Kategori: Motivasyon

Tadımlık Backyard Ultra

Tadımlık Backyard Ultra

Uzun mesafeler koşmaya çalışıyor, bu alanda olup biteni takip ediyorsanız ve sosyal medyadan tamamen soyutlanmış değilseniz kesinlikle duymuşsunuzdur, son zamanlarda epeyce konuşulan bir yarış formatı var. Adı Backyard Ultra. Biz Ayarı Kaçanlar‘da hem bu yarışın formatından hem de fikri bir yarışa dönüştüren kişiden uzun uzadıya söz ettiğimiz bir bölüm yapmıştık. Ayrıca Türkiye’de de 3 yıldır bu formatta koşulan bir yarış var; o yarışı iki defa kazanan ve ülke rekorunu elinde bulunduran Gürhan Akdağ ile de başka bir bölümümüzde sohbet etmiştik. Ben bu yazıda formattan kısaca bahsedeceğim ama yazının ana konusu benim bu alandaki bir denemem olduğundan formatın detaylarını öğrenmek isterseniz Ayarı Kaçanlar’ın 31. ve 60. bölümlerini tavsiye ederim. Şimdi gelelim benim denememe.

Yazının devamı… Yazının devamı…

Video Söyleşi

Video Söyleşi


Erman Üsküdarlı
 gençlere ulaştırmak için alanında uzman olmuş ya da alanları dışında tutkularının peşinden giderek çevresindekilere ilham veren kişilerle söyleşiler yapıyor. Beni de böyle görmesi ve söyleşi yapması gurur verici. Videoda konuşmak benim için zor olacak diye düşünmüştüm ama söyleşi çok hoş ilerledi ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Kanalındaki diğer videolar da ilginizi çekebilir: http://youtube.com/c/ermanuskudarli

İki Kere Spartathlon (246 km) Yarışını Tamamlayan Ultramaratoncu Mert Derman İle Söyleşi
1’den 30’a ya da Yıl Sonu Zorlayıcı Hedefi

1’den 30’a ya da Yıl Sonu Zorlayıcı Hedefi

Ne demek 1’den 30’a? Yıl sonu zorlayıcı hedefi nasıl bir şey? Uzun lafın kısası şu: Aralık ayı boyunca her gün o gün ayın kaçı ise o kadar km koşmak. Yılı bitirmek için güzel bir zorlayıcı hedef. Evet, bir aydır her gün koşuyorum ve her gün bir önceki günden 1 km fazla koşuyorum. Daha önce kendi kendime uydurduğum, aslında hiçbir antrenman yaklaşımına uymayan hatta belki de hepsi ile ters düşen ama yapmak istediğim için kontrollü biçimde sürdürdüğüm benzer zorlayıcı hedefler belirlemiş, gerçekleştirmiş ve tamamlamak için sarf ettiğim çabayı, uygulamasını paylaştığım yazılar yazmıştım. Bu yıl, yıl sonu değerlendirmesi yapmak için elimde çok fazla bir şey olmadığından onun yerine bu “saçma” meydan okumanın hikayesini yazmak daha mantıklı geldi.

Yazının devamı… Yazının devamı…

Her Güne Bir Yarı Maraton – 3. Sezon

Her Güne Bir Yarı Maraton – 3. Sezon

Hiçbir antrenman programında “her gün çıkıp 21 km koş” gibi bir şeye rastlamazsınız. Programlar sistematik çalışma ve yıpranmadan gelişme için hazırlanır. Vücudun gelişmek için dinlenmeye ihtiyacı vardır ve özel hedefler için özel antrenmanlar yapılmalı, bunlar arasında da uygun şekilde dinlenilmelidir. Her gün çıkıp aynı mesafeyi, aynı hızda katetmek fiziksel ve mental dayanıklılığı artırmak ve sınırları keşfetmek dışında bir şeye hizmet etmez. Daha da kötüsü sürekli aynı hızda koşmak bazı sakatlıklar için biçilmiş kaftandır. Hal böyleyken neden bir insan bunu yapmaya girişir? Yani hem zaman kaybı hem de sakatlanma riski varsa kim, neden böyle bir şey yapar ki? Cevap: Kendiyle uğraşmayı sevenler. Neyi yapamayacaklarını duymaktan hoşlanmayan, neyi yapabileceklerini kendi gözleriyle görmek isteyenler. Kim mesela?

Yazının Devamı…
Maraton Dünya Rekoru ve Eliud Kipchoge

Maraton Dünya Rekoru ve Eliud Kipchoge

Eliud Kipchoge Berlin 2015Geçtiğimiz pazar günü, 16 Eylül 2018’de, Berlin’de çok özel bir şey oldu. Maraton mesafesinde bir dünya rekoru kırıldı. Çeşitli kategorilerde çok farklı rekorlar kırılıyor, maratonda da defalarca rekor kırıldı, peki ama neden bu seferki özel? Bu rekoru özel kılan bir önceki rekorla arasına koyduğu fark: tam 78 saniye iyileşme. Maraton mesafesindeki koşu yarışlarıyla hiç ilgilenmediyseniz bu fark belki size az gelebilir, ama bu yarışları yakından izliyorsanız ya da bir kez olsun bu mesafeyi koşmayı denediyseniz bunun ne denli inanılmaz bir olay olduğunu bilirsiniz. Bu inanılmazı başaran isim Eliud Kipchoge oldu. Gelin rekora ve Kipchoge’ye biraz daha detaylı bakalım.

Yazının devamı…

Normale Dönüş ve Sapanca Ultra

Normale Dönüş ve Sapanca Ultra

start1Şubat ayının başında nereye kaybolduğumu anlattığım yazının üstünden uzun bir zaman geçti. O zamandan bu yana neler olduğunu anlatmamın zamanı geldi. Hem iyileşme sürecinin detaylarını hem de bu sürecin -en azından şimdilik ve bence- sonunda koştuğum bir yarışın raporunu bir araya getirmek iyi bir fikir gibi göründü. Geçtiğimiz hafta sonu Sapanca Ultra organizasyonunda 52 kilometre parkurunu koştum. Ama yarışın detaylarına geçmeden önce şubattan bu yana neler olduğundan söz etmek isterim.
Yazının devamı…

Spartathlon’dan Görüntüler

Spartathlon’dan Görüntüler

Spartathlon gibi bir yarışta destek ekibinin önemi çok büyük. Benim bu yılki ekibim de muhteşemdi. Zaten eşim Başak tüm yaşamımda en büyük desteğim. Bu yarışa hazırlanırken aylar boyunca yoğun ve yorucu antrenmanlar yaptığım dönemde beni inanılmaz derecede destekledi. Hatta yarış sırasında kendimi kötü hissettiğim anlarda, “Bu yarışı artık sadece kendim için değil, onun için de koşuyorum, çünkü bu bir takım işi ve onun da en az benim kadar emeği var, onun için de elimden gelenin en iyisini yapmalıyım.” diye düşündüm. Ekibin diğer üyesi Can. O da büyük bir samimiyet ve fedakarlıkla yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışarak bana ve Başak’a yardımcı oldu. Eşi Cansu da ekibimizin tamamlayıcısıydı. Tüm yarış boyunca ihtiyacım olan her noktada, bana gerekeni anında sağladılar. Bu bazen yiyecek, bazen kıyafet, çoğu zaman da moraldi. Böyle bir destek ekibi ile bitmeyecek yarış yok.

Tüm bunları yaparken bir yandan da ellerinden geldiğince görüntüler yakalamaya çalışmışlar. Can, koşuşturmaca, gece karanlığı ve soğuk içinde yakalayabildikleri görüntülerden güzel bir video hazırlamış. Beni o güne geri götürdü, izlerken gözlerim doldu. Teşekkürler Can, teşekkürler ekip.

Running Through My Mind

Running Through My Mind

İnsanın çevresinde yaratıcı, üretken ve zevkli birilerinin olması güzel. Onların çalışmalarının bir parçası hatta bazen odak noktası olmak keyif verici. Ortaya çıkan ürünler insanı mutlu ediyor.

diye yazmıştım Blue Moon Runner videosunu paylaşırken. Bugün yine o mutlu eden ürünlerin birinden söz edeceğim.
Eşim Başak, yoğun koşu antrenmanlarıyla geçen son dönemde, yanımda olduğu zamanlarda bazı kayıtlar yapmıştı. Hem gerçekten sürekli koştuğum hem de aklımda uzun koşmak konusunun olduğu bir dönemin sonunda ortaya böyle bir şey çıkartmış olması tam yerinde oldu. “Running Through My Mind“, hem aklıma takıldı, sürekli düşünüyorum anlamıyla sürekli zihnimde koşu konusunun dönüp dolaştığı, hem de uzun mesafe koşusunun aslında zihinsel bir süreç olduğuna gönderme oluşuyla bu dönemin detayını çok güzel ortaya koyan bir klip. Öte yandan Başak, stoner rock ve psychedelic blues’un uzun koşuları çağrıştırdığını söyler hep. Bu ikisi gerçekten de bu videoda çok uyumlu görünüyor.
Ben ortaya çıkan klibi çok sevdim, bakalım siz nasıl bulacaksınız?

Spartathlon 2017’ye Doğru

Spartathlon 2017’ye Doğru


On gün sonra sabah 7:00’de Atina’da, Akropolis’in basamaklarında bir yarış başlayacak. Bu, o yarışın 35. başlangıcı olacak ve 1983 yılından beri koşulan yarışın bu edisyonunda başlangıç çizgisinde olmaya hak kazanan 399 kişiden biri de benim. Sparta’nın meydanındaki Kral Loenidas heykeline dokunabilmemiz için bize verilen 36 saatlik süre içinde bu iki şehir arasındaki yaklaşık 246 kilometrelik yolda hep birlikte ilerlemeye çalışacağız. Bunların olacağını haber verdiğim yazının üzerinden tam olarak 5 ay geçmiş. O zamandan beri neler olduğundan ve neler yaptığımdan bahsetmek, biraz içimi dökerek yarışa hazırlıklarımdan birini daha tamamlamak istiyorum.
Yazının devamı…

Breaking2 Denemesinin Ardından

Breaking2 Denemesinin Ardından

bre241950’li yılların başlarında bazı doktorlar ve bilim insanları hiç kimsenin bir mili dört dakikanın altında koşamayacağını söylüyorlardı. Bunu yapmanın zor veya tehlikeli olduğunu değil, imkânsız olduğunu savunuyorlardı. 17 Temmuz 1945’te İsveçli Gunder Hagg bu mesafeyi 4:01.4’te koşmuş ve üstünden geçen 9 yıla karşın bundan daha iyisini yapan çıkmamıştı. Çünkü neredeyse herkes bunun “imkânsız” olduğuna inanıyordu. 6 Mayıs 1954 günü İngiltere’de Iffley Road pistindeki başlangıç çizgisinde bekleyenler arasında, o dönem bu imkânsızlığa inanmayan birkaç adamdan biri olan Roger Bannister da vardı. Yarışın sonunda Bannister bitiş ipini göğüslediği anda hakemlerin süre ölçerleri 3:59.4 değerini gösteriyordu. Bir insan imkânsızı başarmış ve bir mili dört dakikadan kısa sürede koşmuştu. Bu bilgi tüm koşucuların zihinlerine ulaştığında ise her şey bir anda tersine döndü. Daha 46 gün geçmeden bir başkası daha bunu başardı. Ardından gelen birkaç ay içinde başka koşanlar oldu, birkaç yıl içindeyse daha fazlası. Yıl 1965 olmadan rekor 3:54’e inmişti bile. Bu yaşananın özetiyse şuydu: bir şeyin imkânsız olduğu düşüncesinden kurtulabildiğinizde, o artık imkân dâhilindedir.
Yazının devamı…