Kategori: Ayakkabı

Minimalizmden Maksimalizme – Kısa Notlar

Minimalizmden Maksimalizme – Kısa Notlar

Bazen moda akımlara, trendlere kapılmayı ve kapılanları eleştiririz. Ama etraflıca düşününce bazen bundan kaçınmanın da imkansız olabildiğini fark ettim. Bunu kendim için düşündüm. Koşmaya ilk başladığım yıllarda ayakkabılarda minimalizm akımı baskındı. Okuduklarımdan anladıklarım ve üstüne kendi deneyimlerim beni de o akıma yaklaştırmıştı. Zaten kaçınmak ne kadar imkanlıydı emin değilim. O kadar baskın bir akımdı ve öylesine pazarlanıyordu ki başka bir şey aramıyordu gözlerimiz. O zamanlar ayakkabı incelemesi de yazardım. Sonradan çok anlamlı olmadığını düşünüp bu inceleme yazılarından vazgeçtim. Son 4-5 yıldır sadece Hoka Clifton kullandıktan sonra geçenlerde başka marka ve modellere gözümü yeniden açınca Saucony’nin Kinvara modelinin 14. edisyonunun çıktığını gördüm. Açıp 3. edisyon hakkında yazdığım incelemeyi okudum. Vay be, dedim, topukta 22 mm, burunda 18 mm olan ayakkabı yavaş yavaş dönüşüp topukta 31 mm burunda 27 mm olmuş. Eskisi 224 gram yenisi 200 gram, değişime bakın, tabanı epey kalınlaşırken kendisi hafiflemiş. Bu, beni konu üzerine düşünmeye itti ve bir şeyler karaladım.

Yazının devamı… Yazının devamı…

Nike IAAF’den İzin Alsaydı

Nike IAAF’den İzin Alsaydı

Son yıllarda tüm ayakkabı markalarının ama özellikle Nike’in koşu ayakkabılarında yaptığı inovasyonlar epey konuşuldu. Özellikle Nike’ın maratonu iki saat altına indirme çabaları (Breaking2) ve bu sırada denenen modeller çok tartışma yarattı. Ben de daha önce Breaking2 ile ilgili yazdığım yazılarda Vaporfly’dan da söz etmiştim. Herkes kulak kabartmış “Acaba IAAF bu konuda ne diyecek?” diye bekliyordu. Aylar yıllar geçti. Sonunda IAAF (Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği) ocak ayı sonunda yeni kurallar duyurdu. Belgenin tamamı şurada görülebilir. Özeti/anlamı hakkında da çok yazılıp çizildi (bir örneği Runner’s World’de okunabilir). Ama en kısa özetle kurallar şunu diyor: 30 Nisan 2020 sonrasında yarışlarda kullanılacak ayakkabıların en az 4 aydır satılıyor (herkes tarafından alınabiliyor) olması, taban kalınlığının 40 mm’yi geçmemesi ve tabanında birden fazla plaka barındırmaması gerekiyor. Bu düzenlemeye göre, Nike Vaporfly Next% modelleri yarışlarda kullanılabilecek ama Eluid Kipchoge’nin 1:59 denemesinde kullandığı Alphafly modeli kullanılamayacak. Bu düzenleme neden uzun süre beklendikten sonra hızla çıkarıldı; çünkü olimpiyatlar yaklaşıyor ve bu teknoloji tartışmalarının gölgesi giderek büyüyor ve koyulaşıyordu.

Yazının devamı… Yazının devamı…

Adidas Ultraboost 19 İncelemesi

Adidas Ultraboost 19 İncelemesi

Bundan önce üç Adidas modeli için inceleme yazdım. Modellerin hepsinde hoşuma giden şeyler çoğunlukta olsa da -ki epeydir kullanıyorum o ayakkabıları- bazı özellikleri için “keşke böyle olmasa” diye düşünüyordum. Örneğin Ultraboost 3.0 çok rahat, kullanışlı ve hafif bir ayakkabı ama üst kısmı benim istediğimden fazla esnek. Biraz daha sıkı olmasını isterdim açıkçası. Solarboost’ta üst kısım bu açıdan çok iyiydi. Hatta o model her açıdan çok hoşuma gidiyor. Zaten sanırım en çok da onu kullanıyorum. Ama oun da üst kısmında kullanılan malzeme neopren gibi, uzun koşularda veya sıcak havalarda ayak havasız ve sıcak olabiliyor. Son olarak Pureboost’ta üst kısım her yönüyle hedefi tam on ikiden vurmuştu. Eleştirebileceğim neredeyse hiçbir şey kalmamıştı. Ama bu sefer de topuk kısmında kendini hissettiren -en azından koşu dışı zamanlarda- bir bölümü vardı. Bir de daha ince bir boost tabakasına sahip olduğundan sert zeminde uzun koşularda tercih edemiyordum. Tümünü toparlayan, hepsinin en iyi yönlerini bir araya getiren yeni bi model var. Bu yazıda ondan söz etmek istiyorum.

Yazının devamı…
Adidas Pureboost RBL İncelemesi

Adidas Pureboost RBL İncelemesi

Koşanların, özellikle de koşmaya yeni başlayanların en büyük sorunudur; “Hangi ayakkabıyı almalıyım?” Ben de koşmaya başladığım zamanlarda bu konuda çok zorluk yaşadım. Bu nedenle çok araştırdım, çok okudum hatta çokça da yazdım (1, 2, 3) ama bütün bu araştırmalardan şunu öğrendim; sadece okuyarak, araştırarak ayakkabı seçemezsiniz. Tabii ki bu konuda bilinmesi gereken, öğrenilebilecek bazı temel şeyler var ancak aslolan denemek, tecrübe etmek ve bazen de yanılarak öğrenmek. Okumanın, araştırmanın deneyeceğiniz ayakkabıların sayısını azaltacağı bir gerçek. Zaten o yüzden yazıyoruz, deneyimlerimizi mümkün olduğunca paylaşıyoruz. Sadece şunu unutmamak gerek: insanlar ve onların ayakları, bacakları, basışları farklıdır, bu farklılıkları her zaman göz önünde tutmak ve bu gerçeği gözeterek inceleme yazmak, okumak gerek.  Ben de bugün aynı nedenle ve yöntemle Adidas’ın Pureboost RBL modeli hakkındaki deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.

Yazının devamı…
Adidas Solar Boost incelemesi

Adidas Solar Boost incelemesi

solar_boost_yan_kucukSon yazdığım ayakkabı incelemesinin başında ayakkabı incelemeleri ve onları okuyup değerlendirmek konularında bir giriş yapmıştım. Her incelemeyi okurken bunları akılda tutmakta fayda var ama ben her seferinde yeniden yazmayacağım. Zaten bu blogun okuyucuları benim incelemelere nasıl yaklaştığımı ve ne amaçla paylaştığımı çok iyi biliyorlar. Yine de bahsettiğim girişi merak ediyorsanız Adidas Ultra Boost 3.0 incelemesinin başlangıcını okuyabilirisiniz.

Bu yazıda yine bir Adidas hakkında görüşlerimi paylaşacağım. Bu seferki model Solar Boost. Son dönemde Adidas’ın birçok modelinin isminde Boost kelimesine rastlamamız tesadüf değil. Bu modelin de orta tabanı Boost malzemesinden oluşuyor, o nedenle Boost ailesinin bir üyesi. Ayakkabı ile 120 kilometreden fazla koştum. Epeyce bir zaman da günlük yaşamda kullandım. Artık hakkında yeterli fikrim ve bilgim var. Gelin çok uzatmadan incelemeye girelim.
Yazının devamı…

Adidas Ultra Boost 3.0 incelemesi

Adidas Ultra Boost 3.0 incelemesi

ultra-boost-3-0-red-2Ayakkabı incelemesi okumak keyiflidir. Çünkü ayakkabı seçmek zordur, doğru ayakkabı deneme-yanılma ile bulunur ama bu da pahalı bir yöntemdir. Dolayısıyla başka birisi merak ettiğiniz ayakkabıyı almış, denemiş ve deneyimlerini sizinle gönüllü olarak paylaşmışsa bu hoş bir durum olur. Ancak bu keyif içinde bir tehlike veya risk de barındırır. Nedir bu tehlike/risk? Her bireyin ayağı farklıdır, özeldir. Bacakları da öyle. Haliyle, adım atışı, yere basışı ve koşu formu da kendine hastır. Tüm bunlar bu kadar farklıyken başkasının deneyimlerini olduğu gibi almak, kabul etmek tehlikeli olabilir. Peki, o zaman, ayakkabı incelemesi yazmak da okumak da manasız mıdır? Tabii ki hayır. Yapılması gereken bu farklılıkları her zaman göz önünde tutmak ve bu gerçeğin ışığında inceleme yazmak, okumaktır. Yazanın tamamen kendi algısını yazmaktan kaçınması, ayakkabıyı daha objektif bir şekilde ele alması, okuyanın da bu objektifliğe hiçbir zaman kanmaması, görüşlerin subjektif olduğunu unutmaması gerekir. Ben de bu blogda ayakkabı incelemeleri yazdım. Umarım bu bakış açısını yansıtabilmişimdir. Uzun zaman sonra bir inceleme daha yazmak istiyorum, lütfen siz de bu bakış açısıyla okuyun. Ele aldığım ayakkabı Adidas Ultra Boost 3.0. Yazının devamı…

Breaking2 Gelişmeleri 2

Breaking2 Gelişmeleri 2

Breaking-2 deneme koşusu
Fotoğraf: Runner’s World – Chris Lawrence

İlk duyurulduğunda Koşturmaca’nın 55. bölümünde detaylı olarak konuştuğumuz, sonrasında benim burada ilk gelişmeleri hakkında yazdığım Breaking2 projesinde geçtiğimiz günlerde yeni gelişmeler yaşandı. Bir miktar onlardan söz etmek istiyorum. Aslında iki haber var: biri Nike’ın bu projeyle birlikte ortaya çıkaracağından herkesin emin olduğu yeni model(ler)ini duyurması, diğeri ise projedeki atletlerle yapılan bir simülasyon koşusu.

Önce ayakkabılara göz atalım. Proje kapsamında yapılan çalışmalar sonucu ortaya 3 (aslında 4) model çıkmış. Bunlardan 3 tanesi konsepti doğrudan yansıtıyor biri de Nike’ın eski modellerinden biri olan Pagasus’un konsepte uydurulmuş hali olan Zoom Pegasus 34. Zoom Vaporfly 4% ve Zoom Fly mağazalardan satın alınabilecek iki model. Geriye kalan ise sadece projede koşan atletlere özel üretilmiş olan Zoom Vaporfly Elite. Modellerin detayına çok girmeyeceğim, ama şunu belirtmek gerek; bu modeller sıfırdan ortaya çıkmamış, öncülü olan prototipi Rio’da olimpiyat maratonunda Eliud Kipchoge, Feyisa Lilesa ve Galen Rupp gibi Nike atletleri denemişler.

Yazının devamı… Yazının devamı…

Asics DS Trainer 19

Asics DS Trainer 19

Asics DS Trainer 19Mart başında Antalya’da maraton koştum. Genelde yarışa iki ay kala hangi ayakkabıyla koşacağım aklıma takılmaya başlar. Koştuğum son birkaç maratonda oldukça minimalist, 0 veya 4 mm topuk farkı olan ve neredeyse desteksiz ayakkabılar kullanmıştım. 2014 sonu ve 2015 başında yoğun interval ve tempo antrenmanları yaptığım dönemde sol topuğumun iç kısmında ve aşilde ufak ağrılar oluşmaya başlamıştı. İnce tabanlı ve düşük topuk farklı ayakkabılarla bu kadar çok hız antrenmanı yapmamla alakası olduğundan endişelenmeye başladım ve hem hazırlık aşamasında hem de yarışta farklı bir ayakkabı denemeye karar verdim. Daha önce de kısaca değindiğim gibi Asics Türkiye takımının bir üyesi olarak Asics modellerini kullandığımdan hemen modeller arasında gezinip nasıl bir ayakkabıyla koşmam gerektiğini araştırdım. Aradığım ayakkabı, minimalist ayakkabıları tercih etmemin en büyük nedeni olan hafiflik özelliğine sahip olmalıydı. Aynı zamanda çok rahat olmalı, ayağımı çok kısıtlamamalı ve topuk farkı abartılı olmamalıydı. Tabii bunun yanı sıra tabanı -özellikle topukta- daha iyi yastıklamalı ve topuğu az da olsa kavramalıydı. Modeller arasında kısaca bakınmak bile seçim yapmama yetti. DS Trainer 19 (DST 19) tam da aradığım ayakkabı gibi görünüyordu.
Yazının devamı …

Asics DS Racer 10

Asics DS Racer 10

Asics Ds Racer 10Bir önceki incelemede Asics modellerini denemeye başladığımdan söz etmiştim. Bu sefer söz edeceğim ayakkabı Asics DS Racer 10. Bu on rakamını görünce ilk akla gelen, modelin onuncu versiyonu olup olmadığı. Çok net bilmiyorum ama sanırım öyle. Bizim için önemli olan bu son versiyon ama eğer model bu kadar uzun bir yol kat ettiyse oldukça iyi bir noktaya ulaşmış olmalı. DS Racer 10 (Dsr) adından da anlaşılacağı üzere bir yarış ayakkabısı. Yani uzun mesafe yol yarışları için tasarlanmış hafif ama görece az dayanıklı ayakkabı ailesinden. Her ne kadar “uzun mesafe yol yarışları” dense de bu tip ayakkabılar genellikle amatör koşuculara “10 kilometreden uzun giymeyin” uyarısı ile satılır. Bu bence Dsr için de geçerli. Aşağıda bu ve benzer Dsr deneyimlerimi çok uzatmadan yazmaya çalıştım.
Yazının devamı…

Asics Excel 33

Asics Excel 33

Asics Excel 33 v3Asics markası ile tanışıklığım çok eskilere dayanıyor. Ortaokul ve lise yıllarında voleybol oynarken hayalimizdeki ayakkabı markasıydı. O dönemlerin en gözde voleybol ayakkabısı Asics Tigerdı. Bizim için ulaşılmaz olduğundan sahtesini yani Tayger markalı ayakkabıları giyiyorduk. Görüntüsü bile yetiyordu anlayacağınız. Sonrasında uzun yıllar spordan uzak kaldığımdan Asics markasının o yılları hakkında hiç bilgim yok. Koşmaya başladıktan ve koşu ayakkabılarına ilgim arttıktan sonra da çok yakınlaşamadığım bir marka oldu. Bunun nedeni benim ayakkabı tercihim olan minimalist modellere sahip olmamamasıydı. Uzun süre direnmesine karşın Asics de bu akıma yakınlaşmak durumunda kaldı. “Natural 33” adıyla bir seri tasarlayarak daha minimal koşu ayakkabıları üretmeye başladılar. Ben de bu seriden bir ayakkabı denemeye ve deneyimlerimi yazmaya karar verdim. Aşağıda Asics Excel 33 (modelin 3 versiyonu var, burada sözü edilen v3) hakkındaki görüşlerimi okuyabilirsiniz.

Yazının devamı…