Avrupa Şampiyonası Alanya Triatlonu 2013

Avrupa Şampiyonası Alanya Triatlonu 2013

Alanya Triatlonu start öncesiNisan ayında tamamladığım ilk triatlon sonrası bu yıl birkaç yarışa daha girmeye karar vermiştim. Önce Kütahya’da yüzme kısmı havuzda yapılan yarışa gözümü dikmiştim. İngiltere’den döndüğüm hafta sonuna denk gelmesi ve bisiklet parkurunun biraz korkutucu olması nedeniyle gitmekten vazgeçtim. Ardından Yalova’daki sprint triatlona gitmeye karar verdim. Tam o hafta sonu Gezi Parkı olayları başladı. Gidiş geliş 10 saatimi arabada harcamak anlamsız geldi ve gergin olan o günlerde Ankara’da kalmayı daha doğru buldum. Aslına bakarsanız iktidarın süregelen baskıcı yaklaşımları, toplumu kendi ahlak anlayışına göre şekillendirme çabaları ve tüm kurumları etkisi altına alıp insanlara kendini ifade alanı bırakmaması gibi nedenlerle ben de çıkıp hem bunları hem de İstanbul’daki sakin göstericilere uygulanan şiddeti protesto etmek istedim. Böylece plandaki iki triatlonda kaçmış oldu. Sırada Avrupa Şampiyonası dâhilinde koşulacak olan Alanya Triatlonu vardı ki birçok arkadaşım “her yarışı kaçır ama buna muhakkak git” demişlerdi.

Karar ve kayıt

Mayıs ayında federasyon yetkilileri ile iletişime geçmiş bu yarışa katılmak istediğimi belirtmiştim. Yarış Uluslararası Triatlon Birliği (ITU) tarafından düzenlendiğinden kayıtları, sporcular yerine federasyon yapıyordu. İlgili kişi, kaydımı yaptığını ancak yarışta bir mayo kuralı olduğunu, mayo konusunda geç kaldığım için kendim halletmem gerektiğini söyledi. Katılacağım yarışın uluslararası olduğunu ve bazı kurallar olabileceğini anlamıştım ama yaş gruplarında yarışacak insanlara bu tip zorunluluklar getirmenin çok da anlamlı olmadığını düşündüm. Genelde böyle kısıtlamalarla insanları yarışlardan ve spordan soğutan bizim ülkemizdeki oluşumlar olur ama bu sefer bu düzenleme ITU’dan geliyordu. Her ülkenin federasyonu bir mayo belirleyecek ve sporcular da bu mayolar ile yarışacaktı. Federasyon mayo biçimini belirlemiş ve nisan ayında bir duyuru yaparak insanlardan talep toplamış. Bu konu benim gözümden veya dikkatimden kaçmış olduğundan son birkaç güne kadar bu yarışa katılıp katılamayacağım konusu hep sallantıda kaldı. Mayonun siyah olması gerektiğini biliyordum. Arkadaşlarımla iletişime geçip düz siyah bir mayo bulmaya çalıştım. Sağ olsun bir arkadaşım (teşekkürler Kutluhan ve Mustafa) eski bir mayosunu bana gönderdi. Kaydolduğum kategori 35-39 yaş arası olimpik kategoriydi. Ayrıca bir de açık sprint kategorisi vardı ve o yarışta mayo zorunluluğu yoktu. Yarışa birkaç gün kala, “giderim, kayıt sırasında mayo konusunu çözmeye çalışırım, olmazsa sprint kategoride yarışırım” diyerek otel ayarladım. Yaş gruplarının olimpik kategori yarışları 14 Haziran cuma günü koşulacaktı ve 13 Haziran perşembe günü kayıt netleştirme ve malzeme alma işleminin yapılması gerekiyordu. İş yerinden 3 gün izin aldım ve eşimle birlikte çarşamba günü yola koyulduk. Ankara-Alanya arası arabayla 6-6,5 saat sürüyor. Geçen sefer bisikleti arabanın içinde taşımıştım ama bu sefer araç arkasına takılan kitlerden kullanıp dışarıda taşıdım.
Alanya Triatlonu yüzme start alanı

Yarış öncesi

Perşembe günü kayıt alanında federasyondan ilgili kişileri bulup elimdeki siyah mayoyu gösterdim. Katılabileceğimi ama üzerine ITU amblemini, TUR yazısını ve soyadımı bastırmam gerektiğini söylediler. Daha önceden kayıt olmuş olanlar için hazırlanan mayolardan birini alıp baskıcıya gitmeyi düşündüm ama mayonun sahibi gelebilir diye vermek istemediler. Ne yapabilirim diye düşünürken büyük bir ekip ile birlikte gelmiş olan bir arkadaşım kesinlikle gelmeyeceğini bildiği ve benimle benzer vücut ölçülerinde birinin adını söyledi. Onun formasını onun yerine satın alıp soyadının üzerini kapattırıp kendi soyadımı yazdırma fikri çok akıllıcaydı. (Teşekkürler Göksen :)) Hemen formayı alıp baskıcıya gittim. Basabileceklerini ama ancak akşam altıda hazır olacağını söylediler. Tamam deyip oradan ayrıldım. Kaydımı tamamladım malzemelerimi aldım. Akşam saatlerinde değişim alanı yakınlarındaki ücretsiz bisiklet bakım noktasına gittim. Amacım vites ayarımı yaptırmak ve lastikleri iyice şişirtmekti. Oraya vardığımda bisiklet bırakma işleminin yapıldığını görüp şaşırdım. Çünkü ben bu işin ertesi gün sabah yapılacağını sanıyordum. Mayomu göstermeden değişim alanına almadılar. Ben de hızla gidip mayoyu aldım, gelip bisiklette gerekenleri yaptırdım ve checkinimi yapmış oldum. Bisikleti bırakmak için değişim alanına girdiğimde daha önce bırakılmış bisikletlere göz attım. Hepsi çok süper aletlerdi. Yurtdışından gelen yarışmacılar inanılmaz bisikletlerle gelmişlerdi. Bir süre en ilgi çekici olanların bazılarını inceledikten ve akan salyalarımı sildikten 🙂 sonra makarna partisinin yapılacağı alana geçtim.
Alanya Triatlonu yüzme start
Makarna partisinin başlayacağı saati beklerken birçok sporcunun ülke formaları ile katıldıkları bir kortejin geldiğini gördük. Sanırım Alanya’da küçük bir tur atmışlardı. ITU ve federasyon yetkilileri, hakemler, gözlemciler, antrenörler ve sporcular müzik eşliğinde partinin yapılacağı alana girdiler. Sahnede canlı müzik yapan bir grup vardı. Güzel şarkılar çaldılar ama müzik düzeni açık havaya ve bu kadar büyük bir alana göre yanlış yapıldığından keyif alamadık müzikten. İki noktada üçer çeşit makarna sunuldu. Makarnalar bence güzeldi. Sadece biraz daha sıcak olabilirdi ama bu kadar kalabalık bir ekip için yapılan hazırlık bundan iyi olmazdı sanırım. Ayrıca bir noktada kayısı, vişne ve elmadan oluşan bir açık meyve büfesi vardı. Buradaki meyvelerde çok kaliteli ve güzel seçilmişti. Uluslararası bir etkinliğe yakışan bir makarna partisi oldu diyebilirim. Ben 3 kâse makarna, biraz kayısı ve elma ile tıka basa doyunca otele geçip dinlenmeye karar verdik.

Yarış ve yüzme

Sabah otelden başlangıç alanına yaklaşık 15-20 dakika olan yolu hızlı adımlarla yürüdük. Bu hem açılmama hem de ısınmama yardımcı oldu. Varır varmaz kask, ayakkabılar ve jelden oluşan diğer eşyaları bisikletin yanındaki sepete koydum. O gün sabah çok sayıda grup start alacaktı. Her yaş ve cinsiyet grubu ayrı zamanlarda başlayacaktı ve buna uygun farklı renklerde boneler verilmişti. Benim bulunduğum yaş grubu kırmızı bone takıyordu. Bu ayrım bence çok faydalı çünkü mikrofonda insanları start noktasına çağıran kişilerin uzun uzun yaş ve cinsiyet saymaktansa “kırmızı boneli herkes start alanına” demeleri yetiyordu. İlk yaş grupları (sanırım 18-19 ve 20-24 yaş grupları) iskeleden atlayarak start aldılar. Bunu görünce biraz çekindim, çünkü daha önce böyle start almamıştım (gerçi bu ikinci triatlonum olunca pek farklı start şekillerini deneyimlediğim söylenemez ya). Neyse ki mikrofondan hemen “geri kalan yaş grupları endişelenmesinler onlar böyle başlamayacaklar” anonsu yapıldı :). Sıra bizim grubumuza geldiğinde iskeleye gittim. Numaram küçük olduğundan en sağ tarafta yerimi aldım. Starta bir dakika kala suya atladık. Ayakta durabileceğim bir derinlikteydik. Herkes tek eliyle bir ipe tutundu ve başlama sesi ile beraber yüzmeye başladık. Taşucu’nda yaşadığım, sahilden koşarak denize girme şeklindeki startın sebep olduğu arbede burada hiç yaşanmadı. Hızlı olanlar birkaç dakika içinde öne geçtiler. Bir süre sağımda ve solumda birileri ile yüzdüm ama sıkıntı olmadı. Zaten bir süre sonra yalnız kaldım. Sanırım benden yavaş yüzen sadece 5-6 kişi vardı. Onları geride bıraktım geri kalanlar da uçup gittiler. Bu sefer dikdörtgen çizen bir rota vardı ve tek turdu. En uzaktaki bizim döneceğimiz dubaya kadar olan mesafenin yarısında başka bir dubanın oluşu ve bu dubaların çok büyük olması yönümü kaybetmememi sağladı. İlk dubadan dönüp dikdörtgenin kısa kenarını da yalnız yüzdüm. Son dubayı döndüğümde bitişi incelemediğimi ve uzaktan nasıl görüneceğini hiç bilmediğimi fark ettim. O an biraz panik olsam da yarı yoldaki dubaya kadar sakinliğimi korudum. O sırada yeşil boneli biri yanımdan geçti. Çok yavaş yüzmediğimi hatta Taşucu’ndakinden daha rahat ve hızlı yüzdüğümü düşünürken bir sonraki start alan gruptan birinin bana yetiştiğini anlamak moralimi epey bozdu. Neyse ki başka yeşil boneli görmeyince bu arkadaşın istisnai bir hızda yüzdüğünü anladım. Orta mesafedeki dubayı geçince sürekli bitiş noktasına odaklanmaya çalıştım. Yaklaştıkça doğru yöne doğru gittiğimi anlayıp rahatladım. 150 metre kala midemde bir rahatsızlık oldu. Gazla birlikte bir mide bulantısı hissiydi. Kıyıya çok yaklaştığımda suyun içinde çok az kustum. Neden oldu bilmiyorum ama bundan sonra midem rahatladı. Ellerim dibe değene kadar yüzmeye devam ettim sonra da çıkıp hızla koşmaya başladım. Bu sefer baş dönmesi çok azdı. Hızla değişim alanına girdim. Ayakkabıyı bisikletin üzerinde giymeyi henüz öğrenmediğimden yere oturup mümkün olduğunca hızla giydim. Kaskı takmadan bisikleti olduğu yerden çıkarmak yasak. O nedenle hemen kaskı takıp bisikleti çıkardım ve binme noktasına kadar koştum. Çizgiyi geçer geçmez üzerine atlayıp var gücümle pedallamaya başladım.
Alanya Triatlonu yüzme çıkış

Bisiklet

Yolun başlangıç bölümü çok rahatsız edici beton taş döşeme. Bisiklet deli gibi titreşiyor ve hızlanmak acı veriyor. Ama neyse ki dümdüz bir parkur, tepeyle uğraşmaya gerek yok. Döşeme bölüm 2 km kadar sonra bitiyor ama başlayan asfalt da çok nefis sayılmaz. Önceki bölümü düşününce burası kaymak gibi geliyor ve pedallara daha da yükleniyorum. Bu yarışta draft yasaktı, yani öndeki sporcunun hava boşluğunda ilerleyemiyordunuz. Sizi geçen biri olunca arkasına takılmaya yeltenmeyip ve kendi çizginizde gitmeye devam etmeniz gerekiyordu. Draft yaptığınız, yol boyunca bekleyen hakemlerce fark edilirse bekleme cezası alıyordunuz ve bunu birkaç kez tekrarlarsanız da diskalifiye oluyordunuz. Zaten benim yakalayıp birlikte sürebileceğim hızda hiç kimse yoktu. TT bisikletleriyle sürekli yanımdan birileri hızla geçip gidiyordu. Bu kadar hızlı nasıl beni geçerler deyip her seferinde daha da yükleniyordum pedallara. İlk iki tur bittiğinde “ne yapıyorsun Mert, koşuya da biraz bacak saklamayacak mısın” diye düşündüm. Üçüncü turu daha sakin gittim ama son turda yine beni geçenlerin gazına gelip yüklendim. Draft olmadığından pedallamayı bir an olsun durduramıyor insan. Sadece dönüşlerde bir anlığına bacakları dinlendirebildim. Bisiklet etabı sırasında teknik sorunlar yaşayan, lastiği patlayan ve hatta düşen insanlar gördüm. Sürekli kendi kendime “hadi iki tur kaldı, hadi son tur, dayan, bir sıkıntı olmadan şu bisiklet işi bitsin” deyip durdum. Neyse ki bir sıkıntı yaşamadan bisikletten indim.

Koşu

Halen kendime koşu ayakkabım için lastik şeklinde bir ip almadığımdan koşu için hazırlanmam da uzun sürdü. Bağcıkları sıkmak ve bağlamak epey zaman aldı. Bisiklette son turda kendimi çok yorduğumdan değişim alanında nefes nefeseydim. Hatta koşuya ilk başladığımda nefessizlikten koşamaz haldeydim. Hızımı iyice azaltıp, kendimi sakinleştirmeye ve nefesimi düzenlemeye çalıştım. Bunu hızla yapmalıydım yoksa koşu turlarının ilk 500 metresi içindeki sert tırmanışta nabzımın daha da yükselmesiyle durum iyice kötüleşecekti. Bir şişe suyu kafamdan aşağı boşaltıp serinledim ve sakinleşmeye başladım. Bahsettiğim tırmanış gerçekten sert bir bölüm ama neyse ki kısa sürüyor ve ardından hem gölge hem de hafif iniş olan bir kısım başlıyor. İlk turu sakin tamamladıktan sonra her turda vitesi artırarak devam ettim. Her ne kadar vites artırsam da bisiklette harcadığım kaslar yüzünden istediğim kadar hızlanamadım. Koşarken çok fazla insanın yanından hızla geçtim ama farklı zamanlarda start almış çok sayıda insan olduğundan geçtiklerim kendi grubumdan mı bilemiyordum. Son turu da elimden geldiğince hızla tamamlayıp finishe ulaştım. Yarış boyunca değişik noktalarda beni destekleyen ve fotoğraflayan eşim orada beni bekliyordu. Madalyamı boynuma takıp ona sarıldım.
Alanya Triatlonu bitiş

Yarış sonrası

Bitiş sonrası için çok güzel bir dinlenme bölümü hazırlanmıştı. Soğuk suların, sporcu içeceklerinin, çeşit çeşit meyvenin olduğu vantilatörlerle serinletilen gölgelik bir alanda buzlu su dolu küçük havuzcuklar vardı. Arkadaşların oldukları bir tanesine gidip ben de göğsüme kadar suya girip oturdum. İçinde onca insan olmasına ve boyutlarının küçüklüğüne rağmen halen yeterince soğuktu ve çok işime yaradı. Havuzdan çıkıp bir süre de vantilatörlerin önünde oturduktan sonra bazı sonuçların asıldığını gördüm. O ana kadar bitirenlerin zamanları hızla çıkartılmış ve asılmıştı. Uluslararası yarış böyle bir şey demek ki deyip listelere bakmaya gittim. Kendi sonucumu görünce önce inanamadım, “bir yanlışlık olabilir, daha dur bakalım bunlar resmi sonuçlar değil” diye düşündüm. Çünkü ilk triatlonuma göre neredeyse 11 dakika daha hızlı bitirmiştim; kâğıtta 2:25:44 (yüzme 30:19, T1 01:05, bisiklet 1:09:26, T2 01:12, koşu 44:56) yazıyordu. İşin ilginç kısmı yüzmeden yine 30 dakikada çıkmışım, koşuyu da Taşucu’ndan 1 dakika yavaş tamamlamışım. O zaman bisiklette gerçekten iyi yüklenmişim. Zaten iki gün boyunca bacaklarımda ve kalçamda bu derecenin hissiyatı kaldı.
Yarış sonrası otele gidip güzel bir duş, yemek ve kısa bir uyku ile kendimi ödüllendirdim. Saat 15:00’de elit kadınlar yarışını izlemek üzere geri geldik. İlk defa bir triatlonu baştan sona canlı olarak izledim. Sürekli bir heyecan olmasa da keyifli olduğunu söyleyebilirim. Doğru noktalarda olunduğunda transitionları, bisiklet ve koşu turlarını keyifle izlemek mümkün. Biz sabah çok erken saatte başlamıştık ama koşu etabı çok sıcak olmuştu. Elitlerin bu kadar sıcak saatlerde bu kadar yüksek performans sergilemelerini izlerken saygı duymamak elde değildi. Ertesi gün de elit erkekler yarışını aynı heyecan ve keyifle izledikten sonra bir puba oturup en iyi derece kutlaması için Başak’la buz gibi birer bira içerek triatlon dolu hafta sonunu noktaladık.

Aklımda kalanlar

  1. Yarış organizasyonu çok iyiydi. Öncesi, sonrası, değişim ve dinlenme alanı, parkurların sürekli düzeni vb. her şey çok iyiydi.
  2. Sanırım triatlon İngiltere’nin milli sporu olmuş. İngiltere’den katılan 576 triatlet vardı. İnanılmaz bir rakam. Her kategoride ve yaş grubunda üzerinde GBR yazan kadın ve erkek bir sürü triatlet vardı. Benim kategorimde 38 kişiden 19’u İngilizdi mesela. İngiliz sporcular bu organizasyonda toplam 95 madalya almışlar. 🙂
  3. Yaş gruplarındaki sporcuların ekipmanları dillere destandı. Çok özel bisikletler gördüm. Benim emektar yanlarında çok ezik durdu ama yarışta hakkını verdi.
  4. Değişim alanından çıkarken hem kol ve bacaklarda hem de kaskta yazan numara ile bisikletteki numaranın aynılığı titizlikle kontrol edildi. Çok değerli bisikletlerin olduğu bir yerde önemli bir detaydı.
  5. Federasyonun yaptırdığı mayo çok kötü değil belki ama arka kısmına yazılan yazılar ne yazık ki çok aşağıda olmuş. Birçok sporcunun soyadının altında yer alan TUR yazısı bacaklarının (!) arasında kaldığından okunmuyordu ve çok da çirkin bir görüntü oluşturuyordu.
  6. Bisikletin sporcuya uygun boyutlarda olması ve yarışa göre ayarlarının yapılması çok önemliymiş, onu öğrendim. Kendime biraz küçük olan bir yol bisikleti ile düz ve uzun bir parkurda yarışmak koşu etabına yorgun bacaklarla girmeme neden oldu. Bana daha uygun boyutlarda bir triatlon bisikleti ile belki yine aynı zamanı yapardım ama koşuya daha sağlam girebilirdim.

Bundan sonra

Alanya Triatlonu, koşu ve triatlon konusunda zaten karışık olan kafamı daha da karıştırdı. Planım, Alanya sonrası ekim ayında koşacağım bir maraton için sadece koşu antrenmanlarına dönmek ve yaz aylarını sadece koşarak geçirmekti. Hatta ekim ayı için Avrupa’da düz yol maratonlarını araştırmaya başlamıştım bile. Şimdiyse bu kararımı yeniden gözden geçiriyorum. Kışın Ankara’da koşmak zor diye böyle bir plan yapmıştım ama kışın bisikletin zor değil imkansız olduğunu hesaba katınca yazın triatlona devam etmek daha akıllıca geliyor. Ayrıca ekim ayında Antalya’da bir de yarı ironman olması gerçekten aklımı daha fazla çeliyor. Dedim ya kafam karışık. Ama bir an önce kararımı verip, maratonsa koşuya, triatlon (ve yarı ironman) ise bisiklet ve yüzmeye odaklanmam şart.
Not: Yazıdaki tüm fotoğraflar eşim Başak Gürbüz Derman tarafından çekilmiştir.

“Avrupa Şampiyonası Alanya Triatlonu 2013” hakkında 7 yorum var

  1. Net bir paylaşım.Ellerine sağlık ,sanırım bundan sonraki dönemde koşu ile ilgili paylaşimlarını arayacağız:(HIM yolun açık olsun:))
    Uoukl !

  2. Güzel anlatmışsın yine Mert, yarış içinde tekrar tebrikler seni böyle yüzersen, bisiklete binerken görmek ve deneyimlerini okumak ne yalan söyleyim bana hala garip geliyor :))
    Sen benim gözümde hala maraton koşan, deli gibi interval yapan adamsın…keyifle okudum kalemine sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir