Kategori: Sağlık

Hastalık veya sakatlık nedeniyle programa ara vermek

Hastalık veya sakatlık nedeniyle programa ara vermek

Maraton hazırlık programları genellikle 14-18 hafta arası sürer. Bu süreçte koşucunun başına hastalık veya sakatlık gibi talihsizlikler gelme olasılığı yüksektir. İlkbahar yarışlarına hazırlandığımız bu kış günlerinde bu tip durumların sık yaşanması kaçınılmaz. Uygulamaya çalıştıkları programlarını akasatan koşucular “şimdi ne olacak” sorusu ile karşılaşırlar. Bugün şans eseri elime alıp sayfalarını karıştırdığım “Advanced Marathoning” kitabında Peter Pfitzinger ve Scott Douglas’ın çok güzel bir tablo hazırladıklarını gördüm. Bu konuda başvuru kaynağı olarak kullanılabilir düşüncesiyle paylaşıyorum. Henüz programın başındaysanız ve bir buçuk hafta kaçırmışsanız sorun değil. Ama örneğin yarışa 7 hafta kala bu kadar süre programı uygulayamadıysanız hedefi revize etmekte fayda var. (Ek: Tabii şunu da anımsatmak gerekir ki; programa dönerken, kaldığınız yere dönüp programı yakalamaya çalışmamalı, atlanmış antrenmanları yok sayıp döndüğünüz günden başlamalısınız.)
Kayıp zamana göre karar
Kaynak: Advanced Marathoning – Peter Pfitzinger, Scott Douglas

Amatör Uzun Mesafe Koşucusu İçin 10 Emir

Amatör Uzun Mesafe Koşucusu İçin 10 Emir

Kendim için koyduğum kuralları alt alta yazınca şöyle 10 maddeye ulaştım.
  1. Uzun mesafe koşularına kalkışmadan önce doktor kontrolünden geç, düzenli aralıklarla doktor kontrolünden geçmeye devam et
  2. Yaptığın sporun bilimsel altyapısından uzak kalma, sürekli oku, neyi neden yaptığını iyi bil
  3. Kendini tanı, sınırlarını bil, gelişme için vücudunu ne kadar uyarman gerektiğinden emin ol ve ötesine geçme
  4. Kısa vadeli gelişmeler peşinde kendini yıpratma, uzun vadede gelişmek için sabırla çalış
  5. Kendini dinle, vücudunun sana verdiği sinyalleri kaçırma, hiçbir anormalliği görmezden gelme, semptom olabilir, olur olmaz doktora başvur
  6. Antremanlarınla ve/veya vücudunla ilgili edinebildiğin tüm verileri kaydet, değişimlerini izle, anormallikleri görmezden gelme
  7. Beslenmene dikkat et, az yeme, çok yeme, sağlıksız besinlerden uzak dur, sağlıklı ve dengeli beslen
  8. Düzenli yaşa, iyi uyu, stresten ve yorucu, yıpratıcı yaşam şeklinden uzak dur
  9. Gerekmedikçe ve uzmanı önermedikçe ilaçlardan uzak dur, gelişme için ilaçlardan medet umma
  10. Koşudan, ölümünü geciktirmesini veya engellemesini bekleme, hayatına yıllar katmayabilir ama yıllarına hayat katacaktır
Kalp Atım Hızı ve Çalışmalarda Kullanımı – 2

Kalp Atım Hızı ve Çalışmalarda Kullanımı – 2

Bu yazı bir önceki postun devamıdır…
Giriş notu: Yazının içeriği büyük oranda Joe Friel’in “Total Heart Rate Training“ kitabındaki bilgilerden derlenmiştir.
Gelelim kalp atım hızı aralıklarını belirlerken bizim için maksimum kalp atım hızından önemli olan şeye; lactate treshold (laktat sınırı) (LT). Laktat sınırı, laktik asit birikiminin kanda belirmeye başlayacak kadar arttığı egzersiz yoğunluğu sınırıdır ya da kasların oksijen yardımı ile yok edebileceklerinden daha fazla lactat üretmeye başladıkları noktadır. Başka bir deyişle sporcunun “kırmızı çizgiye” geldiği andır. Bu seviyeden sonra egzersize devam etmek için gereken efor o kadar fazladır ki egzersizi sürdürmek çok zorlaşır. Yazının başlarında sözünü ettiğimiz zorluk skalasında 7’ye denk gelir. Kaslarda yanma hissi başlar, soluk alıp verme artık sesli hale gelmiştir, dışardan sporcunun zorlandığı çok net farkedilir. Bu noktadan sonra, aynı eforu göstererek, yeni başlamış sporcular egzersizi birkaç dakika, profesyonel ve çok fit sporcular en fazla 1 saat sürdürebilir. LT’nin üzerine ne kadar çıkıldıysa o anki eforu sürdürülebilecek süre o kadar kısalacaktır. Peki neden mkah değil de lt’yi kullanıyoruz? Bunu bir örnekle ele alalım: Mkah’ları eşit olan iki atletimiz olsun ve bu iki atlet mkah’larının %85’nde çalışmış olsunlar. Birinin lt’si mkah’ının %80’inde diğerininki ise %90’ında olsun. Bu durumda ilk atlet zorluk skalasına göre 9 derecesinde ikincisi ise neredeyse 6 veya 5 derecesinde çalışmış olacaktır. Bu iki atletin bu egzersizleri kesinlikle aynı olmayacaktır. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi bir sporcu için lt ne kadar yüksekse o kadar iyidir. Yazının devamı…

Kalp Atımı Hızı ve Çalışmalarda Kullanımı – 1

Kalp Atımı Hızı ve Çalışmalarda Kullanımı – 1

Giriş notu: Yazının içeriği büyük oranda Joe Friel’in “Total Heart Rate Training” kitabındaki bilgilerden derlenmiştir.
Öncelikle kalp atım hızını (nabzı) neden önemsiyoruz ona bakalım. Bunun için uzunca bir girişe ihtiyacımız olacak ama ben elimden geldiğince kısa tutmaya çalışacağım. Fitness seviyemizi artırmak için çalışma şeklimize karar verirken değiştirebileceğimiz sadece 4 şey var: tür, frekans, süre ve yoğunluk (intensity). Çalışma türü; koşu, yüzme, bisiklet veya yüzme-bisiklet-koşu üçlüsü gibi yaptığımız çalışmanın türünü ifade eder. Frekans, çalışmayı ne sıklıkla yapacağımızdır; örneğin haftada 5 gün. Süre, çalışmanın uzunluğudur; mesela 30 dakika. Frekans ve süre genelde çalışmanın hacmi olarak da dile getirilir. Biz koşucular da genelde hacimden konuşuruz; haftada 4 saat koşuyorum veya haftada 50 km koşuyorum gibi. Bu üç değişken anlaması, ölçmesi, bilmesi kolay değişkenlerken yoğunluk anlaşılması ve belirlemesi oldukça güç bir değişkendir. Kimi zaman bunu “hissedilen zorlanma” olarak dile getiririz. Bunun için standart 10’luk bir skala da vardır. Ancak kişiye göre çok değişken olabilecek bir şey olduğundan kullanımı çok da net olmaz. Bir başka yöntem “hız”dan konuşmak olabilir ama rüzgar, yolun eğimi veya başka nedenler bunu da standart olmaktan uzaklaştırır. “Üretilen güç” yoğunluğu gösterebilir ama ölçmesi zordur; bisikletçiler güç ölçerler kullanırlar ama bildiğim kadarıyla fiyatları oldukça yüksek. Laktat (lactate) birikmesi başka bir yoğunluk göstergesidir. Kaslar karbonhidratları yakarak enerji üretirler ve bu kimsayal reaksiyonun yan ürünü laktik asittir. Birikme arttıkça laktik asit kas hücresinden sızmaya hatta kana karışmaya başlar ve orada hidrojen iyonlarını salar. Aslında hepimizin zaman zaman zorlandığımızda hissettiğimiz kaslardaki yanma sıkça dile getirildiğinin aksine laktik asitten değil işte bu hidrojenden kaynaklanır. Kandaki laktik asit miktarını ölçmek o anda yapılan çalışmanın yoğunluğu hakkında çok net bilgiler verecektir ancak bu ölçüm de gerçekten herkes için uygulanabilir değildir (her ne kadar taşınabilir bazı aygıtlar üretildiyse de bana pek kullanışlı görünmüyor, size?). Son olarak elde kalan en standart ve en ölçülebilir olan nabızdır. Nabız, yapılan çalışmanın yoğunluğuna çok net bir şekilde doğrusal biçimde bağlıdır. Yani yoğunluk arttıkça, sporcu zorlandıkça, kaslarda o kadar fazla oksijene gereksinim doğar (tabii kastan uzaklaştırılması gereken çıktılar da o kadar artar). Tüm bu gereksinimleri karşılayan kalp de daha fazla çalışmaya başlar. (En kısa bu kadar girebildim konuya.) İşte bu yüzden, yani yaptığımız çalışmanın yoğunluğunu anlayabilmek için nabız konusuna kafa yorarız. Yazının devamı…

Azı iyiyse çoğu daha da iyi (midir gerçekten?)

Azı iyiyse çoğu daha da iyi (midir gerçekten?)

İnsanların sık düştükleri bir yanılsama vardır; azı iyiyse çoğu daha da iyidir. Spor yapmak konusunda da bir çok insan benzer yanılsamayı yaşar. İnsanlar antreman yaparken/çalışırken fitness seviyelerinin arttığını düşünür. Oysa fitness seviyesi, çalışma sonrası dinlenme evresinde artar. Antreman öncesi kişinin fitness seviyesini temel seviye kabul edelim. Çalışma esnasında fitness seviyesinde azalma olur, çünkü antreman katabolik bir süreçtir (katabolizma, enerjice zengin ve büyük moleküllerin daha küçük moleküllere parçalanması olayı/sürecidir, metabolizmanın yıkım aşamaları olarak da genellenebilir-vikipedi). Çalışma sonrası gelen dinlenme evresinde fitness seviyesinde yeniden bir artış olur. Vücut yapım sürecine girmiştir ve belirli bir süre sonra başlangıç fitness seviyesine ulaşılır. İnsan vücudu esnek ve uyuma yönelik bir yapıda olduğundan bir yıkım daha oluştuğunda hazırlıklı olmak için fitness seviyesini başlangıçtan daha üst seviyeye çıkarmaya çalışır. Bir süre yeniden çalışma yani yıkım oluşmadığında yeniden başlangıç seviyesine dönüş başlar. Tüm bu süreci aşağıdaki çizimde görmek mümkündür. Yazının devamı…

Başlamadan Önce

Başlamadan Önce

Evet, hepimiz küçükken her fırsatta ve büyüdüğümüzde zaman zaman belirli nedenlerle koştuk, koşuyoruz. Fakat spor amaçlı uzun mesafeler ve uzun süreler boyunca koşmak vücutta farklı etkiler yaratan bir eylem. Zaten birçoğumuz koşmaya karar verene kadar sürekli oturan, yürüyen merdiven kullanan, nadiren kısa mesafeler yürüyen insanlardık değil mi? Eğer çok yakın zamana kadar devam etmiş aktif bir spor yaşamınız yoksa koşmaya başlamadan önce kesinlikle doktor kontrolünden geçmelisiniz.
Koşarken vücutta zorladığımız üç şey kalp, akciğerler ve bacaklarımız. Bu yüzden öncelikle bu organlarımız ile ilgili bir sıkıntı olup olmadığını bilmeliyiz. Aslında bir dahiliye uzmanına koşmak konusundaki kararınızdan bahsedip kontrolden geçmek istediğinizi belirtmeniz yeterli. Ya da bir kardiyoloji, bir göğüs hastalıkları ve bir ortopedi  bölümü ziyareti gerçekleştirip her üçünden de uzun mesafe koşmanıza bir engel olup olmadığını veya antremanlarınız sırasında aklınızda tutmanız gereken özel bir durumunuz olup olmadığını öğrenmelisiniz.
Bu, koşmaya başlamanın olmazsa olmaz kuralı. Burada yazan herşey bu kontrollerden geçmiş koşuculara hitaben yazılmıştır. Dolayısı ile doktor kontrolünden geçmeden önce kesinlikle koşmaya başlamayınız ve koşmakla ilgili hedefler belirlemeyiniz.

Evet, hepimiz küçükken her fırsatta ve büyüdüğümüzde zaman zaman belirli nedenlerle koştuk, koşuyoruz. Fakat spor amaçlı uzun mesafeler ve uzun süreler boyunca koşmak vücutta farklı etkiler yaratan bir eylem. Zaten birçoğumuz koşmaya karar verene kadar sürekli oturan, yürüyen merdiven kullanan, nadiren kısa mesafeler yürüyen insanlardık değil mi? Eğer çok yakın zamana kadar devam etmiş aktif bir spor yaşamınız yoksa koşmaya başlamadan önce kesinlikle doktor kontrolünden geçmelisiniz.
cardiacstresstest
Bir kardiyoloji uzmanına gidip koşmaya başlayacağınızı ve belki de uzun mesafeler koşacağınızı, bu yüzden kontrolden geçmek istediğinizi belirtmelisiniz. Kesinlikle bir eforlu EKG çekecek ve tam kan değerlerinize bakacaktır; bunun yanında başka testler ve kontroller yapabilir. Sonuçta size vereceği tavsiyeler çok değerli olacaktır. Uzun mesafe koşmanıza bir engel olup olmadığını veya antremanlarınız sırasında aklınızda tutmanız gereken özel bir durumunuz olup olmadığını öğrenmelisiniz.
Bu, koşmaya başlamanın olmazsa olmaz kuralı. Burada yazan herşey bu kontrollerden geçmiş koşuculara hitaben yazılmıştır. Sonuç olarak:




Doktor kontrolünden geçmeden önce kesinlikle koşmaya başlamayınız ve koşmakla ilgili hedefler belirlemeyiniz.