Yazar: Mert Derman

Minimalizmden Maksimalizme – Kısa Notlar

Minimalizmden Maksimalizme – Kısa Notlar

Bazen moda akımlara, trendlere kapılmayı ve kapılanları eleştiririz. Ama etraflıca düşününce bazen bundan kaçınmanın da imkansız olabildiğini fark ettim. Bunu kendim için düşündüm. Koşmaya ilk başladığım yıllarda ayakkabılarda minimalizm akımı baskındı. Okuduklarımdan anladıklarım ve üstüne kendi deneyimlerim beni de o akıma yaklaştırmıştı. Zaten kaçınmak ne kadar imkanlıydı emin değilim. O kadar baskın bir akımdı ve öylesine pazarlanıyordu ki başka bir şey aramıyordu gözlerimiz. O zamanlar ayakkabı incelemesi de yazardım. Sonradan çok anlamlı olmadığını düşünüp bu inceleme yazılarından vazgeçtim. Son 4-5 yıldır sadece Hoka Clifton kullandıktan sonra geçenlerde başka marka ve modellere gözümü yeniden açınca Saucony’nin Kinvara modelinin 14. edisyonunun çıktığını gördüm. Açıp 3. edisyon hakkında yazdığım incelemeyi okudum. Vay be, dedim, topukta 22 mm, burunda 18 mm olan ayakkabı yavaş yavaş dönüşüp topukta 31 mm burunda 27 mm olmuş. Eskisi 224 gram yenisi 200 gram, değişime bakın, tabanı epey kalınlaşırken kendisi hafiflemiş. Bu, beni konu üzerine düşünmeye itti ve bir şeyler karaladım.

Yazının devamı… Yazının devamı…

Maraton Sonuç Analizi – 2

Maraton Sonuç Analizi – 2

Bu yılın İstanbul Maratonu sonuçlarını da benzer bir şekilde inceledim. Daha fazla detay ve yorum eklemeye çalıştım. Umarım daha keyifli ve ilgi çekici yapabilmişimdir. Her türlü geri bildirime açığım, lütfen eleştiriniz.

Maraton Sonuç Analizi ve YouTube

Maraton Sonuç Analizi ve YouTube

Uzun zamandır bu blogda veya Koşu Gazetesi‘nde yazılar yazarak, sonrasında Koşturmaca ve Ayarı Kaçanlar podcastlerinde konuşarak paylaşım yaptım. Video dünyasına hiç adım atamamıştım. Bir süredir direndiğim ama bir yandan da yapmak istediğim bu alana sonunda giriştim. Video biçiminde içerik üretip YouTube’a yükledim. Henüz kamera karşısına geçme cesaretim olmadığından ekranımı kaydederek üzerine konuştuğum bir video ile başlamak istedim. İlk olduğundan bazı acemiliklerim olması kaçınılmaz. Ama bir şeyi yapmadan öğrenmek de zor, yaparak öğrenmeye çalışacağım.

Bu ilk videoda İstanbul Maratonu’nun 2022 sonuçları üzerinde bir analiz çalışması paylaştım. Hem maraton sonuçlarını yorumlamak, hem koşucu davranışlarını incelemek hem de hata/hile var mı bakmak istedim. Umarım öğretici, keyifli ve ilgi çekici bir video olmuştur.

Buna devam etmeyi düşünüyorum. O nedenle kanala abone olmayı düşünebilirsiniz. Keyifli izlemeler.

Gloucester 24 Saat 2023

Gloucester 24 Saat 2023

Geçtiğimiz hafta sonu, 12 Ağustos’ta, Gloucester’da 24 saat yarışındaydım. 13. saatte 110 km katetmişken yarışı terk ettim. Zaman limitli yarışlar ilginçtir, DNF (did not finish – bitirmedi) olmak imkansızdır. Çünkü yarışın sonucu katedilen mesafeye bağlıdır ve siz start alır almaz birkaç metre mesafe katetmişsinizdir zaten. Bu yüzden bu tür yarışların sonuçlarında herhangi bir ifade yer almasa da haber olarak verilirken “retired early” (yarıştan erken çekildi) ifadesi kullanılır. İşte ben de erken çekilme kararı almış oldum. Neden böyle bir karar aldığımı, öncesini ve sonrasını yazıya dökmek istedim, çünkü her zaman dediğim gibi burası bilgi paylaşımı blogu olduğu kadar benim koşu tarihçemi barındıran bir günce aynı zamanda. Hem belki deneyimden ders ya da ilham bile çıkar, kim bilir?

Yazının devamı… Yazının devamı…

Antrenman Miktarını Ayarlamak

Antrenman Miktarını Ayarlamak

Koşmaya başlayan herkese verilen bir tavsiye vardır; haftalık hacmini yüzde 10’dan fazla artırma. Bu tavsiye her duyana mantıklı gelir. Aslında bu güzel bir şey çünkü insanı temkinli olmaya sevk eden bu tavsiye birçok yeni başlayanı hızla sakatlanmaktan kurtarır. Ama bir yandan tavsiyeyi her alanın bunu otomatikman kabullenmesi ve üzerine çok da fazla düşünmemesi ilginçtir. Tabii ki acele etmemek, daha vücudun tüm parçalarını koşmaya alıştırmadan uzun mesafelere yeltenmemek en doğru şey, ama hiç düşündük mü bu tavsiyeye tam olarak uysak ne olur ya da bu tavsiyenin bilimsel bir temeli var mı? Varsa nedir ve tam olarak hangi bulgulara dayanmaktadır. İşte bu kısa yazıda biraz bu konulara değinmek istiyorum.

Yazının devamı… Yazının devamı…

Tadımlık Backyard Ultra

Tadımlık Backyard Ultra

Uzun mesafeler koşmaya çalışıyor, bu alanda olup biteni takip ediyorsanız ve sosyal medyadan tamamen soyutlanmış değilseniz kesinlikle duymuşsunuzdur, son zamanlarda epeyce konuşulan bir yarış formatı var. Adı Backyard Ultra. Biz Ayarı Kaçanlar‘da hem bu yarışın formatından hem de fikri bir yarışa dönüştüren kişiden uzun uzadıya söz ettiğimiz bir bölüm yapmıştık. Ayrıca Türkiye’de de 3 yıldır bu formatta koşulan bir yarış var; o yarışı iki defa kazanan ve ülke rekorunu elinde bulunduran Gürhan Akdağ ile de başka bir bölümümüzde sohbet etmiştik. Ben bu yazıda formattan kısaca bahsedeceğim ama yazının ana konusu benim bu alandaki bir denemem olduğundan formatın detaylarını öğrenmek isterseniz Ayarı Kaçanlar’ın 31. ve 60. bölümlerini tavsiye ederim. Şimdi gelelim benim denememe.

Yazının devamı… Yazının devamı…

Ramathon 2023

Ramathon 2023

En son yarı maratonumu 2017 martında Antalya’da koşmuşum. Koşmuşum diyorum çünkü unutmuştum, açıp bakmak zorunda kaldım. Tabii ki yarı maraton mesafesi değil kastettiğim. Bir yarış olarak yarı maraton mesafesini koşup, o an için yapabildiğim en iyi süreyi yapmaktan söz ediyorum. Yoksa 21 gün üst üste koşmuşluğum da var bu mesafeyi. Hazır buna değinmişken şunu da söyleyeyim; bence, bana göre ve o zamanki durumuma göre ayarı kaçıklık olan denemelerimi bir menü başlığı altında topladım; yukarıda “Tüm Yazılar” ana menüsünden ulaşılabiliyor. Her neyse işte o son yarı maratonumda zaten kişisel en iyi derecemi koşmuştum. Özellikle 85 dakikanın altı için antrenman yapmış, 9 saniye uzağında kalmış 1:25:09 koşmuştum. Ondan sonra koşu hayatım hep ultralara doğru aktı gitti. Ama geçenlerde yeni taşındığım kentte bir yarı maraton koştum, ondan bahsetmek istedim.

Yazının devamı… Yazının devamı…

Düşük Nabız Antrenmanları

Düşük Nabız Antrenmanları

Mayıs ayı boyunca tüm koşularımı 130 bpm nabzın altında yaptım. Yeni koşu rotalarımda yükseklik kazanımları olsa da bunu sürdürmek için çabaladım. Birkaç gün önce bu süreci sonlandırdım. Şimdi saatimde nabız alarmı olmadan koşuyorum. Bu yazıda neden böyle bir şey yaptığımı, gözlemlerimi ve sonuçlarını paylaşmak istiyorum. Bu blogu, benim için bir günce olması için tutuyorum. İkincil amacım ise deneyimlerimi paylaşarak benzer durumdaki insanlarla bilgi paylaşmak, bazen de onlara motivasyon sağlayabilmek. Bu bahsettiğim süreç, nedenleri ve sonuçlarıyla burada yazılı olmalı ki her iki amaca da hizmet edebilsin. Elimden geldiğince jenerik tutmaya çalışacağım ama bana özel çok şey barındırıyor olabileceğini unutmamak gerek.

Yazının devamı… Yazının devamı…

HRV ve Kullanımı – 2

HRV ve Kullanımı – 2

Geçen yazıda HRV’nin ne olduğundan detaylarıyla söz etmiştik. Devamında ise benim deneyimlerim üzerinden HRV’yi nasıl kullanabileceğimize odaklanalım istiyorum (şimdilik genel olarak, sonraki bölümlerde ise sporla alakalı olarak). Eğer önceki yazıyı okumadıysanız önce onu okumanızı öneririm. HRV ölçmeye başlarken ilk bilmeniz gereken; vücutla ilgili birçok durumda olduğu gibi bunun da tamamen kişiye özgü olduğu. Yani sizin HRV değerinizle arkadaşınızınkini karşılaştırıp bir sonuca varmanız mümkün değil. Toplum ortalamaları da bir şey ifade etmez. Tamamen, genetiğiniz gibi, değiştiremeyeğiniz temel şeylere dayalıdır. Dolayısıyla bugünkü verinizi ancak kendi var olan verilerinizle anlamlandırabilirsiniz. Yani tek yapmanız gereken belirli bir aşamaya kadar hiçbir sonuç beklemeden HRV ölçüp, bu veriyi biriktirmek. Bunun bir nedeni de HRV’nin günden güne çok fazla değişebiliyor olduğu gerçeği. Bir gün ölçtükten sonra ertesi günkü veriyi o tek günle karşılaştırmak anlamlı olmuyor. Dolayısıyla birkaç hafta veri biriktirip, gözlemlediğiniz değerlerin nelerden etkileniyor olabileceğini düşünmeniz yeterli olacak. Böylece 15-20 günlük veriden yola çıkarak bir normal aralığına ulaşabileceğiz. 

Yazının devamı… Yazının devamı…

HRV ve Kullanımı – 1

HRV ve Kullanımı – 1

Kalp atım hızımızı (nabzımızı) nasıl belirtiyoruz? Dakikada şu kadar atım şeklinde. Çünkü bu kolayca anlaşılabilir ve bir yandan da alıştığımız bir birim. 10 yaşından büyük çocuklar ve yetişkinler için dinlenik nabzın normal aralığı 60-100 a/d (atım bölü dakika, ama bundan sonra genel kabul gören İngilizce birimi kullanacağım; bpm, beats per minute) olarak belirlenmiş. Uzun süredir antrenman yapan, fit yetişkinlerde bu aralık 40-60 bpm. Yani çok kabaca ortalama 60 dersek, kalbimizin her saniyede bir kere attığı sonucuna ulaşırız. Mekanik veya elektronik cihazlardan yola çıkarak düşündüğümüzde mükemmel çalışan şeylerin, tabirin tam anlamıyla “tıkır tıkır” işlemesini bekleriz. Bu düşünce akışıyla sağlıklı ve güzel çalışan bir kalbin de çok düzenli biçimde, “tıkır tıkır” atacağını beklememiz normal olur. O zaman, dakikada 60 kere atan kalp, saniyede bir kere atar, yani her kalp atımı arası tam 1 saniyedir. Bu noktada çok küçük zaman dilimlerinden söz etmeye başladığımızdan buna 1000 milisaniye diyelim. Demek nabzımız 60 bpm iken her iki kalp atımımızın arası hep tam 1000 milisaniye. Bakalım öyle mi?

Yazının devamı… Yazının devamı…