Malum minimalist ayakkabı konusu

Malum minimalist ayakkabı konusu

sahilde ayakkabılarGeçtiğimiz hafta Runner’s World sitesinde, koşu ayakkabısı sektörünü izleyen bir kuruluşun 2013 ilk çeyreği hakkındaki raporları ile ilgili bir yazı yayınlandı. Yazıya göre kuruluşun raporunda koşu ayakkabısı satışları bu çeyrekte %7-9 civarı artmış, özellikle de motion control (%25) ve stability (%10) kategorisindekiler bu artışa etki etmiş. Bu yükselişe negatif etkisi olan kategori ise minimalist kategorisiymiş ki aşağı yukarı %12-14 civarı bir düşüş yaşanmış. Raporu yazanların yorumu ise şu olmuş; “görünen o ki bu modanın da sonu geldi”.
Bu blogu takip edenler bilir, minimalist koşu ayakkabıları konusuna ben de ilgiliyim. Bu konuda çokça şey yazdım. Bu nedenle rapor ve sonrasında konuşulanlarla ilgili ben de birkaç satır yazmak istedim.

Öncelikle bu istatistiklerin/sonuçların normal olduğunu düşünüyorum. Bunu, parlayan ve sonrasında sönüp biten bir moda gibi değil yeni eklenen bir seçeneğin kendi normal büyüklüğüne ulaşırken çizdiği salınımlı bir grafik olarak yorumluyorum. Bu seçenek (minimalist kategori) Born To Run kitabının satışlarının patlaması sonrasında ortaya çıktı. Kitabın çıkışını 2009 dersek 2011 ve 2012 patlamanın en üst noktasıydı denilebilir. 2009 ve 2010’da çıplak ayak koşu ve minimal ayakkabı meraklısı çok sayıda insan çıktı ön plana. İnternetteki siteleri ve yazdıklarıyla, yeni seçimlerinin başarılarını çokça duyduk. Yalan değildi, gerçekten bu seçenek işlerine yaramıştı. Ama buradaki asıl sorun, seçeneğin işe yaramadığı durumlar gürültünün içinde pek duyulmadı. 2011 ve 2012’de büyük firmalar bu işe el attı ve çok sayıda alternatif model çıkarttı. Artık herkes minimalist ayakkabılara kolayca ulaşabiliyor ve geniş bir yelpazede yer alan çok sayıda model arasından kendine deneyecek bir tane bulabiliyordu. Sık sakatlanan birçok koşucu acaba çare bu mu diyerek hızla bu yeni seçeneğe sarıldı. Bunların büyük çoğunluğu yine sakatlandı. Çünkü (1) zaten sık sakatlanmalarının nedeni belki de ayakkabı seçimleri değil başka bir şeydi ve/veya (2) bu seçeneğe çok “hızlı” sarıldılar. Aklı başında birçok insan minimalist ayakkabılar hakkında şunları sık sık dile getirmişti oysaki:
-Minimalist ayakkabı (veya çıplak ayakla koşu) her derdin devası (gümüş kurşun) değil
-Minimalizme geçiş çok yavaş yapılmalı belki de ilk koşmaya başlıyormuş gibi davranmalı
-Denediğiniz ilk minimalist ayakkabı belki de sizin için uygun olmayacak, başka seçenekleri de hesaba katmalısınız
-Belki de bu kategori size uygun değil, hiçbir zaman bunlarla rahat ve sakatlıksız koşamayabilirsiniz
Vibram FF
Herkes çıplak ayakla veya Vibram FFlerle koşamayınca konvansiyonel ayakkabılarla çorap gibi ayakkabılar arasında yeni seçenekler türedi. Esnek ama destekli, topuk farkı az ama hafif de olsa kontrollü, sıfır topuk farkına sahip ama bol yastıklamalı vb. çok sayıda seçenek piyasaya çıktı. Aslında bu, “ille de iki uçtan birinde olmak zorunda değilsiniz ortada bir yerde buluşabiliriz” demekti bence. Koşucuları bir çan eğrisi şeklinde düşünürsek iki uçta da az sayıda insandan oluşan birer grup olduğunu görebiliriz. Yani çıplak ayakla veya çorap gibi ayakkabılarla çok rahat, hızlı ve sakatlıksız koşabilenler veya ağır, yüksek topuklu ve bol destekli ayakkabılar olmadan koşamayanlar. Asıl büyük çoğunluğun ortada yer aldığı su götürmez. Herkes, kendine uygun seçimin, ortaya yeni çıkan bu yelpazenin neresinde olduğunu, okuyarak, araştırarak, destek alarak ve en nihayetinde deneyimleyerek bulacak.
“Basış kontrolü ve yastıklama çok önemlidir onlar olmadan herkes sakatlanır” cümlesinin yanlış olduğu savıyla ortaya çıkanlar benzer bir yanılgıya düştüler. Onlar da “yastıklama, destek ve kontrol çok kötüdür, onlar olduğu sürece herkes sakatlanır” dediler. Oysa bu tür yaklaşımlar her konuda olduğu gibi burada da yanlış. İnsan fizyolojisinin ve insan ayağının biyomekaniği o kadar karmaşık ve o kadar kişiye özel ki bu genellemeler çok tehlikeli.
Öte yandan “gördünüz mü minimalist akımın yanlışlığı ortaya çıktı o yüzden satışlar düştü” demek de çok yanlış. Bu bir sinüs eğrisi gibi salınacak ve kendi çizgisini bulacak diye düşünüyorum. Zaten artık grafikte iki çizgi yok, onlarca çizgi var. Her biri kendi eğimlerini bulup orada kalacak. Konvansiyonel ayakkabılar, geçmişlerinden, şu anki baskın durumlarından ve koşuya yeni başlayanlara önerildiklerinden dolayı muhtemelen her zaman en büyük paya sahip olacak. Diğerleri de ortadan kalkmayacak. Her koşucu kendisi için doğrunun hangisi olduğunu fark ettiğinde grafik yerli yerine oturacak.
Brooks Beast
Dün, salgın hastalıklarla ilgili bir belgesel izliyordum. Salgınların sonuçları incelendiğinde, günümüz dünyasında, veba paniğinin toplumlara ve dünyaya vebadan çok daha büyük zarar verebildiği görülmüş. 1994’de Hindistan’daki salgında ölü sayısı sadece 10’lu rakamlardayken paniğin yol açtığı zarar (sadece Hindistan’da değil birçok ülkede- diğer ülkelerde Hindistan’dan kaçan insanlara uygulanan kontrol ve karantina işlemleri nedeniyle) milyonlarca dolara ulaşmış. İzlerken aklıma minimalist ayakkabı akımı geldi. Bence insanların benzer davranışlarından dolayı minimalist akım normalde verebileceğinden çok daha fazla zarar verdi koşucu topluluğuna. Hindistan’da insanlar sağduyu ile sakince yapılması gerekenleri yapsalarmış ölü sayısı yine aynı kalıp bu kadar büyük ekonomik zarar olmayacakmış. Koşucular da sağduyulu davranıp ilk okudukları “ayakkabısız koştum ve sakatlığım düzeldi” makalesinden sonra Brooks Beast’lerini çıkarıp Vibram FF giyinerek 15 km koşmasalardı, bunun yerine okuyup, araştırıp, destek alıp, yavaşça deneyimleyerek doğruyu bulsalardı bu kadar tantana olmayacaktı.
Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz merak ediyorum. Lütfen yorumlar bölümünde paylaşın.
Not: Yazının en üstündeki küçük fotoğraf eşim Başak Gürbüz Derman tarafından çekilmiştir.

“Malum minimalist ayakkabı konusu” hakkında 11 yorum var

  1. merhaba,
    minimalizm algısını çıplak ayak ile koşudan itibaren yukarı doğru sürüklediğimizde asgari hedef ; koşuda topuğun mümkün olduğunca az kullanılması (ki çıplak ayak koşuda topuk kullanmmayız/kullanamayız) amacını güttüğümüzde 0 veya 4mm topuk farkı ama bir miktar kontrollü hafif bir ayakkabı ile düzeltilmiş bir adım şeklinin faydalı olduğunu düşünüyorum.Ben bel ağrılarıma ve diz sakatlıklarıma bu şekilde çözüm buldum.Bir miktar hızdan kaybettim ama koşunun daha zevkli ve hissedilir olduğunu söyleyebilirim.
    burada anahtar kelime düzeltilmiş adım şeklidir ki burada ifade etmek sitediğim şey büyük parmak/orta taban basış , küçük ve hızlı adımlardır…duruşu da elden geldiğince dik tutmakta ve ayak bileği üstünün tamamını bir miktar öne eğerek yeryüzünün nimeti çekimden yararlanmak gerekiyor.
    sonuç: ayağımızdaki ayakkabı sadece bizi destekler, aslolan koşu şeklimiz ve koşuya mental olarak kendimizi ne kadar verdiğimizdir.

  2. minimalist ayakkabılara genel olarak baktığımızda tam destekli ayakkabılara göre daha az katma değerli olduğu için, endüstrinin cirolarını daha yukarılara taşıyabilme adına insanları tam destekli ayakkabılara yönlendiriyolar bence.

  3. Onbinlerce yıldır her türlü iş için ,hayatta kalabilmek için hertürlü zeminde koşan yürüyen insan saydığınız çeşitli aykkabılarımı giymişti.Hep ıvır zıvır muhabbeti şunumu giysem bunumu taksam harcayacak ekstra para bol olunca hertür model de iner çıkar. Zatopek abi ne ile antrenman yapıyordu vede nerede yapıyordu bi araştırın bir kez dahi sakatlanmamıştı.

  4. ben de minimalisten u dönüşü yapanlardanım. Her derde deva gibi algılamadım ama “acaba daha mı iyi” diye heycanlanmadım değil. Ben bu sakatlık istatstiklerini nasıl oluşturduklarını merak ediyorum aslında. Çünkü bu minimalist furyası çok alevliyken, o kadar net ve keskin istatistiklerle göz boyadılar ki acaba düşünmemekle hata ediyorum hissine çok net kapılıyor insan. Vahşi kapitalizmin “korkutarak sat” silahıyla vurulduk sanırım. Faydasız mı ? kesinlikle değildir. Uzman işi mi? kesinlikle evet. Okuyanla okumayan bir olur mu? kesinlikle olmaz… Yollar koşarak aşınır mı? aşınmaz…

  5. benim ayaklar paytak dediğimiz türden.önler dışa fazla açık düz basamıyorum.o yüzdende koşarken yada yürüken topuğa çok yüklenirim.ayakkabılarım topuktan çabuk erir .bundan dolayı da ön diz kapağımda sakatlık oluştu.bende hep kalın tabanlı ayakkabılar giyiyordum. ama sakatlığımın onlar dan sebep olduğunu anladım..son Avrasya 42 K koştuktan sonra 5 ay dinlendim çünkü çok sancılı koşu oldu benim için.şimdi koşu bandında yeniden koşuya başlar gibi çıplak ayakla koşuyorum ve dizime baskı olmadığından şu an için acı yok.en yakın zaman da milimalist ayakkabı alıp dışarı çıkmayı planlıyorum.bencede genelleme yanlış .ayak yapısı bu konuda önemli diya düşünüyorum.mert bey yazılarınız çok bilgilendirici teşekkürler.

  6. Selamlar
    Minimalist ayakkabılar konusundaki önceki incelemenizi okudum ve geçtiğimiz Şubat ayında NB Minimus MR RG1 Vibram ayakkabı satın aldım.Açıkçası doğru düzgün bir alışma evresi geçirmeden hemen 03 Mart tarihinde koşulan RUNTALYA yarımaratonunu bu ayakkabıyla bitirdim.Yarış sonrası sağ ayağımda ödem oluştu ve iyileşmes 2 hafta sürdü.Daha sonra birkaç antremanda daha kullandım ve benzer sıkıntılar yaşadım.Bilemiyorum belkide Vibram taban bu ayakkabılar asfalt zemin için uygun değildirler.

  7. Merhabalar,
    Uzun suredir bu blogu takip etmekte, her bir makalenizi muhtemelen 2-3 kez okumus, kendimce sindirmis biriyim.Size ve degerli zihninize cok sey borcluyum, kendi halinde korce kosan biriydim, oncelikle varliginiz icin ve paylasmayi sevdiginiz icin size cok tesekkur ederim.Sessizdim bugune kadar ancak minimal ayakkabilar ve yalinayaciklarimi uzun sure kendimce deneyimleme sansim oldu.Sansliydim farkli bir yanini kesfetme firsatim oldu. Nacizane farkli bir bakis acisiyla yaklasmak istiyorum.Zaten 4-5 senedir cok konusulan bir konu bu.Tartisilmayan/deneyimlenmeyen analiz edilmeyen yani kalmadi gibi.İnsanoğluda uzun zamandır var ve daha olacak gibide.
    Soz konusu ‘kosu’ olunca veya olmayincada kesinlikle tum sorunlarimizi tek bir ‘çare’ ile cozemeyecegiz.Muhtemelen hepimizde cozemedigimiz bircok yani kalacak. Kosu, cok kompleks ve icerisinde bizim yer aldigimiz bir olay. Ve bu minimal ayakkabilara gectim, artik tum sakatliklar geciyor/cozum fikri bize hos gelsede tabiki tek bir cozum hic bir zaman olmayacak diye dusunuyorum.Belkide 1000 den fazla bacagi olan bir sehpa soz konusu, bizse vucudumuzdan ve zihnimizden degil ekipmandan cok sey beklemekteyiz.
    24 yasindayim 3 sene kurek ile beraber kosu, sonrasinda 7-8 senedir sadece kosmaktayim. Son 4 senedir ve halen minimal ayakkabilarla ve artik mumkun oldugunca gercekten yalin ayak kosmaktayim.Kendimce, kendime en verimli donemimde bu son 4 senem.Bu surecte 4-5 markanin 8-9’yalinayak’ diye pazarladiklari ayakkabisini parcalanana kadar kullandim, halihazirda mecbur kaldikca kullanmaktayim.Hepsinin yarattigi his farkli, bir kismi o ‘yalinayak’ hissine daha yakin bir kismi daha uzak, ama genel olarak ayakkabi.Zaten halihazirda bizde olani bize vaad ediyorlar, bence icinide dolduramiyorlar.
    Benim nacizane dusuncem keyif icin kosan tum kosucular birkerede olsa o ‘yalinayak’ kosma hissini tatmalilar.Sonrasinda minimal ayakkabilar kotunun iyisi konumunu aliyor.
    Yeri/topragi hissetmek gercekten tarifsiz guzel bir duygu.O yuksek nabizla saatlerce, yalniz basina üzerinden hizla akip gectigimiz topragi bir nebze daha fazla hissetmek ve ondan destek almak benim cok hosuma gidiyor.Ki buna aşırı ihtiyaçta duyuyorum.Koşu zaten bircogumuz icin tamamen hissetmekle ilgili.Ve ben kendi adima kosarken daha cok hissetmek istiyorum.Çok duygulusun ama sakatliklar, dizlerim ne olacak diyeceksiniz, haklisiniz.Hepimiz haklıyız.
    Yanlista olsa ufak bir bakisacisi kazandirma ihtimali olabilir diye kendi deneyimlerimden ufakta olsa bahsetmek istiyorum.Affiniza siginarak, bir yandan kesinlikle tecrube degil, sizlerin yaninda, benim ufak deneyimlerim, yalinayak kosu konusunda.
    Ben hep sadece keyif aldigim icin kostum, hedefim hep nasil daha cok kosabilirim sakatlanmadan nasil bunu surdurebilirim oldu.Yalinayak kosu fikri, sizin blogunuzla beraber bana bu konuda yardimci olan en onemli fikirlerden birisi.
    Insan fizyolojisi ve yapisi baslangicta genel hatlariyla hepimizde ayni gibi olsada detaylara ve sahaya indikce ve ozellikle bir spordaki performansimizdan bahsediyorsak cok ayrisiyor.Diğer yandan zaten birde zihinlerimiz varki kendileri tüm bu medeniyete rağmen hala çokçana sır.Benim icin iyi veya dogru olan bir yontem, buna bir careymis gibi farkindasiz ve aceleyle sarilan bir diger sporcuya cokcana zarar verebiliyor.Hatta kesinlikle veriyor. En buyuk zararda sutten agzimizin yanmasi.Guzel olabilecek bir deneyimin yanlis deneyimlenip, rafa kaldirilmasi.Bir başka ‘çare’ için paçaların sıvanıp tekrar yola koyulması.Arayışlar bizi daha iyiye ulaştırsada diğer yandan bu şekilde davranmaya devam edenler için bir kısır döngü söz konusu.
    Doğduk, emekledik, yürüdük, düştük, kalktık, koştuk derken çevremizden edindiğimiz bir koşu stilimiz oluştu.Geçen zamanda bunu geliştirdik, performans kattık, güc kattık, tekniğimizi geliştirdik, bir koşu iskeletimiz oluştu.Keza bu diğer yandan genetik olarakta aktarılmaktaydı.(bu sadece bır soru işareti ihtimali daha)Ben kendi adıma yıllarca bir adım bir adım üzerine ekledim o geçmişten gelen temelin, sabırla. Ve 20 yaşıma geldim.7 senedir aktif olarak kendimce profesyonelce koşuyordum.Çocukluğumdada bilinçsizce içgüdüsel koşuyordum.Hareketli bir çocuktum.
    Bir gün delinin biri(bu birazda benim) minimal ayakkabıları önerdi.Bende ‘çare’ olarak gördüm.Koşuyorsan sakatlık kaçınılmazdı çünkü, mantıklı geldi, inanmak istedim.
    Ama sanırım en büyük yanlışlığı burada yapıyoruz.Benim gibi 20 yaşında minimal ayakkabılara geçiş yapıyorsan eğer, ondan öncesinde rahat 15 senedir aynı şekilde koşuyorsun.Senin bir koşu karakterin oluşuyor.Kasların, tendonların, bağların, kıkırdak yapın ve kemiklerinin yapılanması ve hatta damar yapın hali hazırdaki koşu stilin için optimize ediliyor.Sen farkında değilken tüm bunlar olmakta.Bunu bir gün kafana esip yalınayak koşmaya başladığında ve koşamadığında farkediyorsun.
    Halihazırdaki nispeten mukemmel sistemimizle koşarken tüm dikkat etmemize rağmen kendimizi sakatlıyorken, vucudumuzun kesinlikle hiç alışık olmadığı bir koşu stiline geçiriyoruz.(vucut durusu, adim sayisi, adim araligi,yere konus sekli, karin ve sirt kaslarina olan ihtiyac vb )Ve tabiki sonuç daha kötü oluyor.
    Ve koşu stili gülümsememiz gibi.Bize özgü.Değişmesi gerçekten zor.Bizde yer etmiş, karakteristik.
    Yalınayak koşuya geçiş yeniden emekleme ve yürümeyi öğrenme ve koşma süreci gibi.Geçmişe dönmem, bir takım kazanımlarını bırakıp, yerine yenisini en baştan inşa etmemizi gerektiren bir süreç.Uzun ve sabır isteyen bir süreç daha.Neyseki hepimiz buna biraz alışığız 🙂
    Benim minimal ayakkabılara ve devamında tamamen yalınayağa geçişim 4 seneyi birazcık geçti şu günlerde.4 sene evvelinde ‘Güya normal’ ayakkabılarla son koştuğum zamanlar o belgradın muhteşem doğasında aynı haftada 2 kez 12km ve 3 sefer de 6 km koşardım.Belgrad ormanı koşu pisti, 26-27 dakika arasında değişiyordu.Aradan geçen zamana bakıyorum, ben koşmaya yeniden başlamışım.Yeniden öğrenmişim.Koşmaya hiç ara vermememe rağmen belki aynı süreleri yakalamama daha 2-3 ay var.Ama bu çok sevdiğin birşeyi ikinci kez daha güzel yaşama şansıda verdi bana, mutluyum.Zaman/nabız veya bir değer yüklemedim zaten hiç bir zaman koşuya, koşu benim, ben koşu, sayılar değersiz.
    Rahatça çıkıp hafta sonu 20 km koşup evine dönen bir adam, yalınayak koşmaya başladığı zaman kendinden bunun çeyreğini bile bekliyorsa, birde işin içine süreyide katıyorsa, yalınayak koştum ve olmadı demesine ben şaşırmıyorum.Kendimize zarar vermeyelim, hepimizin koşması, bunu olabildiğince sürdürebilir hal almasını hedeflememiz gerekmekte.
    Ve geçen süreçten sonra, şimdi 5 gün üst üste 20 km koşabiliyorum.Ertesi gün o kas ağrıları bile olmuyor.(once parmak ucu yere konusta esas yuk calflerde olmakta ve calfler daha zor yipranma ve ilginc bi sekilde daha cabuk toparlanma egiliminde)Bu arada ben pek bilmiyorum, uzmanlık alanım kesinlikle değil, hatta eksiğim bile teknik konularda ancak kendimi hissedebiliyorum.
    Önce topukla yere değdiğimiz zamanki diz/bel/bacak kasları üzerindeki baskı ile önce parmak ucları ile yere konuşumuzdaki diz/bel/bacak kasları üzerindeki baskının dağılımı çok farklı.Kullanılan kaslarda farklı.Yalın ayak koşarken temel yük calflerin üzerinde olmakta, ve bu beni çok şaşırtmıştı.Kesinlikle onca yılın ardında nekadar sporcu olsamda o calfler buna hazır değillerdi.Çok uzun zamanda yeterli olamadılar bana.Ki Birde düşünün kaslar aslında bizim ihtiyacımıza en hızlı cevap verip kendini geliştiren yapılar.Ve daha neler neler var orada.Kısacası hepsinin zamana ihtiyacı var.Bizim isteklerimize hemen ayak uyduramazlar.Sakatlanırız ve hatta daha çok sakatlanırız.
    Bu arada ilginç bir şey paylaşmak istiyorum.Born to run kitabında bahsedilen kabilenin üyesi sevgili yerliler yalın ayaklar.Koşarken önce ayaklarının önü yere konuyor sonra topuk.Biraz araştırma yapmıştım zamanında, afrikada bir kabile daha var yine yalın ayaklar ama önce topuk yere konuyor onlarda da.Bir soru işareti daha.Ama sanırım insan vucudunun uyum sağlaması bence tüm bunlar.Biz ne istersek onu bize vermek için canla başla ona göre inşa etmeye çalışıyor.Biz yeniliklere alışık olsak, istesekte, vucudumuzun çokça zamana ihtiyacı var.
    Yukarıda bahsettiğim şeyler sadece düşüncelerim, kesinlikle bu konuda bilgili veya konuya vakıf olduğumu iddia etmiyorum.Varsayım veya safsata.Icerisinde yanlis bilgiler barindirmasida gayet normal.
    Benim bahsetmek istediğim asıl şey ve tek ilgilendiğim ‘yalın ayak toprağı hissetme’ duygusu. Gercek bir organik bag.
    Patara diye ucsuz bucaksız, issiz 18 km bir kumsal var.Bir gün doğumu umarım orda ayakkabılarınızı bir anlığınada olsa atar o dalgaların uzantısından yarı denizden yarı kumsaldan gerçekten yalın ayak koşma fırsatı bulabilirsiniz.Dahada sansliysaniz caretta carettalarda kosarken size eslik ederler, kocaman bir gulumseme olur yuzunuzde. Ve sonrasinda yalinayaga geciste bu duyguyu surekli hissetme istegi sizlere yeterli motivasyonu verecektir.
    Sonrasinda nispeten yumusak zeminler bulup, cok ama cok yavasca bunu bulundugunuz sehirde minimal ayakkabilarla surdurebilirsiniz.
    Piyasada cok fazla yalin ayak diye tabir edilen ayakkabi var ama teknik olarak bakinca 2 mm taban kalinligindan 1,5 santime kadar yalinayak diye genis bir yelpaze var. Ve sonrasinda yumusak bir zeminde sadece ayaciklarimiz. Uzun bir sure sonrasinda da kaya veya sert zemin inanin farketmemekte. Ayaklar beden ve vucut yere pamuk gibi dokunmakta.
    Umarim bir gun toprakla aramizda daha az engelin oldugu bir gune uyaniriz hepimiz.

  8. Merhaba. Ben 100m 200m surat kosusu yapiyorum. Idmanlarda geleneksel ayakkabi kullaniyoruz. Teknik calismalarda ve yarislarda ise topuk farki sifir civili ayakkabi kullaniyoruz. Hatta bu civilerden dolayi topuk asagida bile kaliyor one gore. Yastiklama yok. Sadece bir tabanlik var. Ayakkabilar ayagimizi iyice sarar. Ayakkabinin onunde bulunan 6 yada 8 tane 7mm uzunlugunda koni yada piramit sekilli civiler kullaniyoruz. Pist tartan oldugundan bu civiler tartana birazda saplandigindan ve tartanda biraz yumusak oldugundan ayrica yastiklama oluyor. Size sorum su olacak, idmanLarda azda olsa yastiklamasi olan minimalist ayakkabi kullansam sizce bir sakincasi olurmu? Ayaklarimiz tartana kayda deger bir kuvvet uyguluyor calf kaslarini kullanaRak. Idmanlarda ortalama olarak saniyede 7 metrelik bir suratle kosuyoruz, bazen 9 metre. virajlarida pistte suratle aliyoruz. Bu yazdiklarimida goz onune alarak lutfen onerilerinizi tavsiyelerinizi yaziniz. Tesekkur ederim.

  9. Merhaba,
    Bana ve tanidigim birkac kisiye sporu, ozellikle kosmayi sevdiren sey vibram five finger’dir. Uzunca bir sure, bircok kisiden tepki toplayarak, vibramlarimla kostum. Ancak her uzun kosu sonrasi merdiven inerken cok zorlandigimi farkettim, ve bircok ayakkabi denedikten sonra en uzun sure Under Armour Men’s UA FTHR Shield ile kostum. Ancak vibramlarin verdigi kosma zevkini hicbirinden alamiyordum. Ben ileri gitmek isterken ayakkabilar beni geri cekiyordu.
    Su an New Balance MR20v2 ile kosuyorum, five fingerlar kadar hafif ve agrilarima da son verdi, cok memnunum.

  10. Çok teşekkürler Mert bey. Ben de minimalist ayakkabıya geçiş yapmak istiyorum. Ancak geçişi yavaş yapmanın önemli olduğu kanısındayım. Dolayısıyla günlük hayatta minimalist ayakkabı giymeyi düşünüyorum. “casual minimalist shoes” diye aratınca bazı sonuçlar çıkıyor ancak bunlardan Türkiye’ye getirilen fark etmedim. Sizin bildiğiniz, Türkiye’de satılan, “casual” tarzda, işte giymeye uygun bir minimalist ayakkabı var mıdır diye fikrinizi almak istedim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir