Tadımlık Backyard Ultra

Tadımlık Backyard Ultra

Uzun mesafeler koşmaya çalışıyor, bu alanda olup biteni takip ediyorsanız ve sosyal medyadan tamamen soyutlanmış değilseniz kesinlikle duymuşsunuzdur, son zamanlarda epeyce konuşulan bir yarış formatı var. Adı Backyard Ultra. Biz Ayarı Kaçanlar‘da hem bu yarışın formatından hem de fikri bir yarışa dönüştüren kişiden uzun uzadıya söz ettiğimiz bir bölüm yapmıştık. Ayrıca Türkiye’de de 3 yıldır bu formatta koşulan bir yarış var; o yarışı iki defa kazanan ve ülke rekorunu elinde bulunduran Gürhan Akdağ ile de başka bir bölümümüzde sohbet etmiştik. Ben bu yazıda formattan kısaca bahsedeceğim ama yazının ana konusu benim bu alandaki bir denemem olduğundan formatın detaylarını öğrenmek isterseniz Ayarı Kaçanlar’ın 31. ve 60. bölümlerini tavsiye ederim. Şimdi gelelim benim denememe.

Backyard Ultra basit bir format. Her saat başı bir düdük çalıyor ve bir tur başlıyor. O anda start çizgisindeyseniz turu koşmaya başlıyorsunuz. Her tur 6706 metre. Yani yaklaşık 9 dk/km pace ile ilerleseniz 1 saatte bitirebileceğiniz bir mesafe. Ama bir sonraki saat başında yine bir tur başlıyor, o yüzden biraz daha erken dönmek mantıklı. Bir kişi hariç geri kalan herkes yarıştan çekildiğinde (yani ya bir saat dolmadan geri dönemediğinde ya da sonraki turun başlangıcında startta olamadığında) o son kalan kişi yarışın kazananı oluyor. İlk bakışta kazanmak kolay gibi görünüyor ama sorun şu ki yarışın ne zaman biteceği belli değil. Buna diğer koşucular karar veriyor. Tabii siz de istediğiniz an bir sonraki tura başlamamayı seçebilirsiniz ama burada kazanmaktan söz ediyoruz. Söz konusu kazanmak olunca sizin dışınızdaki herkese bağlısınız.

Öte yandan 6,7 km koşmak çok zor değil elbette ama kazanmak ya da en azından yarışa uzun süre devam etmek için bunu 30 hatta 40 defa yinelemeniz gerekiyor. Başlarda turlar 30-35 dakikada bitebilir ve o başlangıç bölümlerinde uykuya çok ihtiyaç yok. 30 saat sonra uyku zamanı geldiğinde artık yorgunluktan dolayı 35 dakikada dönemiyor olacaksınız. Bunları hesaba katmak gerek. Bir de 15-20 dakika oturup yeniden koşmaya dönme konusu var. E tabii bir de yeme içme. Ne zaman biteceği belli olmayan bir yarışta ne zaman ne yenmeli? Ne zaman biteceği belli olan yarışlarda bile bunu yapamıyorken hele.

İşte tüm bunları düşünüp bir yandan da bu formatı hiç koşmamış olunca aklıma kendi kendime küçük bir deneme yapma fikri geldi. 6,7 km’lik bir rota belirleyip evi ana istasyon olarak kullanarak kendi deneyimimi yaratabilirdim. Sadece denemek için 30-40 saat devam etmek çok mantıklı gelmedi. Evet, kısa süreli bir deneyim 30-40 saatte neler olduğunu tamamen anlamama yetmezdi ama 10-12 saat denemek bile bazı şeyleri ilk elden görüp deneyimlemeyi sağlayabilirdi.

Bir yarışa kaydolup hem deneme yapabilir hem de nereye kadar gidebileceğimi görebilirdim elbette ama bu tür yarışları planlamak çok kolay değil. Ne kadar süreceği belli değil, yanında götüreceklerinin miktarı çok, yardımcı gerekebilir vb. nedenlerle uzun vadeli bir plan gerektiriyor. Ben hem bu konuda hemen bir şeyler öğrenmek hem de rutin koşu yaşamıma ufak meydan okumalar ve değişik denemeler katarak eğlenmek istediğimden bu yolu seçtim. Tabii ki gerçek bir yarışta neler yapabileceğimi de ayrıca merak ediyorum, ama o başka bir zamanın konusu.

Oturup harita üzerinde ince ince, sokak sokak çalışarak tam 6,7 km’lik bir rota oluşturdum. Bir hafta önce rotayı koşup test ettim. Pazar günü sabah 6’yı başlangıç olarak seçmiştim. Saat 5:30’da kalkıp hazırlandım. Önceki gün birkaç tane enerji içeceği satın almak ve kapının hemen girişine bir havlu yerleştirmek de istasyonu hazır etmeye yetti. Saat tam 6’da koşmaya başladım. Pazar sabahı olduğundan ilk birkaç saat kimsecikler yoktu. Hava da çok sıcak değildi. Zaten neredeyse her gün bu mesafenin iki katı kadar koşarak güne başladığımdan ilk turlar bana bir şey gösteremez diye düşünmüştüm ama eve terden sırılsıklam gelip de 10 dakika oturunca üşümeye başladım (Burada gün içinde hava sıcak olsa da sabah erken ve akşam geç saatler oldukça serin olabiliyor. Özellikle de binaların içleri). Eşim sağ olsun eski ve ince bir bornoz getirdi de her üşüdüğüm arada onu üzerime giyip rahatladım. Hem teri alıyor hem de insanı ısıtıyor. Belden aşağısını, bacakları da kaplayan bir giyecek güzel bir ipucu olabilir. Zaten bunu 24 saat yarışlarında pist kenarında bekleyen destekçilerde ve yine o yarışlarda ara veren koşucularda görmüştüm. İlk elden deneyimleyince de bir kenara yazdım.

İlk 2 turu bir şey yemeden koştum. Üçüncü ve dördüncü turlar öncesinde yulaf ezmesinden mütevellit kahvaltımı iki parçada yedim. Sonraki aralarda enerji içeceği, muz, jel ve cips tükettim. 6,7 km hiçbir şey yemeden içmeden de koşulabileceği için ilk 10-20 saatte, koşuda bir şeyler taşımak gerekmeyebilir. Belki ani enerji düşüşlerine karşı ufak bir jel ya da bar taşınabilir. İlerleyen saatlerde ne olur bilmiyorum ama sıcak bir coğrafya ve tarihte belki sonraki saatlerde sıvı taşımak da gerekebilir. Bunlara yarış sırasındaki koşullara göre karar vermek gerekir.

Aralarda ne yapılacağı konusu da ilginçmiş aslında. Tamamen oturmak insanı katılaştırıyor. Esneme yapayım desen, aklın “Acaba dinlensem daha mı iyi?” sorusunda kalıyor. Muhtemelen 10-15 saat sonrası hep oturup dinlenmek ister vücut. Ama katılaşmaya dikkat etmeli. Bir başka sıkıntı da yiyecek ve içecekleri ne zaman tüketmek gerektiği. Yani gelir gelmez mi yoksa sonraki tura çıkmaya yakın mı? Ben genelde gelir gelmez tükettim ama 8. turdan sonra çok açlık hissetmediğimden bir şey tüketmeden çıktığım 9. turun ortasında ani bir enerji düşüşü yaşadım. Hava da sıcaklaşmıştı, sanırım susuzluk da aynı anda bastırdı. O turda yokuşlarda koşamaz oldum bir anda. Gerçi bunu fırsat olarak değerlendirdim. Biraz daha yavaş ilerleyince nasıl olacağını görmek de iyi olabilirdi. Bilinçli olarak yürüme molaları vermeye devam ettim. Ama 10. tur öncesi bol bol sıvı tüketip epeyce bir şey yedim.

Başlarken aklımda 10-12 gibi bir sayı vardı. Dokuzuncu turdan sonra denemeyi 10’da kesmeye karar verdim. Çok rahat şekilde 2 tur daha atabileceğimi bildiğim için uzatmak istemedim. Zaten daha önce her 3 saatte bir 12,5 km koştuğum, böylece 24 saatte 100 km tamamladığım bir deneme daha yapmıştım. Onu düşününce bu 6,7 km’lik turları da 24’e kadar götürebileceğime karar verdim. Şimdilik bunu denememe gerek olmadığından, pazarın kalan yarısını tatil ve dinlence olarak değerlendirmek kulağa güzel geldi. Son tur olacağını duyunca eşim de bana eşlik etmek istedi. Birlikte çıkıp rotayı koştuk ve denemeyi sonlandırdım.

67 km aslında çok uzun bir mesafe değil. Hele de parçalayıp aralara soluklanma firsatı ekleyince. Ama yine de bacaklarda bir yorgunluk oluşturmuyor diyemem. Muhtemelen uykusuzlukla da birleşince bu küçük küçük biriken yorgunluklar 24 saat sonrası ağırlaşabilir. Ama o noktadan sonra da insan bırakmak istemeyeceği için yükü biraz zihinsel dayanıklılığa aktarıp bir süre daha devam edebilir gibi geliyor.

Türkiye’de en çok 31 tur/saat koşuldu. Dünyada ise ben bu yazıya başladığımda inanılmaz bir rekor vardı. İki Belçikalı, Merijn Geerts ve Ivo Steyaert, ülkelerinde koşulan bir yarışta 2022 yılında 101 tur tamamlamışlardı. Yarışı birlikte bıraktıkları için kazanan da olmamıştı ama rekor onlardaydı. Ben yazıyı tamamlamadan önce Avustralya’da Phil Gore 102 tur koşarak bir yarış kazandı ve bu inanılmaz rekoru eline geçirdi. Kadınlarda Courtney Dauwalter 2020’de 68 tur koşmuştu. Ama daha geçtiğimiz ay Jennifer Russo Capital Backyard Ultra yarışında 74 tur atarak kadınlar rekorunu kırdı. Bakın 102 ve 74 saati böyle yazınca kolay oluyor ama bir de şöyle bakalım: 24 saat 1 gün, 48 saat 2 gün, 72 saat 3 gün, 96 saat 4 gün. Bu insanlar 4 gün 4 gece uyumadan her saat başı 6,7 km yol katediyorlar. 36 saate kadar düşünebiliyorum, çünkü 2019’da koştuğum 2. Spartathlon yarışını 35,5 saatte tamamlamıştım. Ama 40 saati ve sonrasını düşünemiyorum. 48 saat yarışları bile daha makul görünüyor. Yatıp 1 saat uyuyabilirsiniz, sonra da kalkıp devam edersiniz mesela o yarışlarda. Burada onun için pek zaman yok.

Kim bilir belki bir gün gerçek bir yarışta ne kadar sürdürebileceğimi görme şansım olur. En azından ilk 10 saatini şimdiden biliyorum. Bunu küçük de olsa bir avantaj sayıyorum. İlerleyen günlerde yeni ve eğlenceli meydan okumalarda, denemelerde görüşmek üzere herkese iyi antrenmanlar.

Ana fotoğraf: Başak Gürbüz Derman

“Tadımlık Backyard Ultra” hakkında 1 yorum var

  1. Selam Mert, öncelikle tebrikler güzel işler çıkaracağına şüphem yok. İyi bir tecrübe olmuş senin için, açıkçası neler yapabileceğini merak edenlerden birisiyim ☺️ inşallah bir gün koşarız birlikte denemeler bitmez

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir