30 Mayıs – 10 Temmuz

30 Mayıs – 10 Temmuz

Haftalık, bilemedin iki haftalık yazıların geldiği son nokta bu. Varsın olsun, bu dönemin ortasında bir seyahat, öncesinde onun planlaması ve sonrasında da yorgunluğu olunca böyle oldu. Tamam, uzun zaman oldu da antrenmanlar nasıl gidiyor, önemli olan o. Antrenman gidişatından söz edeceğim. Ayrıca az önce sözünü ettiğim seyahat sırasında bir sağlık kontrolünden de geçtim ve onun detaylarından da söz etmek istiyorum. Bir de tabii aklımda kalan, koşular sırasında tekrar tekrar düşündüğüm bazı düşünceler ve bilgilerden.

Antrenmanlar

Son yazıda mayıs ayındaki gidişattan söz etmiştim. Farklı bir yaklaşıma geçtiğimden, kolay koşuları artık gerçekten kolay koşmaya özen gösterdiğimden bahsetmiştim. Bu yaklaşım, yarışlarda yavaş koşmamı gerektiren yer ve zamanlarda da işime yarayacak gibi görünüyor. Halen 5:50 dk/km’den daha yavaş tempolarda zorlanıyorum ama büyük gelişme var. Çalışmaya, çabalamaya devam. Mayıs ayında haftalık hacmi adım adım artırmıştım. Haziranın ilk iki haftası da aynı şekilde devam etti. Aşağıda mayıs başından beri haftalık hacim grafiği var. İlk 4 hafta mayıs ayı. Sonraki iki ise haziran başı. 24. ve 25. haftalarda Türkiye’deydik. Hem diş operasyonlarının devamı, hem küçük bir sağlık kontrolü hem de Covid nedeniyle uzun süredir göremediğimiz ailelerimizi görmek için. Mersin’de sadece bir kere koşabildim. Sabah 7’de çıkmama rağmen inanılmaz sıcaktı. 80 dakika koştum ama eve döndüğümde beynim haşlanmak üzereydi. Çukurova’da olup da yazın antrenman yapmak gerçekten zor. Yapabilenleri tebrik etmek gerek. Yeniden koşacak olsam sabah saat 5’te çıkardım sanırım. Haziranı bitirirken ve temmuz başlarken antrenmanları artırmaya devam ettim.

Runalyze ve Optik Nabız Ölçümü

Bu arada bu grafik Runalyze isimli bir siteden. Ben o siteyi Training Peaks’in (TP) bedava versiyonu olarak tanımlıyorum. Site iki yazılımcının yan projeleri. Yani asıl işleri değil ama harika iş çıkarıyorlar. TP’teki gibi Fitness, Fatique, TRIMP (TRaining IMPulse yani antrenman etkisi), VO2Max ve Marathon Shape gibi kavramları gerçekleştirmişler. Antrenmanlarınızı otomatik aktarabilir ara ara gelişiminizi kontrol edebilirsiniz. Birçok özelliği bedava ama bazı premium özellikler de var. Ayrıca çabalarını takdir etmek, desteklemek için para da gönderebilirsiniz.

Bu siteden (ve TP’den) bahsedince şunu fark ettim ki antrenmanlarım Garmin Connect aracılığıyla 4-5 ayrı yere otomatik gidiyor. Evet TP’ye de gidiyor ama bu yukarıda sözünü ettiğim antrenman etkisi orada bedava özellikler arasında değil. Ben zaten uzun zamandır nabız bandını sürekli kullanmadığımdan bu bilgiler benim için çok anlamlı değildi. Her antrenmanda nabız bandı takmak, gelince yıkamak, bakımını yapmak, pilini takip etmek zor geliyor gerçekten. Optik nabız da şimdiye kadar (en azından benim için) düzgün çalışmadı. Şimdiye kadar dedim ve patlatıyorum bombayı: Wiggle’da güzel bir indirim yakalayınca bir Fenix 7 satın aldım. Henüz çok yeni, sadece bir antrenman yapabildim ama bu antrenmandaki optik nabız ölçümü beni çok şaşırttı. Progresif bir antrenmanda denedim; yani çok yavaş başlayıp her kilometrede peysi 8-10 saniye artırdığım bir antrenmandı. Ölçülen nabız değerleri hem peysle birlikte çok düzgün bir şekilde yükseldi hem de şimdiye kadar göğüs bandından aldığım sonuçları çok iyi bildiğimden, peyslerle çok uyumlu olduğunu fark ettim. Belki heyecanlanmak için çok erken ama güzel şeyler vadediyor. En azından çok fazla saçmalamazsa Fenix 5’te yaptığım gibi, optik nabız ölçümünü kapatmam da nabız ile elde edilebilecek bazı bilgileri inceleme, takip etme fırsatım olur. Sonraki yazılarda değinirim.

Koroner BT Anjiyografi

Hazır Türkiye’deyken 3-4 yıldır aksattığım kardiyolojik kontrolümü de yaptırmak istedim. Bir arkadaşımın tavsiyesi ile gittiğimiz kardiyoloji uzmanı aslında bu tip bir kontrolün eforlu EKG ile yapıldığını (ki şimdiye kadarki kontrollerim öyle olmuştu) benim gibi fazla spor yapan birini standart bir hastanede, standart prosedürlerle istenen derecede zorlayamayacakları için Koroner BT Aniyografi ile bakılmasını istediğini söyledi. Hayatımda ilk defa yaptırdım. İlginç bir şekilde ilerlediğinden biraz anlatmak istiyorum. Öncelikle Radyoloji bölümüne gidince sizi biraz dinlendiriyorlar. Nabzınızın iyice düşmesi için. Sonra ara ara ölçüp uygun görünce içeri alıyorlar. Ben de bekledim. Sonra bir hemşire gelip nabzıma baktı. Nabzıma ilk kez bakan her sağlık çalışanı gibi “Siz ilaç mı aldınız? Nabzınız çok yavaş.” dedi. Koşucu olduğumu, bradikardi durumunun ondan kaynaklandığını anlattım. Sonra beni içeri aldılar. Hiçbir şey anlatmadan bir cihazın içine doğru uzanmamı istediler. Bir hemşire kolumda, her zaman kan alınan damarların olduğu yerler dışında bir yerlerde, damar aramaya koyuldu. Damarlar biraz daha ortaya çıksın diye kolumu tokatlamaya başladı. Hareketlerinden ve heyecanından anladığım kadarıyla oldukça acemiydi. Kolumu epey (sitcomlardaki abartılı uzun süreleri ve tekrarları düşünün, o kadar süre) tokatladıktan sonra kalın bir iğneyi bulduğunu düşündüğü damara sapladı. Çok acıdı ama sesimi çıkarmadım çünkü bir şey söylesem daha fazla heyecanlanabilirdi. Beklediği sonucu alamadı ve koşarak birini çağırmaya gitti. Yanında daha deneyimli bir hemşire ile döndü. Gelen kişi “Olmaz buradan, olmamış bu.” diyerek iğneyi çekti. O da damar aramaya koyuldu ve kolumun üst tarafında bir damar buldu. “Şimdi bu ilaçlı çekim ya, ilacı hızla basmamız lazım, o yüzden kalın bir iğne kullanıyoruz ve …. (anlamadım) damar bulmamız gerek. Şimdi damara gireceğim, biraz acıyacak.” dedi ve iğneyi batırdı. İlk hemşire bu yeni iğneye müdahale ederken, bir şeyler oldu (kalp, damar, kan gibi konular beni biraz etkilediğinden bakmıyordum, göremedim) deneyimli hemşire “Ne yaptın yaa, batırdın!” dedi. Ben zaten ilk defa yaptıracağım bir işleme garip başlamışım, hızla ilaç basmak, kalın iğne gibi şeylerle huzursuz olmuşum, bir de böyle aksaklıklar olunca ürktüm. Neyse, bana sadece kollarımı kafamın üzerine doğru uzatmamı söyleyip ortadan kayboldular. Sonra bir anda cihazlar çalışmaya başladı. MR ve tomografi daha önce çektirdiğimden dönen ağır şeylerin gürültüsüne ve çatırtılara alışığım. Bir anda kayıtlı bir ses “Lütfen derin bir nefes alın ve tutun.” dedi, ben de denileni yaptım, ama nefesin ne zaman bırakılacağını söylemedi. Bu birkaç defa tekrarlandıktan sonra bir nefes tutuşum sırasında koluma giren iğnenin tarafından cihaz sesleri gelmeye başladı. Önce koluma, sonra da tüm vücuduma bir sıcaklık yayıldı. Çok korktuğumu itiraf etmeliyim. Daha önce yaşamadım ama büyük bir alerjik reaksiyona benziyordu. Birkaç dakika sonra işlem bitti. Kalktığımda kolumda ve yerde kan gördüm. Hem az önce yaşadığım endişeden hem de yapılacak işlem konusunda bana herhangi bir bilgi vermeden, olabilecekler konusunda beni uyarmadan böyle bir prosedürü gerçekleştirdikleri için epey öfkelenmiştim. Çıkarken bu sefer daha da kıdemli olduğu anlaşılan biri gelip “Sizin kalbiniz biraz farklı görünüyor, yani kötü bir şey yok ama normal dışı, o yüzden doktorumuz çekimin bir önizlemesini yapacak, bir sorun yoksa haber veririz, gidersiniz.” dedi. Endişelendirecek başka şeyler…

Bunları, hem ileride anımsamak için hem de okuyan birinin başına gelirse ön bilgi olsun diye yazmak istedim. Benim için ilginç bir deneyimdi. Benim bildiğim kadarıyla özellikle böyle karmaşık işlemlerde hastayı önceden detaylı bir biçimde bilgilendirmek şarttır.

Neyse, bir hafta sonra hekim sonuçları değerlendirdi ve tamamıyla sağlıklı olduğumu hatta 5 yıl daha kontrole gerek olmadığını söyledi de yaşadıklarıma değdi.

Bir iPhone Üretmek

Böyle karmaşık cihazlar görünce aklıma Tim Urban’ın bir podcastte anlattığı düşünce deneyi geliyor. Tim Urban Wait But Why? isimli bir blogun yazarı. İlginç konuları inanılmaz detaylı ve bir o kadar da ilgi çekiçi şekilde anlatabilen bir insan. Muhteşem yazıları var, tümünü öneririm ama What Makes You, You? ve The AI Revolution: The Road to Superintelligence yazılarını özellikle belirtmek isterim. Her neyse, bu acayip yazıların yazarı bir podcaste konuk olmuştu. Teknoloji ve bilim ilerledikçe insanlığın (tekil bireyler olarak) aslında ne kadar cahilleştiğini konuşurlarken şöyle bir düşünce deneyi ortaya attı. Dünyaya bir cadı gelir (maksat komiklik olsun) ve insanlığın bugüne kadar ürettiği her şeyi yok eder. Yani insanlar tarafından üretilmiş her türlü şey dünyadan yok olur. 8 milyar insan çırılçıplak, evsiz, yolsuz, araçsız, iletişimsiz ve aç bir şekilde kalır. Ve der ki: “Eğer eksiksiz ve tamamen çalışan son model bir iPhone üretebilirseniz her şey geri gelecek. Üretemezseniz bu şekilde kalacaksınız.” Soru şu: İnsanlar daha önce üretilmiş hiçbir şey olmadan, tam anlamıyla sıfırdan başlayarak bir iPhone üretebilir mi? Üretebilirlerse bunu yapmaları ne kadar zaman alır? İlk düşündüğünüzde olabilirmiş ve hatta kolay olurmuş gibi gelebilir ama iyi düşünün, hiçbir şey yok. Yazılım geliştirerek ya da muhasebe yaparak kazandığımız parayla marketten yiyecek alıp, kiraladığımız ya da satın aldığımız evlerde yaşıyoruz. Hiçbirimiz sıfırdan bir ekmeği ya da bir kurşun kalemi bile üretemez. Tür olarak çok büyük bir bilgi birikimine sahibiz ama bireyler olarak birkaç gün bile hayatta kalamayız. Uzun bir koşuda böyle bir insanlığın neler yapması gerektiğini düşünün bakalım. Belki sonra Tim Urban’ın ve okuyucularının düşüncelerini de okumak istersiniz.

Incident Detected

Garmin, nabız ve kalp demişken, bunlarla ilgili de bir olay yaşadık bu dönemde. Başak’la çok sert olmayan bir yokuşta yokuş antrenmanı yapıyorduk. 10 defa 1 dk boyunca yukarı doğru hızlı koşup sonra yavaşça aşağı iniyorduk. Sonuncuda Başak yokuş yukarı kısmı bitirdiğinde kolundaki Garmin 245 “Incident Detected” uyarısı verdi. Yakın kişi olarak hesabında ben tanımlı olduğumdan bana da anında SMS geldi. Neyse ki birlikte antrenman yapıyorduk da paniklememe gerek olmadı. Çünkü Başak, her ne kadar zorlu bir antrenman yapan biri gibi nefes nefese olsa da oldukça sağlıklı görünüyordu. İşin ilginci nabız değeri saatteki optik algılayıcıdan değil, bir seviye daha güvenilir bir kaynaktan, Wahoo’nun koldan ölçüm yapan nabız cihazından geliyordu. Yokuş antrenmanı sonrasında 7 km daha koşarak ve sorunsuz bir şekilde eve döndük. Neden beklenmedik bir olay yaşandığı kararını verdi hala bilmiyoruz ama sistemin çalıştığını görmemiz açısından güzel oldu.

Not: Başak da benim gibi aynı zamanda kontrolden geçti ve doktor onun için de aynı şeyleri söyledi.

Not2: “Incident” ifadesi çok genel olduğundan ben her ikisini de (hem nabız anomalileri hem de ivme değişiklikleri) içeriyor sanıyordum. Oysa Garmin sadece ani ivme değişikliklerini içeriyormuş. Sanırım düşme veya yuvarlanma gibi durumları yakalamaya çalışıyor ama birden durunca onu da sorun olarak algılıyor. Yorumu ile bunu anımsatan Umut’a teşekkürler.

Spartathlon 2022

2017 ve 2019’un ardından bu yıl da Spartathlon’da koşacağım sanırım. Her ne kadar çekilişte çıkmış ve parayı yatırıp kaydımı yapmış olsam da “sanırım” demeye devam ediyorum çünkü daha işin vizesi, uçağı, pandemisi vs. bir sürü olası talihsizliği var. Bu sefer Türkiye’den 5 kişi olacağız. Aykut, Hilmi ve ben daha önce koşmuştuk. Budak Timuralp ve Vesile Yılmaz Atanca da ilk kez koşacak iki arkadaşımız. Ben ilkinde 270, ikincisinde ise 78 göğüs numarası ile koşmuştum. Bu sefer 161 denk geldi. Bakalım bu palindromik rakamla sonuç ne olacak.

Bitirirken

Bu yazıyı kapatırken, nerede okuduğumu anımsamadığım ama okuduğumda beni çok şaşırtan, sonrasında da koşarken sık sık üzerine düşündüğüm bir bilgiden söz etmek istiyorum. Belki çok göz önünde, açık bir bilgi ama üzerine düşünene kadar çarpıcılığı fark edilemeyebiliyor. Bir atomun büyüklüğü ile dünya gezegeninin büyüklüğünün tam ortasına denk gelen büyüklük bir kum tanesinin büyüklüğü. Yani aslında skalanın küçük tarafında çok daha fazla şey var. Bu bilgi üzerine düşünürken aklıma ünlü fizikçi Richard Feynman’ın “There’s Plenty of Room at the Bottom: An Invitation to Enter a New Field of Physics” isimli dersi geldi.

“30 Mayıs – 10 Temmuz” hakkında 6 yorum var

  1. Eline sağlık. Bu arada yanılmıyorsam Garmin “Incident Detected” uyarısında kalp atışındaki anormallikleri değil ivmedeki ani değişikliği baz alıyor. Ben motoru garaja rampadan ileri geri sokmaya çalışırken sürekli uyarı veriyor. 🙂 Büyük ihtimalle düşmeyi ya da bir kazayı yakalamayı amaçlıyor.

    1. Evet ya, öyleymiş. Ben her ikisini de (hem nabız anomalileri hem de ivme değişiklikleri) içeriyor sanıyordum. Çünkü isim genel verilmiş; ‘incident’ epey genel bir ifade. Yazı da düzelteyim. Teşekkürler.

  2. Londra’da da bugün ve yarın gölgede 38 °C ; Mersin’den bir farkı yok :)) İnsan Mersin’e kadar gelmişken ‘Boromir’in Pişmanlığı Segmenti’ne bir imza atar..

  3. Mert abi selam, bilgilendirici makale için teşekkürler. Benim sorum: son dönemde uzun mesafe koşularını arttırdığını görüyorum, koşarken su ikmalini nasıl yapıyorsun, sırt çantası sistemi mi kullanıyorsun cevaplarsan sevinirim. Selamlar.

    1. Merhaba Dogan, eğer marketten su alabileceğim bir parkurdaysam el matarası ile koşuyorum. Yani rotada su alacak bir yer varsa ve tabii pandemi gibi bir durum yoksa (yani markete maskesiz girip alışveriş yaptıktan sonra ağza ve burna dokunmak gibi bir sorun yoksa) bunu tercih ediyorum. Ama aksi durumlarda omuzun ön tarafına takılan mataraları taşıyabilen küçük ve hafif bir çanta kullanıyorum. Sırtta taşınan mataraları ve su torbalarını sevmiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir