Etiket: kapadokya

Cappadocia Ultra Trail 2018

Cappadocia Ultra Trail 2018

Geçtiğimiz hafta sonu Türkiye’nin en büyük patika yarışı organizasyonlarından biri gerçekleşti. Yürütenin organizasyon işinde profesyonel bir şirket oluşu, destekleyen ve ilgi toplayan sponsorların olması ve en önemlisi de bunların birlikte çabalayarak yarışı Ultra Trail World Tour (UTWT) kapsamına aldırmış olmalarından dolayı Salomon Cappadocia Ultra Trail (SCUT) oldukça ses getiren bir yarışa dönüştü. UTWT hali hazırda 21 yarışı barındıran bir organizasyon veya lig. Yarışlardan alınan puanlarla yılın şampiyonu belirleniyor. Öte yandan yarışlar çok büyük bir tanıtımın parçası oluyor. UTWT yarışlarını seçerken şunlara dikkat ediyor: patika ve 100+ km olacak, özel bir mekanda koşulacak, en az 500 yarışçıya (uluslararası) sahip olacak ve en az 2 edisyonunu başarıyla atlatmış olacak. İşte ben de tüm bu özelliklere sahip olan ve UTWT kapsamında düzenlenen SCUT organizasyonundaki yarışlardan birinde, 119 km parkura sahip Cappadocia Ultra Trail yarışındaydım. Yarışın detaylarından bahsetmek isterim.

Yazının devamı…

VeloTürk Gran Fondo

VeloTürk Gran Fondo

Festival logoGran Fondo, kalabalık bir grupla uzun mesafeli bisiklet binişlerine verilen isim. Bu bir yarış da olabiliyor sadece bir biniş de. Hem bir spor olayı hem de kültürel bir deneyim. Başlangıcı 1900lerin başlarında İtalya’ya kadar uzanan bir kavram. Ülkemizde daha önce organize edildi mi bilmiyorum ama benim duyduğum ilk etkinlik geçtiğimiz hafta sonu Kapadokya’da gerçekleşen Salcano Kapadokya Bisiklet Festivali çerçevesinde gerçekleştirildi. Ben de oradaydım ve gördüklerimi özetlemek istedim.
Yazının devamı…

Runfire Kapadokya Sonrası

Runfire Kapadokya Sonrası

“You’re better than you think you are and you can do more than you think you can!”
“Olduğunuzu düşündüğünüzden çok daha iyisiniz ve yapabileceğinizi düşündüğünüzden çok daha fazlasını yapabilirsiniz!”
– Ken Chlouber (Leadville)

Tuz Gölü'nde güneş batıyor. 50.km
Tuz Gölü’nde güneş batıyor. 50.km

Birkaç hafta önce Runfire Kapadokya (Cappadocia) Ultramaratonu’na (RFC)katılmaya henüz karar verememiştim çünkü halen kafamda şüpheler vardı. Üst üste o kadar kilometre koşmayı hiç denememiştim. O ana kadar haftada en fazla 100 km koşmuştum. Üst üste kilometre anlamında tek denemem 5 gün arka arkaya yarı maraton koşmak olmuştu. RFC’de ise 6 gün içinde 240 kilometreden fazla koşmam bekleniyordu. O kadar iyi miydim, bu kadarını yapabilir miydim? Bazen olur ya, kafanızda bir soru dolanıp dururken ummadığınız bir anda cevap karşınıza çıkıverir. Ben de, internette dolaşırken Ken Chlouber’in yukarıdaki cümlesine rastladım. Sanki doğrudan bana söylüyor gibiydi, o gün kararımı verdim.
RFC, çok güne yayılmış çok etaplı ve kendine yeterlilik ilkesi ile koşulan bir ultramaraton (multi-day, multi-stage, self-sufficient). Yani, birden çok -6- gün boyunca sürüyor ama her gün bir etabı koşuluyor ve yarış başladıktan sonra sadece yanınıza aldıklarınızla yetinmek zorundasınız. Uyumak, dinlenmek, karnınızı doyurmak, temizlenmek vb. tüm ihtiyaçlarınızı çantanızda taşıdıklarınızla karşılamak durumundasınız. Dolayısı ile iyi hazırlanmak şart. Bu konuda ben küçük bir yazı yayınlamıştım (Caner ise büyük bir yazı hazırlamıştı). Peki geçtiğimiz hafta düzenlenen bu yarış ve kamp süreci nasıldı? Gelin isterseniz şimdi elimden geldiğince detaylarıyla bunu anlatayım sizlere.
Yazının devamı

Runfire Kapadokya

Runfire Kapadokya

Runfire Cappadocia LogoBugüne kadar en uzun yarış mesafem standart maraton mesafesi olan 42km idi. Sadece bir kere antrenmanda 45km üzeri koşmuştum. Artık, 2012’de yani bu yıl ultramaraton dünyasına ilk adımlarımı atmak istiyordum. Aslında bunun için çok güzel fırsatlar da vardı. Öncelikle geçen sene Dask-Adam organizasyonundan Ilgaz’la birlikte kazandığımız birer puanımızla UTMB’de CCC veya TDS çekilişlerine katılabiliyorduk. Ne yazık ki CCC çekilişinde piyango bize isabet etmedi. TDS’ye geçmeye karar verebilirdik ama nedense tercih etmedik. Sonrasında bir anda İznikUltra çıktı ortaya. “Tamam” dedim, “orada koşacağım”. Peki 60km mi yoksa 126km mi koşacaktım? Uzun uzun düşünüp 60km parkurunda karar kıldım. Tam yarış için yola çıkacaktım ki ailedeki bir sağlık sorunu nedeniyle son anda geri dönmek zorunda kaldım. Neyse, hemen birkaç ay sonra Çekmeköy Ultra vardı, orada 60km koşabilirdim. Kaydoldum ve otobüsle İstanbul’a gittim. Ben otobüsle yolda giderken babam talihsiz bir bisiklet kazası geçirip hastaneye kaldırılmıştı. Otobüsten iner inmez uçakla Adana’ya gittim. Böylece karar verdiğim, fiziksel ve zihinsel olarak hazırlandığım hiçbir yarışı koşamamış oldum. Bir ay kadar önce Aykut ve Caner‘in Runfire Cappadocia (RFC) hakkında konuştuklarını duydum. Aslında çok etaplı (çok güne yayılmış) ve kendine yeterlilik kuralı ile koşulan ultra yarışları çok ilgimi çekmiyordu. Ağır bir çanta ile o kadar gün o kadar mesafeyi kat etmek biraz gözümde büyüyordu. Ama konuşmaları sırasında “bu yıl bir şeyler yapmak istiyorsan tam zamanıdır” diye düşünüp “ya ben de mi gelsem acaba” diye bir laf attım ortaya. Koşucuları bilenler bilir, böyle bir cümle duyduklarında (eğer karşıdakinin bunu başarabilecek altyapıya sahip olduğunu düşünüyorlarsa) hemen desteklemeye ve kararına katkıda bulunmaya çalışırlar. Onlar da aynı şeyi yaptılar. Artık ok yaydan çıkmıştı.
Yazının devamı