gibi görünen Suunto Ambit ile karşılaştırmalı sorular soranlar da oldu. Suunto kullanmadım ve sadece okuduklarıma dayanarak cevap vermek istemem ama 910XT ve Fenix2 hakkında karşılaştırmalı olarak neler düşündüğümü kısaca yazmak istedim.
Yazının devamı…

Garmin Yazılım Güncellemesi

Garmin Yazılım Güncellemesi

GarminBirkaç yazımda Garmin saatlerin yazılım (firmware) güncellemelerinden söz etmiş, takip edip almanın faydalı olabileceğine değinmiştim. Ancak fark ettim ki nasıl yapıldığından hiç söz etmemişim. Aslında çok karmaşık bir işlem değil ama bu tip konulara ilgisi olmayan veya araştıracak zamanı olmayanlar için burada kısaca anlatmanın iyi olacağını düşündüm.
Yazının devamı…

Garmin 910XT Multisport Sorunu

Garmin 910XT Multisport Sorunu

910xt multisportGarmin 910XT modelinin çoklu spor (multisport) özelliği var. Bu özellik sayesinde triatlon yarışlarında (ve tabii isterseniz brick antrenmanlarınızda) arka arkaya yaptığınız sporları ayrı ayrı kaydedebiliyorsunuz. Bunun için Ayarlar (Settings) menüsünden “Auto multisport” özelliğini aktifleştirmeniz yeterli. İsterseniz sporlar arası geçiş (transition) zamanını da ayrıca tutmasını söyleyebiliyorsunuz. Önce yüzme, sonra bisiklet sonra da koşu yapacağım (istediğiniz sırayla ve spor türüyle bir liste oluşturabilirsiniz) ve transitionları da tutmak istiyorum diye belirttikten sonra tur (lap) düğmesine her bastığınızda bir sonraki aşamaya geçip kayda devam ediyor.
Yazının devamı…

Garmin Forerunner 620 ve 220

Garmin Forerunner 620 ve 220

Garmin Forefunner 620 ve 220Garmin saat almayı planlıyor ve hangisini alsam diye düşünüyorsanız biraz bekleyin. Bugün Garmin iki yeni model duyurdu; FR 620 ve FR 220. Model numaralarına bakınca hemen bu blogda da incelemelerini yayınladığım iki modelin devamı oldukları anlaşılıyor; sırasıyla FR 610 ve FR 210. Ancak bu iki yeni model ile Garmin, çok farklı, yeni yaklaşımları masaya taşıyor. Henüz saatler satışa çıkmadı, zaten çıksa bile ülkemize gelmesi zaman alabilir. Dolayısıyla ben de henüz görüp deneyemedim ama yenilikleri çok dikkat çekici olduğundan hızla burada paylaşmak istedim.
Yazının devamı…

GPS Nedir ve Koşu Saatlerindeki Hatalar

GPS Nedir ve Koşu Saatlerindeki Hatalar

– Bence Garmin 405 çok hatalı ölçüyor abi, 610 çok daha iyi.
– Garmin mesafe ölçümünde kökten kötü, bence Polar kullanalım.
– iPhone’da kullandığım uygulama koşumu düdük gibi ölçüyor, oysa ben 10 km olduğunu biliyorum.

GPS uydularıBunlar size de çok tanıdık geldi, değil mi? Ben sürekli GPS destekli saatinin/telefonunun doğru ölçüm yapmadığından yakınan koşucular, bisikletçiler duyuyorum. Hepsinin çok net delilleri var. Hepsi de haklılar aslında. Ben de benzer deneyimler yaşıyorum. Özellikle yarışlar sonrasında bu konuda çok titiz oluyoruz. Organizasyonu suçluyoruz, sonucumuzu saatimize göre yeniden hesaplayıp onu doğru kabul ediyoruz veya toptan sonucu reddediyoruz. Teknoloji meraklısı olan koşucular veya bisikletçiler olayın üzerine gidip detaylı analizler ve hesaplamalar yapıyor. Bazı blog yazarları çok sayıda saatle testler gerçekleştiriyorlar. Sonuçlar birbiri ile uyumsuz olsa da tek bir noktada buluşuyorlar: GPS destekli saatler hatalı ölçüm yapıyor.
Tartışma bu kadar yaygınken ben de çözüme, çözüme değilse bile anlamaya katkıda bulunmak için bir şeyler yazmak istedim. Aslında kolumuzdaki saatleri ya da üreticilerini taşa tutmadan önce gelin isterseniz bu GPS denen şey ne ve nasıl çalışıyor, nasıl sorunlarla mücadele ediyor onu biraz inceleyelim. Teknik detaylara pek girmeyeceğim, ama az da olsa konuya giriş yapmamız şart. Bunu yaparken biraz uzun da olsa GPS konusundan bahsetmek istiyorum. Çünkü cevabımızı oradaki detaylarda bulacağız.
Yazının devamı…