Koşu Ayakkabısı Seçimi

Koşu Ayakkabısı Seçimi

Ayakkabı yığınıSon zamanlarda şu tip sorularla sıkça karşılaşıyorum: “sence hangi koşu ayakkabısını almalıyım?”, “şu markanın şu modelini alayım mı?” ya da “sence şu marka koşu ayakkabısı mı daha iyi yoksa şu marka mı?” Koştuğumu, bu konuda bir blogum olduğunu ve koşu ayakkabıları hakkında birkaç yazı yazdığımı bilen, koşan veya koşmaya başlamayı düşünen çok sayıda insan benzer şeyler sormuştur. Bu konuda verdiğim yanıtları kısa bir yazıda toparlayıp kalıcı olması açısından ve daha sonra soracak olanlara okumaları için bağlantısını paylaşmak üzere burada yayınlamaya karar verdim.

Koşu ayakkabısı seçmek konusunda kafa karışıklığı yaşayan herkese öncelikle bu konuda daha önce yazdığım şu, şu ve şu yazılara sırasıyla göz atmalarını öneririm. Bu yazıları okuyacak zamanı veya isteği olmayanlar için konuyu birkaç cümle ile burada da özetlemeye çalışacağım ama yazılarda koşu ayakkabısı yaklaşımlarına, tartışmalarına ve terminolojisine epey detaylı şekilde değinmiş olduğumu ve kafa karışıklığınızı giderebileceğini söylememe izin verin (aslında belki de kafa karışıklığınız artacak ama konuya biraz daha yakınlaşmış olacaksınız).
Her şeyden önce tüm koşucular için en iyi ayakkabı diye bir şey yok. İyi ayakkabı ya da daha doğru bir deyişle doğru ayakkabı kişiden kişiye, amaçtan amaca, kullanımdan kullanıma değişir. Birçok şeyde olduğu gibi koşu ayakkabısı seçiminde de “gümüş kurşun” arayışımız var ama ne yazık ki bulamayız. Hiç kimse size “şu markanın şu modeli çok iyi onu al” diyemez, dememeli. Belki şöyle diyebilir “sana ve basışına göre, hedeflediğin şeye ulaşman için, koşuları yapacağın çevreye en uygun ayakkabı tipi şu, şu markaların şu modelleri de o tipte, bunları bir dene bakalım”. Sonuçta doğruyu kendiniz bulacaksınız; okuyup araştırarak, inceleyerek ve deneyip yanılarak. Şimdi dilerseniz bir miktar ayakkabı türlerinden ve seçiminden kısaca bahsederek konuya girelim.
PronasyonDünyada son 30-40 yıldır koşu ayakkabısı seçimi kişinin ayağına veya daha doğru deyişle ayak basışına göre yaptırılıyor. Çünkü koşu ayakkabısı üreticilerinin model kategorizasyonlarının temelinde bu yaklaşım yatıyor. Koşu ayakkabısı sektörü son 4-5 yıla kadar tamamen “pronasyon” kavramı üzerinde ilerlediği ve modelleri bu yaklaşıma göre gruplandırdığı için koşu dünyası tümüyle bu yaklaşımı öğrenmiş ve benimsemiştir. Bu blogda ben de “pronasyon”, basış türleri ve bu yöntemle ayakkabı seçimi hakkında bir yazı yazmıştım. Pronasyon, anatomide ayağın rotasyonel hareketine verilen isimdir. Ayak yere bastığı andan itibaren bilekten içeri doğru hafifçe döner. Bu dönme hareketi üç şekilde olabilir. Overpronation; yani ayağın içeri doğru çok fazla dönmesi, neutral/normal pronasyon; dönme hareketinin çok az, gerektiği kadar olması, supination; dönme hareketinin ters yönde yani dışarı doğru olması (underpronation olarak da anılır). Haliyle ayak bileğinin dönme hareketinin bu isimlendirmelerine karşılık insanlar da overpronator (çok içe basan), neutral (normal basan) ve supinator (dışa basan) olarak üç gruba ayrılır. Kişiyi bu kategorilerden birine soktuktan sonra (ki nasıl yapıldığı ile ilgili detaylara yukarıda bağlantı verdiğim yazılarda bulabilirsiniz) ona ilgili kategoriye uygun ayakkabı önerilir. Ciddi miktarda overpronator olanlara “motion control” (hareket kısıtlayıcı) ayakkabılar, daha az overpronator olanlara “stability” veya “support” (sabitleyici veya destekleyici) ayakkabılar, supinator olanlara “cushioned” (yastıklama özelliği olan) ayakkabılar ve son olarak neutral olanlara da “neutral” ayakkabılar önerilir. Ayakkabının bu içe dönüşü kontrol etmeyi sağlaması için en çok kullanılan yöntem orta tabanın (midsole) ayak kemeri altına gelen bölümünde daha sert bir malzeme kullanmaktır (buna “medial post” deniyor). Almayı planladığınız ayakkabının orta tabanında, ayak kemerinin altına gelen kısımda, tabanın geri kalanından ayrı renkte bir bölüm görüyorsanız işte o ayakkabıda medial post vardır, yani ayakkabı hareket kısıtlayıcı (motion control) veya sabitleyici (stability) kategorisindedir.
Şunu belirtmekte fayda var; ülkemizde girdiğiniz her 100 spor mağazasından 99’unda koşu ayakkabısı seçmenize yardımcı olacak kimseyi bulamayacaksınız (en azından 2013 itibari ile durum bu). Birkaç mağazada bu konuya duyduğu kişisel ilgisi nedeniyle size yol gösterebilecek satış elemanları ile karşılaşabilirsiniz veya bu konuda yurt dışında eğitim almış bir mağaza müdürüne denk gelebilirsiniz. Bunun dışında bu konuda yalnız başına olduğunuzu unutmayın. Mağazalarda size yardımcı olabilecek bu insanlar ise çok büyük ihtimalle yukardaki paragrafta değindiğim “pronasyon” kavramı üzerine kurulmuş olan seçim/tercih yöntemini anlatacaktır. Hatta İstanbul’da birkaç mağazada basış tipi belirlemek için video kameralı sistemler kullanılmaya başlandı bile.
Ayakkabılar
Yapılan bir araştırma, insanların bu testleri yaptırmış olsunlar veya olmasınlar kendi pronasyon seviyeleri konusunda çok yanıldıklarını ortaya koymuş. 42’si erkek, 41’i kadın 83 koşucuya sorulduğunda 41 kişi “ben overpronatorım”, “40 kişi “ben normalim” ve 2 kişi de “ben supinatorım” demiş. Oysa çıplak ayakla 15 dereceden fazla, ayakkabılı 16.5 dereceden fazla olanlar pronator kabul edildiğinde yapılan ölçümler sonucu pronator olduğunu düşünen 41 kişiden sadece 5’i gerçek pronator çıkmış ve normal olduğunu bilen 40 kişiden 18 tanesi pronator çıkmış. Aslında normalin ne olduğu ve pronasyonun nasıl ölçüleceği konusu bile net değil. Deneyimli ayak hastalıkları uzmanları dahi %90 denemede 3 derece hata payı ile ölçebiliyorlarmış.
Koşu ayakkabısı seçiminde biraz araştırmacı olmaya karar verirseniz, birilerine sorar veya internette bu konuda bir arama yaparsanız işte bu pronasyonu temel alan yöntemle karşılaşırsınız. Halen çoğunlukla bu yöntemle koşu ayakkabısı seçilmektedir. Zaten alternatif bir seçim yöntemi de net olarak ortaya koyulmamıştır. Ancak daha başından beri bu konuda karşıt fikir ortaya koyanlar da olmuş. Son 4-5 yılda bu fikirdeki sesler epey yükselmiş durumda. Bu karşıt fikirlere göre, aslında normal bir hareket olan pronasyonun tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılması bu sefer normal olmayan ayak hareketlerine yol açıyor. Dolayısı ile karşıt söylem ayakkabıların ayağın basışını kontrolünün minimal düzeyde olması gerektiğini öne sürüyor. Bu da minimalist yaklaşımın doğması demek. Aslında bu karşıt fikirlerin en ucunda hiç ayakkabı giyilmemesini söyleyen bir kalabalık da var (bu konuda da detaylı bilgiyi “Çıplak Ayakla Koşu” yazımda bulabilirsiniz) ama şimdilik o konuyu bir kenarda tutalım. Ayak hareketini (pronasyonu) kontrol etme derdinde olan üreticilerin bir başka kaygısı da yastıklamadır. Ayak yere her vurduğunda bir tepki ile karşılaşır. Üreticiler de bunun zararlı olduğunu düşünüp oldukça yumuşak ayakkabılar üretmişlerdir. Hatta adım hareketini yere topukla basmak şeklinde yorumladıklarından yastıklamayı bu kısımda daha fazla yapmak için tabanın topuktaki kısmını ön kısmından oldukça kalın üretmişlerdir. İşte minimalist yaklaşımda olanlar bu topuk farkının da az olması gerektiğini savunurlar. Onlara göre bu fark nedeniyle normalde topuğuyla yere inmeyecek birçok koşucu topuk vuruyor ve bu yüksek topuklar pronasyonun normalde olacağından daha abartılı olmasına neden oluyor.
İlk bahsettiğimiz pronasyonu temel alan yöntem ile üretilen ayakkabılara “konvansiyonel” ayakkabılar, kontrolün olmaması ve topuk farkının çok az olması gerektiğini söyleyen yaklaşımla üretilen ayakkabılara da “minimalist” ayakkabılar deniyor. Şimdi asıl sorumuz olan “hangi koşu ayakkabısını almalıyım” sorusu biraz değişti ve “koşu ayakkabısı seçimim hangisi olmalı?” oldu. Benim buna verecek net bir cevabım yok. Koşu dünyası da ikiye ayrışmış durumda. Konvansiyonel ayakkabıların kullanımını öven grup “pronasyonunuzu bilip ona göre seçim yapın” diyor, diğerleri ise “pronasyonu boş verin, ayağınızı kontrol eden değil serbest bırakan, kaslarını çalıştıran minimalist ayakkabıları seçin” diyor. İlk grubun seçim için bir yöntemi var, peki ya ikinci grubun? İkinci grup ise şunlara dikkat ederek seçim yapmayı öneriyor:
Ayağa oturma/uygunluk: Ayağınız geniş taraklı mı, dar taraklı mı veya başka garip bir durum var mı? Denediğiniz ayakkabı ayağınıza tam olarak uyuyor mu? Ayağınız içinde rahat ediyor mu?
Ağırlık: Ayakkabının ağırlığı sizin için ne kadar önemli, hangi aralığı tolere edebiliyorsunuz? Bazı ayakkabılar çok hafif bazıları çok ağırdır. Ama bu özellikleri değişirken diğer bazı özellikleri de değişir.
Yastıklama: Ayakkabının tabanı sert mi olsun yoksa çok yumuşak mı? Hangisinde daha rahat ediyorsunuz.
Yastıklama miktarı (kalınlık anlamında): Minimal mi, orta düzeyde mi, yoksa çok mu olmasını istersiniz?
Topuk farkı: Hangi aralığı tercih edersiniz? Yerle temas anı açısından önemli, adım atış tarzınıza uygun olmalı.
Esneklik: Esnek taban mı tercih ediyorsunuz yoksa stiff (esnemeyen) mi?
Kullanım amacı: Yol, patika, hız/yarış, uzun mesafe (ultra)?
Dayanıklılık: Genelde ayakkabılarınız ne kadar zamanda aşınıyor ve nerelerinden? Dış tabanın nerelerde ve ne kalınlıkta olması gerektiğini buna bakarak belirleyebilirsiniz.
Tabii henüz koşmaya başlamamış birisi için bu soruların birçoğunun cevabı olmayabilir. Bu da, birkaç ayakkabı kullanacak ve sorulara cevap arayacaksınız anlamına geliyor. Belki biraz da bu yüzden, yani minimalist yaklaşımın seçim için çok net bir yöntem sunmaması nedeniyle insanlar konvansiyonel ayakkabılarını ve konvansiyonel seçim yöntemini tercih ediyorlardır.
Hangi yöntemi kullanırsanız kullanın veya hangi yaklaşımdaki ayakkabıları tercih ederseniz edin dikkat edeceğiniz bir şey de ayakkabıyı nerede ve ne amaçla kullanacağınızdır. Patika ayakkabılarını tabanlarından hemen ayırt edebilirsiniz. Dış tabanları daha kalındır ve girinti çıkıntıları daha derin ve belirgindir. Patika ayakkabısı alacaksanız esnekliğine dikkat edin, taşlık zeminde kullanılacak bir ayakkabı ile çamurda kullanılacak ayakkabı farklı esneklikte ve farklı taban deseninde olacaktır. Ayrıca koşu ayakkabısı seçerken su geçirmez olup olmadığına da dikkat etmelisiniz. GoraTex olan ayakkabılar su geçirmezdir ama sıcak havada ayağınızı bunaltabilir. Ayrıca dışarıdan içeri su geçirmeyen birçok ayakkabı içeriye bir şekilde giren suyu da dışarı atmakta zorlanır. Bu nedenle su geçirmez ayakkabı alırken iki kere düşünün.
Ne yazık ki ayakkabı modellerinin detaylarına ulaşabileceğiniz Türkçe içerikli site çok az, hatta yok denebilir. Birkaç markanın Türkçe sitesinde modellerin kategorileri ve/veya detayları var. Bunların çok daha fazlası için maalesef İngilizce içerikli sitelerden faydalanmak şart. Benim en sık kullandığım site Running Warehouse. Bu sitede ayakkabının ağırlığı, yastıklama özelliği, esnekliği, topuk farkı, minimalist veya konvansiyonel oluşu gibi birçok detaya ulaşmak mümkün. Hatta bir markanın bir modelini temel alarak başka bir markanın bir modelinin ayağınıza nasıl olacağını bile karşılaştırabiliyorsunuz. Bu ve bunun gibi siteleri kullanarak modeller hakkında detaylı inceleme yapabilir ve seçenekleri aza indirebilirsiniz. Bir başka site de Runner’s World‘ün Shoe Advisor kısmı. Burada da kriterleri belirtip uygun marka ve modelleri görebiliyorsunuz. Ya da yine aynı sitede kullandığınız bir ayakkabıya benzer marka ve modelleri bulabileceğiniz Shoes Like Mine bölümü işinize yarayabilir.
Artık en azından ayakkabı türlerini ve seçim yöntemlerini, ayakkabı alırken nelere dikkat edilmesi gerektiğini biraz daha net biliyorsunuz. Bu seçim yapmanızı kolaylaştırır mı zorlaştırır mı bilmem ama bilgi her zaman değerlidir.

“Koşu Ayakkabısı Seçimi” hakkında 8 yorum var

  1. Koşu ayakkabısı seçimi hakkında verdiğiniz bilgiler için çok teşekkürler. Şimdi istediğim koşu ayakkabısını internetten alabilirim.

  2. Ağzınıza sağlık, sağladığınız değerli içerik ve bilgi için teşekkür ederim. Dediğiniz gibi bilgi her zaman değerlidir.

  3. Arkadaşlar ben nike pegasus 33 aldım.Ayakkabıyı 2-3 saat giydim.Fakat baş parmağımı hafif hafif acıtıyor.Yanlış anlamayın parmağımın önü değil tırnağımın üstü.Bunun için internette bağlayış yöntemi buldum.O kısmı esnetiyor.Sizce 1 haftaya açılır mı ? Bağlayış yöntemi işe yarar mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir