Maraton Dünya Rekoru ve Eliud Kipchoge

Maraton Dünya Rekoru ve Eliud Kipchoge

Eliud Kipchoge Berlin 2015Geçtiğimiz pazar günü, 16 Eylül 2018’de, Berlin’de çok özel bir şey oldu. Maraton mesafesinde bir dünya rekoru kırıldı. Çeşitli kategorilerde çok farklı rekorlar kırılıyor, maratonda da defalarca rekor kırıldı, peki ama neden bu seferki özel? Bu rekoru özel kılan bir önceki rekorla arasına koyduğu fark: tam 78 saniye iyileşme. Maraton mesafesindeki koşu yarışlarıyla hiç ilgilenmediyseniz bu fark belki size az gelebilir, ama bu yarışları yakından izliyorsanız ya da bir kez olsun bu mesafeyi koşmayı denediyseniz bunun ne denli inanılmaz bir olay olduğunu bilirsiniz. Bu inanılmazı başaran isim Eliud Kipchoge oldu. Gelin rekora ve Kipchoge’ye biraz daha detaylı bakalım.

Rekorun özel olmasının nedenlerinden biri aslında bekleniyor oluşuydu. Bekleniyor olduğu halde özel olması ise maraton dünyasında geçtiğimiz birkaç yılda olup bitenler yüzündendi. Maratonda en iyi derece 2:05’in altına 15 yıl önce inebildi. 2003’te Berlin’de Paul Tergat 2:04:55 koşarak bunu başaran ilk isim olmuştu. Ondan sonra gözler 2:04’e dikildi. Uzunca bir süre geçmesine rağmen o süreye yaklaşılamıyordu. Sonra ortaya Haile Gebrselassie çıktı. Berlin’de 2007’de 2:04:26 koştuktan tam bir yıl sonra aynı yerde 2:03:59 koşarak o barajı da ortadan kaldırdı. Sonra yine bir süre sessizlik oldu. 2:03’lü süreleri tekrar tekrar gördük. Hatta 2011’de 2:03:02 ve 2:03:06 gibi beklenene çok yakın dereceler çıktı, ama bunlar rekor kabul edilmeyen bir parkuru olan Boston’da koşuldu. Sonunda 2014’te yine Berlin’de Kenyalı Dennis Kimetto 2:02:57 ile zihinlerdeki bir barajı daha alaşağı etti. Uzun süredir yanan “sub2” veya “iki saat altı” maraton alevi iyice harlandı. Tartışmalar bir yandan heyecan veriyor bir yandan da eleştirilere hedef oluyordu. Önce bazı bilim insanları iki saatin altında maraton koşmanın insanlar için imkansız olduğunu söylemişlerdi. Ama 1991’de Mayo Clinic’ten M.J. Joyner, yaptığı çok sayıda ölçüm ve hesaplama sonrasında fizyolojik bakış açısıyla teorik olarak bir insanın koşabileceği en hızlı maratonun 1:57:58 olduğunu ortaya koymuştu. İşte bu bulgu Kimetto’nun elde ettiği sonuçla birleşince birçok meraklı insan ve tabii marka bu hayalin peşine daha ciddi düşmek konusunda cesaretlendi.

Maratonu çok hızlı, daha hızlı, en hızlı koşmak için nelere ihtiyaç var peki? Bu reçetenin ilk ve en önemli maddesi tabii ki hızlı ve dayanıklı bir koşucu. Bu bileşenden Doğu Afrika’da bolca var. O bölgeden her sene onlarcası çıkıyor. Ama ihtiyacımız olan bu koşucuların arasında en iyi olanlar. Boyu, kilosu ve vücut yapısı ideal olmalı. Havadaki oksijeni optimum düzeyde kullanarak vücudundaki besinleri enerjiye çevirebilen doku ve organlar oluşturabilecek genlere sahip olmalı. Böyle bir veya birkaç koşucu bulduk diyelim, reçetedeki diğer bileşenler neler? Tabii ki öncelikle koşucuyu hazırlamakta kullanılacak son bilimsel bulgularla desteklenmiş antrenman yaklaşımı. Düz, rüzgarlardan korunan, çok fazla sert dönüş içermeyen, zemini düzgün bir parkur. Tamam elimizde Dubai, Londra, Amsterdam ve Berlin var. Koşucumuzu üşütmeyecek kadar ılık, ama vücut sıcaklığını belli bir seviyenin üzerine çıkartmayacak kadar soğuk bir hava da lazım. Haa, bir de yağmur yağmasın, yerler ve koşucumuz kuru kalsın, güneş de kendini çok göstermesin, koşucumuz yanmasın. Amsterdam ve Berlin’de yarış zamanlarında bu tarife uygun hava durumlarını yakalayabiliyoruz. İhtiyaç duyulan bir başka önemli bileşen koşucumuza giydireceğimiz kıyafetler ve tabii ayakkabılar. Koşucumuza ürettiği enerjiyi harekete dönüştürmesine mümkün olduğunca yardımcı olacak, onu yormayacak ve koşu formunu korumasına destek olacak yapıda bir ayakkabı vermeliyiz. Konforunu en üst düzeyde tutacak, vücut sıcaklığını düşük tutmasına yardımı olacak şeyler giydirmeliyiz; şortundan çorabına kadar. Geriye onu yarış öncesinde ve daha da önemlisi yarış sırasında çok iyi beslemek kalıyor; bilimsel bilgi ve bulgulardan yola çıkılan bir beslenme programı. Tüm bu bileşenler bir araya gelirse çok hızlı, daha hızlı ve hatta en hızlı maratonu görebiliriz.

Yukarıdaki reçetenin bileşenlerinden biri olan ayakkabıyı üreten markalar ardı ardına iki saatin altını koşan koşucuya ayakkabı üretmek için kolları sıvadı. Adidas bunu biraz daha sessiz ve derinden yürüttü; en iyi maraton sürelerini koşan koşucuların bitiş çizgisinde çekilen fotoğraflarında ayaklarında Adidas olmasını sağlamaya çalıştı. Nike ise geçen sene tüm dünyaya “Bizim iki saat altını koşturmak için projemiz var, yıllardır bu konuda çalışıyoruz ve artık bunu duyurmak istiyoruz!” diyerek elini masaya açtı. Projelerine, Türkçe’ye “iki saat barajını kırmak” diye çevrilebilecek “Breaking2” ismini verdiler. En hızlı maraton için yukarıdaki reçetenin “şimdilik” yetersiz olduğunu söylediler. Reçeteye standart maraton kurallarını esnetecek bazı bileşenler eklediler: Koşucuların önünde koşacak sürekli değişen bir tavşan grubu ve tempoyu net bir şekilde verecek bir araç. Belki üzerindeki kocaman saat rüzgar direncini biraz olsun kırardı kim bilir! Breaking2 ile ilgili üç ayrı yazı yamıştım (öncesi, yaklaşırken ve sonrası), o nedenle ayrıntılarına bu yazıda yeniden girmeyeceğim. Sonuçta, genişletilmiş reçeteleri sayesinde Eluid Kipchoge Mayıs 2017’de maraton mesafesini 2:00:25 gibi inanılmaz bir sürede koşabildi. Nike bu iş için üç koşucu seçmişti. Koşucuların arasına neden Kipchoge’yi almışlardı? Kimdi bu adam?

Eliud Kipchoge Berlin 2018

Kipchoge, 1984 Kenya doğumlu. Dünya arenasına ilk çıkışı 2002’de Kros Dünya Şampiyonası ile oluyor. O organizasyonda bireysel müsabakada 5.’liği elde ediyor, ama Kenya’nın altın alan takımının da bir parçası. Ertesi sene aynı organizasyonda bireysel yarışı kazanan isim oluyor. Asıl çıkışını 2003 Dünya Atletizm Şampiyonası’nda 5000 metrede Kenenisa Bekele ve Hicham El Guerrouj’un önünde altına uzandığında yapmış oluyor. Sonraki yıl Atina’da 2004 Olimpiyatında 5000 metrede bu sefer aynı isimlere geçilerek bronzda kalıyor. 5000 metrede yarışmaya devam ediyor. 2007’de Osaka’da Bernard Lagat’ın arkasında dünya ikincisi oluyor. 2008’de Pekin’de aynı mesafede olimpiyat gümüşü alıyor. 2009’da Berlin’deki yıldızlar geçidi gibi bir 5000 metre finalinde o da sahne alıyor, ancak 5. olabildiği o yarışın şu videosu izlemeye değer. 2003-2011 arasında arka arkaya 5 dünya şampiyonasında 5000 metre finali görerek akıllarda yer etmeye başlıyor. Zamanı geliyor ve 2012’de yol yarışlarına geçiyor. İlk katıldığı yarı maratonda 59:25 koştuktan sonra 2012 Yarı Maraton Dünya Şampiyonası’nda 6. oluyor. Bir yıl sonra maraton mesafesinde ilk denemesini Hamburg Maratonu’nda yapıyor ve 2:05:30 koşarak parkur rekorunu kırıyor. Aynı yıl Berlin Maratonu’nda 2:04:05 koşarak o zaman için geçerli tarihin en iyi beşinci süresine imza atıyor. Bunu yaparken geçildiği isim o yarışta dünya rekorunu kıran Wilson Kipsang. Yani, daha ikinci maratonunda o mesafenin gelmiş geçmiş en hızlı 5. ismi olmayı başarıyor. 2014’te Chicago Maratonu’nu, 2015’te hem Berlin’i hem Londra’yı kazanıyor. 2016’da Londra’da yeniden koşuyor ve bu sefer o parkurun rekorunu 2:03:05 ile kırarken Dennis Kimetto’nun dünya rekoruna 8 saniye yaklaşıyor. O yıl Rio’da maratonda Olimpiyat altınını da kolleksiyonuna katıyor. Artık maratonda dünyanın en iyisi olduğundan kimsenin şüphesi kalmıyor. İşte o noktada Nike, projesinin ana oyuncusu olarak onu seçiyor. Bu seçimi yapanları sonuna kadar haklı çıkaran Monza performansından sonra artık herkes standart bir yol maratonunda neler yapabileceğini merak etmeye başlıyor. Çünkü biliyorlar ki her ne kadar ek bileşenlerle de olsa hafızasında maraton mesafesini dünya rekorunun çok ötesinde bir hızla koştuğu bilgisi/anısı var artık.

Kipchoge’nin yukarıdaki paragrafta yaptıklarından haberi olmayan çok sayıda insan onu ilk kez Monza’da Nike’ın denemesi sırasında izledi. İzlerken de o inanılmaz hızlarda yorgunluğun tavan yaptığı o son kilometrelerde yüzündeki gülümsemeye tanık oldular. Kipchoge fiziksel olarak çok özel bir uzun mesafe koşucusu, ama geldiği yerde onun gibi fiziksel özelliklere sahip çok atlet var. Onu özel kılan en önemli özelliği zihinsel yapısı. Koşmanın düşünsel tarafına çok kafa yorduğunu Oxford Üniversitesi’ndeki bir toplantıya çağrıldığında iyice öğrendik. Genelde atletizm izleyicisinin kafasında Etiyopya’daki ya da Kenya’daki zor şartlardan kurtulmak, biraz olsun para kazanmak için koşan ve işin düşünsel tarafıyla hiç ilgisi olmayan Doğu Afrikalı koşucu şablonu vardır. Haile, bu şablonu kıran önemli bir isimdi, ama Kipchoge verdiği röportajlarla ve Oxford’da yaptığı o konuşmayla bu şablonu yerle bir etti.

Mental fitness plays a big role during competition. If you don’t rule your mind, your mind will rule you. That’s the way I think about this sport.
Zihinsel kondüsyon yarış sırasında çok büyük rol oynar. Zihninize söz geçiremezseniz zihniniz size hükmeder. İşte bu spor hakkında böyle düşünüyorum.

ya da

Only the disciplined ones are free in life. If you are undisciplined, you are a slave to your moods. You are a slave to your passions.
Sadece disiplinli insanlar hayatta özgürdürler. Disiplinli değilseniz ruh durumunuzun kölesi olursunuz. Tutkularınızın kölesi olursunuz.

gibi cümlelerle uzun mesafe koşucularına kanaat önderliği de yapabileceğini göstermiştir.

İnsanoğlunun ulaştığı en yüksek hızlarda kilometrelerce koşarken onu yüzündeki gülümsemeyi bozmayarak acıya, zorlanmaya karşı mücadelesini zihninde sürdürürken izledik. Koşmadığı zamanlardaki duruşu, sohbetleri, düşünceleri, disiplini ve kararlılığı ile onu bize bir şeyler öğretirken gördük. Tüm o özelliklerini kullanarak şu 2:02:57’nin ötesine geçişini de izlemek istiyorduk.  Monza macerasından sonra o yıl Berlin’e gitti. Televizyonların başına geçtik ve bekledik. Ne yazık ki yağmur yağdı. Yine de o koşullarda 2:03:32 ile gelmiş geçmiş en hızlı yedinci maraton süresini elde etti. Yedi ay sonra Londra’da koşacağını öğrendik. Tüm heyecanımızla izlemeye başlayacaktık ama o gün Londra’da havanın çok sıcak olduğu haberleri heyecanımızı söndürdü. Artık hep beraber sabırsızlanıyorduk çünkü bir yandan da aylar ve yıllar geçiyor Kipchoge de herkes gibi yaşlanıyordu.

Pazar sabahı televizyonun karşına geçip tüm kanalları dolaştım. Ne yazık ki ulaşabildiğim kanalların hiçbiri bu önemli yarışı naklen vermiyordu. Yarışı sosyal medyadan izlemekten başka şansım kalmamıştı. İlk birkaç 5 kilometre geçişini duyduğumda “Tamam, demek ki tüm koşullar uygun, reçetenin tüm bileşenleri sepette.” diye düşündüm. Ama ne yalan söyleyeyim ilk yarıyı 1:01:06’da geçtiğini duyduğumda “Bu hızlarda ikinci yarıyı daha hızlı koşamaz ve sadece 45 saniyesi var yavaşlamak için, bu iş zor.” diye düşündüm. 25 km’de son tavşanın da yarışı bıraktığını duyduğumda umudum iyice azalmıştı. Yavaşlayacağından değil, tavşansız kalınca farkında olmadan hızlanacağından ve temposunu bozacağından korkmuştum. Sonraki 5 km’de gerçekten hızlandığını gördük, “bitti bu iş” dedim. Ama onun aklında başka bir şey vardı belli ki, sonraki 5 km geçişinde daha da hızlandı. İkinci yarıyı 1:00:33 koştu, negatif bir maratona ve dünya rekoru olan 2:01:39‘a imza attı. Bu kadar ölümcül bir hızda 42 kilometre 200 metre koşmuş bir adamdan ne beklersiniz? Bitiş çizgisini geçip yere yığılmasını değil mi? Ama Kipchoge takın altından geçtikten sonra daha da hızlandı, koçuna doğru koşarken kollarını havaya kaldırıp, kafasına birkaç kez vurdu ve zıplayarak koçuna sarıldı. Fotoğrafçılara poz verip izleyicilere selam vermek için epeyce koştu.

Tamam rekoru kırmasını bekliyorduk ama 78 saniye daha iyiye çekmesini çoğumuz beklemiyorduk. Aslında bekleyenler vardı, çünkü örneğin Ross Tucker gibiler Nike’ın denemesinde tavşanların ve arabanın etkisi dışarıda bırakıldığında sürenin 2:01:40 olacağını hesaplamışlardı. Yani aslında Kipchoge sadece Monza’da yaptığının aynısını bile yapmışsa bu dereceyi elde etmesi beklenen sonuçtu onlara göre. Hatta eğer Nike’ın iddiası doğruysa -yani yeni modelinin vaat ettiği %4 daha iyi süre- Kipchoge’nin daha iyi bir sonuç elde etmesi beklenirdi, çünkü bu süre, 2:03:10’a göre (dengi koşucuların son elde ettiği süreler) %1,2 daha iyiydi. Öte yandan bu rekorun kırılması hatta parçalanması Kipchoge’nin mi başarısıydı bu durumda yoksa reçetedeki diğer önemli bileşenin (ayakkabı) mi? Tabii bu sorular bir süre kafaları kurcalayacak, ama malzeme ya da parkur ne olursa olsun o mesafeyi koşan yine de bacaklar ve zihin. O yüzden kararlılığıyla, disipliniyle ve zihinsel yetenekleriyle bizi şaşırtmayı bilen, düşünceleriyle acıya ve zorlanmaya karşı bu kadar direnilebileceğini gösteren Kipchoge’ye uzun süren ayakta bir alkış borçluyuz. Ve unutmadan, reçetemize eklediğimiz koşucunun özelliklerine bu zihinsel yetenekleri de eklemeliyiz.

Eluid Kipchoge’nin bir başka sözüyle bitirelim.

Become comfortable with being uncomfortable. Accept change.
Rahatsız olmaya alışın. Değişimi kabul edin.

“Maraton Dünya Rekoru ve Eliud Kipchoge” hakkında 15 yorum var

  1. Çok güzel bir analiz ve yazı. Kaleminize sağlık. Kendisinin bu kadar güçlü zihin yönetimi yaptığını düşünmemiştim. “Become comfortable with being uncomfortable. Accept change.” müthiş bir motto.

  2. Çok güzel yorumlamışsınız. Yararlı ve bilgilendirici bir yazı kaleminize, aklınıza sağlık.

  3. Çok güzel analiz, keyifle okudum. Özellikle Monza’dan sonra tanınırlığı çok arttı. İnsanların ondan beklediği dünya rekoru baskısını çok iyi yönetti ve bunu başardı. Bundan sonrası için her ne kadar duygularını çok iyi yönetse de kırılacak bir dünya rekoru olmadığından bir gevşeme olacaktır. Tekrar bir Sub2 denemesi olur mu bilemem ama, 16 Eylül’de o kadar hazırdı ki, o gün Monza’da olsaydı Sub2 gelmişti.

  4. Mert… kimse böyle bu anlattıkların da dahil böyle koşamaz diye diye diye okudum… son cümlede ise şunu dedim, “kimse de bunu böyle yazamaz arkadaş, Mert yazar…” yani neye daha çok etkilenmiş haldeyim aslında şu an emin değilim. Sayende aslında adamın rekoru kırmasından çok mental duygusal güçlü ifadesi ve iradesi… bu etkiledi.. ve bir de… bugüne kadar şirkette çalıştığım Afrikalıların aslında olayları ifade edişlerini hatırladım… ne kadar muazzam dile getirirlerdi her daim her krizi, her olayı, her her her şeyi… bilmiyorum.. bütün olarak muazzam bir keyif bu yazı… zeki çevik ve lezzetli… o güldüyse biz de güldük okurken… sayende.

  5. Çok keyifli bir yazı olmuş elinize sağlık, Ineos 159 projesi ile araştırma yaparken yazınızı okudum. Bence Kipchoge bu sefer başaracak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir