Spartathlon 2017 Destek Ekibi Raporu

Spartathlon 2017 Destek Ekibi Raporu

Açıklama: Bu yazıyı eşim Başak yazdı. Spartathlon sırasında Can ve Cansu ile birlikte destek ekibim oldular. Hem destek ekibi gözüyle yarışı anlatmak hem de ileride destek ekibi olarak orada bulunacaklara kılavuz olabilecek detayları kayıt altına almak için bu yazıyı yayınlamak istedik. 
WhatsApp Image 2017-10-01 at 09.14.39
1 Ekim 2016, Mert’le kahve içiyoruz, bir şeyler okuyoruz. İsveç’teki 100 mil yarışının üzerinden henüz iki hafta geçmiş. Bir an, Mert bana bakıyor. Bir gülümseme. Başıma gelecekleri bildiğim ve yüzündeki ifadenin de beni o duruma alıştırma konuşmasına girişi temsil ettiğini anladığım için fotoğrafını çekiveriyorum. O ifade kayda geçiyor, ileride bakıp bakıp güleceğiz. Konuşmaya devam ediyoruz. Bir süre sonra Spartathlon yarışına ön kayıt yapılıyor.
14 Mart 2017, Spartathlon çekilişini canlı takip ediyorum. Görüntü bana 80’lerdeki TRT programlarını anımsatıyor. “Mert Derman, Tourkía”. Arayıp Mert’e haber veriyorum. Akşam yemeğini yerken başımıza gelecekleri idrak etmeye çalışıyoruz. Gülüyoruz. Zor olacak!

Yaptığı işi seven, işini iyi yapan müzisyenleri, tenisçileri, tırmanıcıları, heykeltıraşları izlerken işin ne kadar güç olduğunu ve ne kadar emek gerektirdiğini anlayamayız. Çünkü onlar işlerini yaparken efor sarf ettikleri belli olmaz, aksine oldukça estetik görünürler. Kayadan tutup kendimizi çekmeye çalıştığımız ilk an dayanamayıp düştüğümüzde ya da kile şekil vermeye çalışırken diğer tarafını bozduğunuzu fark ettiğimizde işi yapana saygımız büyür. Mert’in yaptığı işi kolaymış gibi gösterdiğinin farkında olduğunu sanmıyorum, ama çoğu ultramaraton koşucusu gibi tıkır tıkır koşarken hiç enerji harcamıyormuş gibi görünüyor ve gözlerinin içi gülüyor.
Mert, her şeyden önce kendisi için 5 aylık bir plan ortaya çıkardı ve sonrasında bu plana azimle, sabırla tutundu. Koşularının bir kısmına eşlik etmek beni çok mutlu etti. Böyle bir yarışa sadece koşarak hazırlanmak mümkün değil, bu mesafeye saygı duymak ve zorluklarla mücadele edebilmek için zihinsel olarak sağlamlaşmak da gerekli. Bu süreçte sadece Mert değil, ben de hayat hakkında çok şey öğrendim.
Ben, yarışlara katılmayı seven bir koşucu değilim, yalnız koşmayı seviyorum. Çoğu yarışında Mert’e destek, bazı yarışların sonunda pacer oldum ve bir ultramaraton yarışında da gönüllü olarak görev aldım. Yıllardır da Mert’i (bir yarışçıyı) yakından gözlemliyorum. Can, sağlam bir bisikletçi ve triatlet. Cansu, hayatımızda tanıdığımız en olumlu düşünen, en güler yüzlü, içten insanlardan biri. Aynı zamanda da cin fikirli. Üçümüz Mert’in destek ekibi olduk. Üçümüz de halden anlayan insanlarız ki bu bence destek ekibi üyesi olmanın en önemli koşulu. Bir koşucu destek ekibi (crew) mutlaka saygılı, uyumlu, sakin, güler yüzlü ve pratik olmalı. Karşısındakinin içinde bulunduğu durumu anlamalı ve ona göre tepki vermeli. Oluşabilecek her duruma karşı duygusal olarak hazırlıklı olmalı. Biz yarış öncesinde, sırasında ve ertesinde mutluyduk ve Mert’i de hep mutlu gördük. Arkadaşlarımız Cansu ve Can’a ve bizim için anne babasından bir süre ayrı kalmak zorunda kalan Tirami’ye (aslında ismi Su, ama o bizim için Tirami) ne kadar teşekkür etsek az. Onları seviyoruz. Şanslıyız. Mert’in destek ekibinde olmak, böyle muhteşem bir organizasyonda onu izlemek ve tüm yarışa tanık olmak hepimiz için unutulmaz bir deneyim oldu.
Tüm ekip yarıştan önce bilgisayar başında çalıştık, plan yaptık. Aykut’un deneyimleri ve yazdıkları bizim için ve Spartathlon’u ilk kez koşanlar, hatta Yunan koşucular için bile büyük bir kaynak. İnternette bulduğumuz destek ekibi raporları da bize ışık tuttu. Google Maps’te defalarca incelediğim yarış rotasını ezberlediğimi oraya gittiğimde fark ettim. 
IMG_9328
Yarış sırasında beni şaşırtan birkaç olay oldu, ikisine burada değineceğim: İlki, bir sokak köpeğinin Atina’dan (onu Atina’da gören çok kişi vardı, biz görmedik) 140. kilometredeki Malendreni’ye kadar koşması. Sonrasında IMG_9255koştuğunu gören oldu mu bilmiyorum, ama biz onu en son orada gördük. Onu tanıyan insanlar köpeğin daha önceki senelerde de Spartathlon koşucuları ile koştuğunu anlattılar. Oldukça ürkek ve zayıf olan bu köpek, istasyonların çoğunda durdu, bulabildiği yemeği yedi ve yoluna devam etti. Başka köpeklerin bölgelerinden geçerken sıkıştırıldı, çok korktu, ama direndi. Tanıyanlar, insanlara çok yaklaşmadığını söylediler. Ben ona yaklaşabildim ve sarıldım. Kafasını omuzuma yasladığında çok duygulandım. Sırtına masaj yapınca biraz rahatladı. Ayakları, bacakları ağrıyordu. Bir köpek bu kadar uzun bir mesafeyi neden insanlarla koşmak ister, bunu nasıl bir motivasyon ile yapar anlamamız mümkün değil. Daha önce birçok sokak köpeği ile koşmuştum, ama 25 kilometreyi geçenini görmemiştim. Keşke aynı yerde yaşıyor olsaydık. Şimdiye değin okuduğum raporlarda bu inanılmaz köpekten bahseden olduğunu görmedim. Denk gelmemiş olabilirim. O yüzden burada ondan da bahsetmek istedim. 
IMG_9508
Beni şaşırtan diğer olay, yarışın sonundaki serinkanlılığım oldu. Cansu ve Can duygulandılar, ben de duygulandım elbet, ama genelde oldukça duygusal bir insan olmama rağmen gözlerim bu kez ıslanmadı. Sanırım göreve odaklanma durumundan çıkamadığım için böyle oldu. Mert’in vücudunun bazı yerlerinde çektiği ağrıları ve ayağındaki yaraları görmeme rağmen, uykusuz koşmanın ne kadar zor ve ishalin ne kadar yorucu bir şey olduğunu çok iyi bilmeme rağmen tüm yarış hatta antrenman dönemi süren temkinli ve sakin yaklaşımım son anda da devam etti. 
Bitişte iki genç kadın Mert’in kollarına girerek onu sağlık bölümüne götürdü. Mert sedyeye yattığında derin düşüncelere daldı, gülümsüyordu. Cansu göz yaşlarını serbest bıraktı. Sanırım Can’ın da gözleri nemlenmişti. Doktorlar çok kibar ve güler yüzlüydü. Arka arkaya gelen koşuculardan kan aldılar, damarları ve kalpleri sırayla ve sakince incelediler. Koşucuların ayaklarına bakım yapan genç insanlar o kadar naziklerdi ki anlatamam.
Tüm koşucuların, destek ekiplerinin ve görevlilerin özverilerinden, mücadelelerinden ve Mert’ten çok etkilendim.
Engin gönüllü ve sakin insanlara sevgim ve saygım sonsuz.
29 Eylül 2017, Atina Akropolisi. Yarış başlıyor, biz de ekip olarak arabaya atlayıp destek vereceğimiz ilk istasyona doğru yola koyuluyoruz. Bundan sonrası büyük macera. Yarışta yaşadıklarımızı kısaca ve sırayla istasyon istasyon toparladım.

Yarış ve İstasyon Detayları

Birkaç istasyon dışında istasyonların bulunduğu yerleri panoramik olarak çekmeye çalıştım. Bu çekimlerde, o ortamda bazı bozulmalar olması kaçınılmaz. Ama genel olarak ortamı yansıtıyorlar. Masaları yakından çekmedim çünkü hem koşucular istasyon masalarına diğer yarışlardan aşina hem de masaların yakın fotoğrafları internette var. (Fotoğrafların büyük halleri için üzerlerine tıklayabilirsiniz.)
Start
Atina Akropolisi’ne park ediyoruz ve Mert’in otelinden diğer koşucular ile start alanına gelmesini bekliyoruz. Sonunda buluşuyoruz, güzel zaman geçiriyoruz ve yarış başlıyor. Ön tarafta çok hızlı çıkış yapanlar var, şaşırıyoruz. Gün ağarmaya başlıyor.
Mecara, 11. istasyon, 42,2. km
Starttan ilk istasyona giderken bir an trafik duruyor. Neyse ki starttan hemen çıktığımız için yeterli zamanınız var, yol açılınca devam ediyor ve istasyona zamanında varıyoruz. Yol boyu koşucuları ve tabii Mert’i görüyoruz. Yarış rotası üzerinde yolda fotoğraf çekmek için bile durmanız yasak. Durmadan, arabadan fotoğraf çekebilirsiniz. Yardımcı olmanıza izin verilen istasyonlar dışında ve yolda herhangi bir yerde koşucunuz ile etkileşime girmeniz yasak. Kendiniz için ihtiyacınız olursa durmak için başka bir sokağa girebilirsiniz. Biz el sallayıp, geçiyoruz. Vardığımızda ilk istasyonun oldukça büyük bir marketin karşısında kurulduğunu görüyoruz. Eksiğiniz varsa marketten alabilirsiniz. Buz da satılıyor. Mert’e hızlıca destek verdikten sonra hemen toparlanıp yola çıkıyoruz. Çıkmadan hemen önce Ons ile tanışıyoruz. Gördüğüm en güler yüzlü ekiplerden birinde görevli. Birazdan Corinth Kanalı’ndan geçeceğiz.

Mecara, 11. istasyon, 42,2. km
Mecara, 11. istasyon, 42,2. km (büyük hali için tıklayınız)

Ancient Wall, 22. istasyon, 80. km
İstasyona oldukça erken geliyoruz. İstasyondan hemen önce geçtiğimiz kanala tekrar gidip etrafı izliyoruz. Civarda küçük kafeteryalar var. Çok zaman harcamayıp istasyona dönüp park ediyoruz. Mert’in ihtiyacı olabilecek şeyleri yanımıza alıp istasyona yürüyoruz. Her zaman istasyonların çok yakınına park etmek mümkün olmuyor, planlı hareket etmek gerek. Ekiptekilerin görevi ve taşıdığı şeyler belli olunca karışıklık çıkmıyor. Mert burada çorap ve ayakkabı değiştiriyor, ayağındaki küçük sayılmayacak yarayı görüyoruz, ama Mert umursamadığı için üzerinde durmuyoruz. Daha sonrasında o yara hep aklımda kalıyor, ama kendisi o konudan bahsetmediği sürece ben de bahsetmemeye karar veriyorum. Mert, tişört ve taytını da değiştirip beslenince onu hızlıca istasyondan çıkarıyoruz. Bu istasyonda, masaj, makarna, pilav, Pepsi, bisküvi, yoğurt, kuru üzüm, isotonik içecek ve başka atıştırmalıklar var. Mert önceki akşam hazırladığımız lavaş-peynir, lavaş-ceviz ezmesi dürümleri ve masadan aldığı yoğurt ile besleniyor. Bundan sonraki istasyonlar artık birbirlerine yakın. Daha sık görüşeceğiz.
Ancient Wall, 22. istasyon, 80. km
Ancient Wall, 22. istasyon, 80. km (büyük hali için tıklayınız)

Ancient Corinth, 26. istasyon, 93. km
Yolda koşucularla aynı istikamette koşan bir köpekle karşılaşıyoruz. Henüz yukarıda anlattığım hikeyeyi bilmiyoruz, ama o köpek bu köpek. 93. kilometreye varıyoruz, burası turistik bir yer, öncekinden daha küçük bir istasyon. İstasyondan yürüyerek 3-5 dakikalık bir yere park edip bir şeyler yemek için istasyonun hemen karşısındaki lokantaya giriyoruz. Et yemiyorsanız işiniz zor. Köpek bir süre sonra istasyona varıyor. Mahallenin köpekleri etrafını sarınca kuyruğunu sıkıştırıp bekliyor. Bulduğu ufak tefek şeyleri ürkerek yemeye çalışıyor, bol bol su içiyor. Etraftakilerden koşuya bu sene de Atina’dan başladığını ve hikayesini bu istasyonda öğreniyoruz. Derken Mert geliyor, köpekle ilk 46. kilometre civarında karşılaştıklarını söylüyor. Anlattığımızda hikayesinden o da çok etkileniyor.
Mert’in buraya gelirken ishal olduğunu öğreniyoruz. İshal ilacını bu istasyona gelmeden önce almış. Bir şeyler atıştırıp, kola içip yola devam ediyor. Biz arabayla yola çıktığımızda köpeğin de yola koyulduğunu görüyoruz.
Ancient Corinth, 26. istasyon, 93. km
Ancient Corinth, 26. istasyon, 93. km (büyük hali için tıklayınız)

Zevgolatio (Corinth Area), 29. istasyon, 102,1. km
Burası küçük, sakin bir kasaba, istasyon küçük bir istasyon. Önceden bizim oraya kendisinden sonra varma ihtimalini göz önünde bulundurup Mert 29. istasyona bırakılması için bir gün önce hazırladığımız dropbag’i vermişti. Ondan önce varıp dropbag’i alıyoruz, içinde kafa lambası ve rüzgarlık var. Mert burası için düşündüğümüz zaman aralığından önce geldiği için hava kararmamış ve soğumamış oluyor, bu nedenle malzemeleri almıyor. Masada Pepsi, isotonik içecek, cips, bisküvi, elma, muz var. Burada masadan ufak ufak atıştırıyor ve daha önceden yapıp biraz soğuttuğumuz sebze çorbasını içip köpekle birlikte yola koyuluyor. Çıkarken 20-25 kilometrelik yokuşun başladığını anımsatıyoruz. Mert de bir sonraki istasyonda saatinin pilini isteyeceğini söylüyor.
Zevgolatio (Corinth Area), 29. istasyon, 102,1. km
Zevgolatio (Corinth Area), 29. istasyon, 102,1. km (büyük hali için tıklayınız)

102_2
Halkion Village, 32. istasyon, 112,9. km
İstasyon tırmanışın sonunda bir köyde. Köpekle burada da karşılaşıyoruz. Hatta yakınlaşıyoruz. Ona biraz masaj yapıyorum, sarılıyorum, seviyorum. Masada yine aynı şeyler ve sıcak çorba var. Çorba hayvanlı, tavuk koymuşlar içine. Et yemeyenler içemez. Bir süre sonra Mert geliyor, pek bir şey yemek istemiyor. Hava kararmaya yüz tuttuğu için kafa fenerini takıyoruz, ama henüz soğumadığı için rüzgarlık bizde kalıyor. Saat pilini ve kablosunu veriyoruz; takıyor ve taşıyarak koşmaya devam ediyor. Ons, Fermin ve koşucuları Rolando ile selamlaşıyoruz ve oradan ayrılıyoruz.
Halkion Village, 32. istasyon, 112,9. km
Halkion Village, 32. istasyon, 112,9. km (büyük hali için tıklayınız)

Ancient Namea, 35. istasyon 123,3. km
İstasyonu biraz geçip sokağın ilerisine park ediyoruz. Oldukça karanlık bir sokak. Yine Mert’ten erken vardığımız için Mert’in önceden bıraktığı son dropbag’i alıyoruz. Burası kilisenin yanında büyükçe bir istasyon. Köpek burada pek durmadan devam ediyor. Mert buraya ikinci ishal nedeniyle biraz yorgun geliyor. Ama yine neşeli. Bize yol boyu aklına takılan şarkıları söylüyor, şarkıları duyunca şaşırıp kahkaha atıyoruz; “La Isla Bonita” ve “Nothing Compares 2U”.  2 ishal ilacı daha alıyor, aslında ilkinde 2 doz alması gerekiyordu, ama bu defa da alsa sorun olmaz. Burada epeyi dinlendiriyoruz, o gelmeden hemen önce pişirdiğimiz pirinç ile önceki gün haşladığımız patatesleri zorla yiyor.
Ancient Namea, 35. istasyon 123,3. km
Ancient Namea, 35. istasyon 123,3. km (büyük hali için tıklayınız)

Malandreni Village, 40. istasyon, 139,8. Km
Dar bir sokağa park edip istasyona iniyoruz. Burada büyük bir lokanta var; Mr Dede’s Tavern. Bir süre sonra köpek geliyor, çok yorgun görünüyor. Severken bana patisini veriyor, bileklerine masaj yapıyorum, sonra diğer patiyi veriyor. Belli ki ağrıları var. Cansu ile lokantadan içeri girip köpeğe yemek almak istiyoruz, tam o sırada bahçede oturan bir kadın yemeğini bırakıp kalkıyor, Cansu hemen artanları köpeğe veriyor, ama bu ona az geliyor. İçeri girip etyemez biri olarak et satın alıyorum, çünkü lokanta başka artan yemek veremeyeceğini söylüyor. Bizim köpek yemeğe yumuluyor. Doyunca kenara çekilip yatıyor.
Derken Mert yine bize doğru gülümseyerek geliyor. Köpekle ilgilendik, bu kez ona bakmamız lazım. Gelir gelmez sandalyeye çöküyor. Hemen biraz muz ve patates yediriyoruz, bağırsak hareketlerinin devam ettiğini söyleyince benim her gün kullandığım ve yan etkisi olmayan, bağırsak hareketlerini yavaşlatan bir ilacı ona veriyorum, nitekim bu ilaç onun ileriki saatleri rahat geçirmesini sağlıyor. Çok oturtmadan sandalyeden kaldırıyoruz ve ilerlemeye başlıyor. Kurulamak için kullandığımız küçük havluyu içinde unuttuğumu fark ediyorum, gülüyoruz. Problem yok! Ne de olsa Otostopçu’nun Galaksi Rehberi’nde havlunun ne kadar önemli olduğunu öğrenmiştik. Havluyu fark edince ne diyeceğini merak ediyorum.
Burası köpeği son gördüğümüz istasyon oluyor. Daha sonra Kudüslü ekipten de köpeğin orada durduğunu öğrendik. Gören oldu mu, ne yaptı, nasıldı ve şimdi ne yapıyor çok merak ediyoruz.
Buradan sonra yol toprak ve dar. Koşucuların yanından yavaşça geçiyoruz; hem toz içinde bırakmamak hem de yorgun olduklarını bildiğimiz için.
Malandreni Village, 40. istasyon, 139,8. Km
Malandreni Village, 40. istasyon, 139,8. Km (büyük hali için tıklayınız)

Lyrkia, 43. istasyon, 148,3. km
Cansu uyku molası veriyor. Ekibimizin baristası Can hemen kahve yapıyor. Bütün yol bize ve Mert’e kahve yaptı. Hem de hızlı ve lezzetli bir şekilde. Masaj yaptıranlar var. Mert elinde havlusu ile geliyor. Burada çok durmuyor, jel ve kahve çakıp yola çıkıyor. Mountain base’e doğru tırmanışın başladığını anımsatıyoruz. Biz de çıkıyoruz. Hava sisli. Uykunun bazı koşuculara hafif hafif bastırdığını hissediyoruz. Dalıp yola doğru bir anda kayan koşucular görmeye başlıyoruz. Sağlam bir çıkış var.
Lyrkia, 43. istasyon, 148,3. km
Lyrkia, 43. istasyon, 148,3. km (büyük hali için tıklayınız)

Mountain Base, 47. istasyon, 159,5.km
Dik bir yokuşta yolun kenarına park ediyoruz. Burası kaotik bir yer. Yol dar, arabalar bu dar yola park etmek zorunda. O istasyondan çıkmak isteyen ve aynı yoldan geri gitmeye çalışan arabalar var, o istasyona varıp park etmek isteyen arabalar var ve bu karmaşada, kendilerine kalan dar alanda yağmurlu ve sisli havada istasyona varmak için yokuşu tırmanan yorgun koşucular var.
Hava çok soğuyor, sis yağmura dönüyor. Dağa doğru kafamızı kaldırıyoruz. Karanlıkta zikzak çizen ışıklar görüyoruz. Can yine kahve yapıyor. Bu istasyonda da masaj yaptıranlar var. Mert istemese de (çünkü havanın soğuduğunun henüz farkında değil), üzerindekileri çıkarıp kalın bir içlik ve yağmurluk giydiriyoruz, bere ve eldiven veriyoruz. Yerken polar battaniyeye sarıyoruz, biraz patates, biraz muz, jel ve tabii kahve yutturup dağa doğru paketliyoruz. Üşümüşüz, arabaya koşuyoruz.
Mountain Base, 47. istasyon, 159,5.km
Mountain Base, 47. istasyon, 159,5.km (büyük hali için tıklayınız)

Nestani, 52. istasyon, 171,5. Km
Yorulduysanız sizin için burada yollar biraz karışık olabilir. Dikkatli olmak lazım. Görevlilere de sorabilirsiniz. Nestani istasyonuna varmak için; koşucuların Nestani istasyonundan sonra geçecekleri birkaç istasyonu da geçerek ters yönde ilerlemeye başlıyoruz. Nestani istasyonu az ileride.
Vardığımızda soğuk olan hava iyice soğuyor ve rüzgar başlıyor. Ardından da yağmur artıyor. Burada ilk kez biraz endişe ile bekliyoruz. Islak, kaygan ve dik bir yerden gelecekler. Arabada sıcaklanınca dışarı çıkıyorum, Can da geliyor, dişlerim birbirine vuruyor, biraz zıplıyorum. Ve köşeden Mert çıkıyor, beklediğimden daha canlı bir şekilde geliyor. Hemen masadan makarna kapıp yiyor, o arada istasyon görevlisi Mert’i battaniyeye sarıyor. Burada en sevdiğim istasyon görevlisi var. Yarışmacılara çok nazik ve düşünceli davranıyor. Yine biraz kahve içiriyoruz. Uykunun en ağır basacağı yerler. Kafa fenerinin pillerini değiştiriyoruz. Sanırım çok üşüdüğümden burada istasyonun fotoğrafını çekmeyi unutuyorum. Mert kalkıp giderken biraz dengesini kaybediyor. Kaslar yorulmuş. Uykuya yenik düşmemesi için arada değişik hızlarda gitmesini öneriyorum. Arkasından bir süre onu izliyorum.
Sonradan öğreneceğiz, 186. kilometre ile Nestani arası Mert bir sanrı görmüş. Sanrıda benimle koşuyormuş, koluma girecekken kaybolmuşum. Antrenmanlarında o kadar çok birlikte koştuk ki böyle bir sanrıyı görmesi doğal. Bu tür halüsinasyonlar gece de süren uzun koşularda koşucuların başına gelen bir durum. Ama beni gördüğünü o istasyonda anlatsaydı biraz ürkebilirdim.
Nestani, 52. istasyon, 171,5. Km
Havlu yine kolunda, havlu önemli! (Nestani, 52. istasyon, 171,5. Km)

 
Zevgolatio (Arcadia Area) 57. istasyon, 186,1. km
Buraya oldukça erken varıyoruz, Can’ı dinlendiriyoruz. Bir süre sonra gün ağaracak. O sırada ben istasyonda yanan ateşin yanında bekliyorum. Çadır kurup koşucularını içlerinde uyutanlar var. Mert geliyor, uyumak istediğini söylüyor. Banka yatırıyoruz. Mat getirsek işe yarayabilirmiş. Üzerini battaniye ve yanımızda bulunan her şeyle kaplıyoruz. Etraftaki sesler nedeniyle uyuyamadığını söylüyor, ama biraz dinlenmiş olarak kalkıyor. İki çeşit dürüm yediriyoruz, kahve içiriyoruz. Biraz yanaklarına vuruyorum. Üzerini değiştiriyor, rüzgarlık giyiyor. Bundan sonrasında bir süre interval yapar gibi gitmesini söylüyorum. Biraz hızlı koşarsa kendisine gelecek. Biraz (olabildiğince) hızlı, biraz yavaş, biraz hızlı, biraz yavaş… Mert yavaş koşarken kendisini yorgun hisseden insanlardan. Yavaş giderse yolda uyuyabilir, arabalar var… Toparlanıp yola koyuluyoruz, yolda Mert’i sonradan tanışacağımız Andrei Nana ile koşarken görüyoruz ve seviniyoruz. Bu aşamada birileri ile yan yana gitmek her ikisi için de iyi bir şey. Birbirlerini uyandırabilirler.
186
Zevgolatio (Arcadia Area) 57. istasyon, 186,1. km (büyük hali için tıklayınız)

Alea – Tegea square, 60 istasyon, 195,3. km
Bu istasyonda park sorunu yok. İstasyonu uzaktan görecek şekilde park ediyoruz. Cansu ile buradaki bir fırından ekmek ve kahve alıyoruz. Bir şeyler yerken Mert’in “Can!” dediğini duyuyoruz. Beklediğimizden erken geliyor. Basılıyoruz! Koşmuş, uyanmış. Bir iki lokma elma yiyor. Buradan çok hızlı ayrılıyor. Yolda tekrar görüyoruz, koşuyor.
Alea - Tegea square, 60 istasyon, 195,3. km
Alea – Tegea square, 60 istasyon, 195,3. km (büyük hali için tıklayınız)

63. istasyon, 206. km
Buraya da bir yokuş çıkıp geliyoruz. Bir süre sonra Mert beni arıyor, yokuşta çok acıktığını söylüyor. Burada biraz patates ve dürüm verebileceğimizi, sonraki istasyona bulgur pilavı yapabileceğimizi söylüyorum. Telefonu kapatır kapatmaz bulgur pilavına başlıyoruz, yetişmezse nasılsa pişmesini bekler, diğer istasyona öyle çıkarız ve orada yediririz. Pişerse ne âlâ, sürpriz olur ve burada yer. Bol zeytinyağlı, kuru domatesli ve tuzlu pilav pişiyor. Mert gelince yoğurtla birlikte pilavı silip süpürüyor. O arada yarışta görevli olan Nakis ile konuşuyoruz. Mert’i iyi gördüğünü söylüyor. Rüzgarlığı çıkarıp, iki tişört giydiriyoruz ve yine gülerek, neşeyle yola çıkarıyoruz. Bir sonraki istasyonda dondurma yemeyi hayal ederek gidiyor. Ama dondurmayı nereden bulacağız?
63. istasyon, 206. km
63. istasyon, 206. km (büyük hali için tıklayınız)

Ardamis Restaurant, 65. istasyon 212,3. km
Bu istasyonun genel fotoğrafını çekmeyi unutmuşuz. Burada bir lokanta ve onun park yeri var, oraya park ediyoruz. Lokantaya giriyorum, kahve ve tatlı satılıyor, dondurma soruyorum, ama nafile. Çıkarken gözüme içeceklerin satıldığı bir dolap ilişiyor. İçindekileri inceliyorum. Karışık meyve suyu buluyorum, dokunuyorum, buz gibi. Gelmesine yakın almayı planlıyorum ve Mert’i beklemeye devam ediyoruz. Bir süre sonra gidip meyve suyunu alıyorum, çıktığımda Mert’i görüyorum. Hızla yanına koşuyorum, Can bir jel paketini açıp Mert’in ağzına sıkmış bile. Kendisine sorsak yemek istemediğini söyleyeceği için bu iyi bir yöntem. Meyve suyunu eline tutuşturup yola çıkarıyoruz. Arkasından jeli yutuverişine gülüyoruz.
IMG_9512
Super Juice

68. istasyon, 223,4. km
Bu istasyon büyük bir yolun sağında, istasyondan ileriye park ediyoruz, burada ben yanımızdaki su ile ellerimi yüzümü yıkıyorum, elma yiyorum ve kendime geliyorum. Hava hem rüzgarlı hem güneşli. İstasyona gidip bekliyoruz. Bir süre sonra Mert geliyor. Burada insanlar çok canlı, hep alkışlıyorlar. Mert yanımıza gelince “Hayvan adam oldum!” diyor çünkü son istasyondan beri çok iyi koşmuş. Yine kahkahalar. Soğuk meyve suyu dondurma gibi gelmiş. Bulgur ve jel ihtiyacı olan enerjiyi vermiş. Sağlam geliyor, sağlam ayrılıyor. Cebimizdeki saat pilini ve kablosunu vermeyi unutuyoruz, Mert almak için geri dönüyor.
68. istasyon, 223,4. km
68. istasyon, 223,4. km (büyük hali için tıklayınız)

Voutianoi, 72. istasyon, 236,6. km
İstasyon küçük bir kasabada. Spartalılar, Spartalı koşucu Nico’yu büyük bir tezahurat ile karşılıyor ve yola çıkarıyorlar ardından Mert’i de alkışlıyorlar. Mert yine pek bir şey yemek istemiyor. Jel yemesini söylüyoruz. Tişörtünü değiştiriyor. Yola çıkıyor. Biz de yola çıkıyoruz. Artık heyecanlıyız. Geçerken el sallıyoruz.
Voutianoi, 72. istasyon, 236,6. km
Voutianoi, 72. istasyon, 236,6. km (büyük hali için tıklayınız)

Finiş
IMG_7362
Sparta yollarında park yeri arıyoruz. Yarış pazara denk geldiği için sokaklar oldukça kalabalık. Sonunda bir yere park edip finişe varıyoruz. Orası daha da kalabalık. Bitiren sporcuları ve insanları izliyoruz. Güvenlik, desteklediğimiz koşucu geldiğinde onunla içeri, yani Leonidas heykelinin durduğu yere girebileceğimizi söylüyor. O ara Filipinli ekibi görüyorum, alkışlıyor ve fotoğraflarını çekiyorum. Bir süre sonra Mert’i uzaklarda görebiliyorum, gittikçe yaklaşıyor ve nihayet geliyor. İçeri giriyoruz, onu heykelle yalnız bırakıyoruz. Sonra kucaklaşıyoruz, iki kadın Mert’i medikal bölüme götürüyor, bakımı yapılıyor.
IMG_7365
Bitti! Onca kilometre bitti. Sağlık kontrolü sırasında yatarken düşüncelere dalıyor. Oradan ayrılırken ayakları şiştiği ve acıdığı için ayakkabılarını giyemiyor, terlikleriyle en yakın lokantaya gidiyoruz. Masaya kafasını koyup dinleniyor, 5-6 dakikalığına uyuyor ve birden uyanıp bize neden garsonla İngilizce konuştuğumuzu soruyor. 🙂 İkinci gün hiçbirimiz güneş kremi sürmediğimiz için yandığımızı fark ediyoruz, Mert’e de sürmemişiz. Adama güneş gözlüğünü bile vermemişiz. Yüzü ertesi 4-5 gün boyunca soyuluyor.
IMG_7398-Edit
Yarıştan önce dikkat edilmesi gerekenler

  1. Yarışçılar ve ekipleri için düzenlenen briefing’e katılmanız şart. Kuralları iyi dinleyin. Orada size verilecek araç sticker’ını söylenen şekilde ve yere yapıştırın.
  2. Benzininiz dolu olsun.
  3. Hava bazen sıcak, bazen soğuk oluyor; iki duruma da hazırlıklı olun. Yanınıza önceden almadığınız bir şeyler varsa marketlerden edinin.
  4. Bol su alın. İstasyonlarda koşucu için su var, ama yemek pişirmek ve sizin için fazladan suya ihtiyaç olacak. Yarış günü yollarda bulmanız her an mümkün olmayabilir.
  5. Yol boyunca kahve ihtiyacı olacak, herkesin uyanık kalması lazım. Unuttuysanız alın.
  6. Su ısıtmak ve yemek pişirmek için tüp alın, yoksa tabii ocak, tencere ve çaydanlık da. Outdoor malzemelerin satıldığı yerleri Google Maps’ten bulabilirsiniz. Tüp, kağıt tabak ve bardak Atina’daki birçok markette karşımıza çıktı.
  7. Koşucu istasyona gece geldiğinde hava oldukça soğuk oluyor, polar battaniye işe yarıyor. Siz de beklerken kullanabilirsiniz.
  8. Yanınızda getirmediyseniz havlu alın. 
  9. Almayı unuttuysanız güneş kremi alın.
  10. Haritaya istasyonları hala girmediyseniz, artık girin. Ertesi gün yolu kolayca bulabilirsiniz. Biz hem Maps.me hem Google Maps kullandık. Birçok yerde tabelalar, yola yazılmış “SP” ve ok işaretleri var ama kaçırabilirsiniz, önceden hazırlıklı olmakta fayda var. 
  11. İstasyonların hepsinde kendiniz için yemek bulamayabilirsiniz, önce kendinize bakın ki koşucuya bakabilesiniz. Biz önceki akşam sandviç yaptık. Bol çerez, abur cubur aldık.
  12. Yanınıza nakit para alın, her yerde kredi kartı geçmiyor.
  13. Koşucunun yemek istediği ve önceden pişmesi gereken bir şey varsa, son akşam pişirmeniz ve uygun bir şekilde paketlemeniz lazım. Biz patates haşladık. Peynirli ve cevizli dürümleri hazırladık. Tüm yiyecekleri soğuk tutan bir çantada sakladık.
  14. Malzemeleri düzenli bir şekilde bagaja yerleştirin. Kendi eşyalarınızı da düzenleyin. Gerektiğinde hızla erişebilmeniz lazım. Bölmeli bir kutu işinize yarayabilir.
  15. Güzel müzik dinleyin. Rahatlayın.
  16. Start sabahı için herkes saatini kursun, bir aksilik olmasın.

 

“Spartathlon 2017 Destek Ekibi Raporu” hakkında 3 yorum var

  1. sadece koşmak yetmiyor, böyle harika bir ekibin olması da şartmış, hepinizin emeklerine sağlık, tebrik ederim 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir