Zorunlu Mola

Zorunlu Mola

Daha önce de yazmıştım, kendime her yılın sonunda en az 3-4 hafta koşudan uzaklaşıp vücudumu dinlendirme sözü vermiştim. Uzun zamandır yapmam gerektiğini düşündüğüm, ama bir nedenle gerçekleştiremediğim bu sözümü zorunluluktan dolayı yerine getirmek durumunda kaldım; tam 2 hafta boyunca sıfır koşu.

2021’i yüksek bir hacimle kapadıktan sonra bu yıla antrenmanda maraton mesafesi koşarak başlamıştım. Yılın ikinci haftasını da 100 km hacimle geçmiştim. Bu, yavaşlamadan devam etmek anlamına geliyordu ama planlanmış ve zorunlu bir mola olacağını bildiğim için böyle yapmıştım.

Geçen yıl, yüzümü yıkarken yanağımda bir ağrı hissetmeye başladım. Önceleri çok umursamadım, çünkü sadece bastırınca ağrıyordu. Bu durum yavaş yavaş ağırlaştı. Bir gün üst dudağımın altında, 6 numaralı dişimin üst tarafında, diş etinde bir apse oluştu. Hemen fotoğrafını çekip diş hekimi arkadaşımla paylaştım. “O dişi en kısa sürede çektirmelisin!” cevabını aldım. 20 yıl önce kanal tedavisi yapılmış olan dişimin kökünde enfeksiyon oluşmuş ve içeride epeyce büyümüş. İçeride olan basınç önce ağrı yapmış ardından da basıncın sonucu olarak apse ile kendini göstermiş. Ben de hemen gidip dişimi çektirdim tabii. Yapılması gereken boşalan yeri kemik oluşumunu sağlayan greft ile doldurmak ve ardından ya aynı operasyonda ya da iyileşince implant yapmak. Ancak diş çekilirken sinüse açıklık oluştu. Bu yüzden başka bir şey yapamadan dikip beni eve gönderdiler. Tabii 6 numaralı diş oldukça etkin kullanılan bir yüzeye sahip olduğundan ve tüm 8 numaralarımı çok önceden keybettiğimden o tarafla yemek yemek imkansıza yakın bir hal aldı. İngiltere’de sağlık hizmetleri bedava, devlet tarafından karşılanıyor ancak diş tedavileri için çok uzun sıralar var ve insanlar aldıkları hizmetten pek memnun değiller. Özel diş tedavileri de oldukça pahalı. Öte yandan bu bahsettiğim işleri Türkiye’de en iyi yapan, en deneyimli diş hekimlerinden biri benim en eski (tam 36 yıllık bir arkadaşlık) dostum. Sonuçta Türkiye’ye gidip bu operasyonu halletmem gerekiyordu. Ama malum pandemi koşulları… Delta varyantının sakinleşmesini bekledik, ardından omicron çıktı. İki doz aşım vardı, ama üstünden epey zaman geçmişti. Booster zamanı yaklaştığından “Hadi onu bekleyelim.” dedik. Onu olduktan hemen sonra yıl başı dönemi geldi, seyahatler arttı, havalimanları kalabalıklaştı. “Hadi bunun geçmesini bekleyelim.” dedik. Ama dişi kaybetmemin üzerinden epey zaman geçmişti artık daha çok beklemek mümkün değildi. Çünkü bu işlemler dişin, damağın ve sinüsün durumuna göre en az iki en çok dört defada gerçekleşebiliyor. Yani ilk operasyondan sonra belki de 1-1,5 yıl sonra ancak dişim olabilecekti. En sonunda 3 günlüğüne İstanbul’a gitmeye karar verdim. Başka hiç kimseyle görüşmeden, otelde kalarak işlemi halledip dönmeye, yollarda mümkün olduğunca dikkatli olmaya çalışacaktım.

Ocak ayının 17’sinde İstanbul’a ulaştım. Ertesi gün sevgili dostum, işinin ustası Becen Demir operasyonu gerçekleştirdi. Kökün ve damağın durumu oldukça zorlayıcı olsa da aynı operasyonda hem sinüs kaldırma hem de implant yerleştirme işlerini halletti. Bir insanın başına böyle zorlu bir durum gelir de tesadüfen en eski dostu bu işin erbabı çıkar mı? Şansın en büyüğü işte. İşlemin ertesi günü otelde dinlendim ve bir komplikasyon olması ihtimaline karşın bekledim ve 20’sinde döndüm. Elimden geldiğince önlemlere dikkat ettim, maskemi çıkarmadım ve kalabalığa karışmadım. Dönüş öncesi Covid testim negatif çıktı, içim rahat döndüm. Tabii Türkiye’ye gitmişken ailemi ve arkadaşlarımı göremeden dönmek içime pek sinmedi ama bu koşullarda sadece kendimi riske atmayı göze alabilirim, başkalarını asla.

Operasyon sonrası 10 gün koşmamam gerektiğini biliyordum. İşte planlı mola buydu. Böyle dış itkiler olmasa ara vereceğim yoktu zaten. O nedenle iyi oldu diye düşünüyordum ki daha da iyisi oldu. Daha kötüsü mü demeli acaba?

Döndüğüm gece, yani 20’si gece boğazımda çok hafif yanma hissettim. Ertesi gün iyiydim ama o günün gecesi yanma yeniden ortaya çıktı ve arttı. Sabah burnum da akmaya başlayınca hemen (yani 22 Ocak sabahı) bir test yaptım. Sonuç negatif olunca sevindim, nezle olabilir diye düşündüm. Çok ağırlaşmasa da durum ertesi gün de devam etti. O günü atladım ama takip eden gün (yani 25 Ocak günü) test yaptım, yine negatif. Artık Covid olmadığımdan emin olmuş gibiydim. Semptomlarım boğaz yanması, burun tıkanıklığı ve akması, hafif baş ağrısı ve çok hafif kırgınlık. Tat ve koku kaybı yok, ateş yok, diğer Covid semptomları da yok. Test yapmaya devam ettim. Burada Lateral Flow Test bedava veriliyor herkese. O yüzden evde çok sayıda testimiz var.

Testler negatif çıktıkça, aklımda şu olasılıklar netleşiyordu; ya testler güvenilmez, ya ben testi yanlış yapıyorum ya da hasta değilim. Sonuncusuna iyice kafam yatmışken sonunda 27’sinde yaptığım testte ikinci çizgiyi net bir şekilde gördüm. Testler çalışıyordu ve ben testleri doğru yapıyordum. Sorun bu varyantın testlerde kendini göstermesinin çok sonra olması. İlk en hafif semptomdan tam 6,5 gün sonra test pozitif çıkarsa takip ve kontrol neredeyse imkansızlaşır. Sanırım olan durum da bu.

Pozitif çıkan testi yaptığım gün zaten iyileşmeye başlamıştım. Artık semptomların neredeyse hiçbiri kalmadı ama dün yaptığım testte de durum hala pozitif görünüyordu. Ben iyiyim ama 21’ini ilk gün kabul edip 31 gecesine kadar evden çıkmayacağım. Hem bilim, hem yönetimin aldığı kararlar hem de etik bunu gerektiriyor. Şanslıyım ki aşı olabilme lüksüm vardı ve iyi ki iki doz ve bir booster aşımı olmuşum. Böylece bu kadar hafif bir şekilde, bir kere bile yatmak zorunda kalmadan hızlıca atlatabiliyorum. Bilim ve teknoloji sayesinde bu şekilde hayatta kalıyoruz ve hayat kalitemiz düşmeden bu sorunları atlatabiliyoruz. E tabii biraz da şans unsurunu eklemek gerek çünkü hastalık her bünyede kendini farklı gösteriyor. Ama işi sadece şansa bırakmayıp ulaşabildiğimiz her önlemi de uygulamak bizim görevimiz.

İki yıldan uzun süredir evden sadece bir defa uzaklaştım, o da Gloucester yarışı içindi. O zaman da çift doz aşılıydım ve pandemide hafif de olsa bir gerileme söz konusuydu. Bu kadar dikkat etmişken dışarıya adım attığım ikinci seferde başıma bunun gelmesi çok üzücü.

Hal böyle olunca 10 günlük zorunlu mola 15 günlük güzel ve uzun bir araya dönüştü. Bu iki durumun üst üste gelmesi bir yandan da iyi oldu. Gerçi biri diğerine neden oldu ama olsun. Dediğim gibi böyle dışarıdan zorlayan nedenler olmasa kendimi böyle yıllık dinlenmelere ikna edemiyordum.

Sağlığım şimdi oldukça iyi. Umudum böyle devam etmesi ve 1 Şubat’ta dışarı çıkıp koşabilmek. Umarım uzun Covid denilen şeyi yaşamam ve hiçbir kalıntı olmadan koşulara ve normal hayata hızla dönebilirim.

“Zorunlu Mola” hakkında 10 yorum var

  1. Çok geçmiş olsun Mert. İyileşmene sevindim. Bazen dış neden olmadan iç sesimizi bastırmak çok zor. Bir çok konuda bunu her gün yaşıyorum.

  2. Geçmiş olsun Mert Bey. Dilerim en kısa zamanda tamamen atlatırsınız. Sağlıcakla kalın…

  3. Mert geçmiş olsun umarım sorunsuz ve hasarsız bir şekilde hastalığı atlatır; çok sevdiğin ve bizlere de sevdirdiğin koşulara başlarsın.

  4. Mertcim.. büyük geçmiş olsun… Diş ile yaşadığın sorun hayli ciddi bir sorunken atlatabildiğine sevindiğim an, covid de çıkması… beni düşündüren, illa çok ciddi bir şey mi olmak gerekiyor kendimize sırf profesyonel veya keyfi ihtiyaçtan 1 ay mola verebilmek için… Kendi uzunlaştırılmış zoraki molamdan selam sana… büyük geçmiş olsun… ve sahalara dönüş sağlıkla olsun… sevgiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir