290 kişi yarı maraton, 442 kişi de 10K için, toplam 732 koşucu başlangıç takı altında yerini aldı. Başlangıç noktasında, Yarış Takvimi’nin Türkiye’deki yarışlara kazandırdığı iki güzel özellik ilgi çekiyordu. İlki, koşucuların tempolarına uygun dizilip start almaları için tempo levhaları, ikincisi ise beş özel zaman için tempocu koşucuların ellerinde balonlarla hazır beklemeleri. Ben de o tempo koşucularından biri olarak 4:30 dk/km ve 5:00 dk/km levhalarının arasında elimde üzerinde 1:39 yazan koca balonumla yerimi aldım.
Şaşırtıcı derecede dakik bir şekilde ve sorunsuzca saat tam 9:00’da start verildi. Hava beklenenden sıcaktı ve daha o saatte biraz sıkıntı yaratmaya başlayacak gibi görünüyordu. Tek yön trafiği sağlamak için gölün çevresindeki yola yerleştirilmiş 4 adet kapandan ilki hemen başlangıçtan 250m sonraydı. Yarış öncesi bu kapanların kapatılması ve yarış boyunca kapalı kalması konusunda ODTÜ ile epey görüşülmüş, zor da olsa bu konuda onay alınmıştı. Bunu bilmeme rağmen özellikle o bölüme dikkat ettim, çünkü kalabalık sadece orada yoğun olacaktı. Neyse ki kapalıydı. İlk tur boyunca 1:39 koşmak isteyen 7-8 kişi hemen arkamda benimle koştu. Bazıları ile sohbet ettik. Eymir parkurunu çok iyi bildiğimden sadece tempo koşuculuğu yapmıyor aynı zamanda tur rehberliği de yapıyordum. “Az sonra gölü göreceğiz”, “100m sonra çok güzel manzara var”, “birazdan birkaç hafif tepecik çıkacağız” gibi uyarılarla koşuculara parkuru anlatarak 4:42 dk/km tempoda koştum. İlk tur boyunca 4 kapana da dikkat ettim, tümü kapalıydı.
İkinci tura girerken takipçilerimin azaldığını, bazılarının tamamen koptuklarını bazılarının ise biraz uzaktan da olsa beni izlemeye devam ettiklerini fark ettim. Yanımda sadece dailymile’dan tanıdığım Mustafa kalmıştı. 14-17. kmler arasında biraz tempomu düşürdüm. Belki, dedim, bazı takipçiler beni yeniden yakalayarak motive olabilirler. Ama pek gelen olmadı. 17.km’den sonra 1:39:00 için biraz hızlandım. Garmin 610’daki Virtual Partner özelliği ile koşuyordum. 14-17 arası 25sn kadar geriye düşmüştük. Bu son 3-4 km’de o farkı eritip yeniden tam tempomuzu yakaladık. Son km’ye girerken Virtual Partner aradaki farkı 00:00 gösteriyordu. Bitiş çizgisini geçerken tempo koşuculuğu görevini olması gerektiği gibi yerine getirdiğimi belgeleyen bir fotoğrafım çekilmiş (fotoğraf için Umut’a teşekkürler).
Yarı maratonda erkeklerde Ercan Muslu 1:08:51, Murat Kaya 1:13:42, Veysi Aslan 1:16:16 dereceleri ile, kadınlarda ise Svetlana Shepeleva 1:23:37, Lütfiye Kaya 1:28:44, Olga Öztürk 1:29:07 dereceleri ile ilk üç isim olarak tamamladılar. 10K yarışında erkeklerde Wandimang Sayid 31:18, Ftene Alemu 31:31, Yasin Ceylan 32:25 dereceleri ile, kadınlarda ise Yasemin Can 37:07, Nursel Yıldız 38:40, Yeliz Ay Yıldız 39:38 dereceleri ile ilk üç isim olarak bitirdiler. Yani yarış, dereceleri ile de oldukça doyurucuydu. Sonuçları incelerken 9, 11, 12 ve 14 yaşlarında koşucuların 10K yarışını güzel derecelerle bitirdiklerini gördüm. Oldukça sevindirici oldu bu benim için. Siz de sonuçlara bu gözle bir bakın bence.
Ben ve çevremde koşanlar hiçbir sıkıntı ile karşılaşmadan yarışı tamamladık. Sadece ilk tur sonunda ve yarışın bitimine 500m kala, Eymir Gölü parkurunun dışında kalan 500m’lik bölümde biraz araç trafiğinden etkilendik o kadar. Şu 2-3 saatlik yarış boyunca bırakın trafiği kapatmayı veya kontrollü bırakmayı, 4 tane kapanın bile kapalı kalmasının sağlanamadığını görmek gerçekten çok üzücü. Bu konular için organizasyonun ne kadar uğraştığını, kaç defa birileri ile görüştüklerini bizzat ben gördüm, duydum. Ama işte bazen sizin elinizde olmayan şeyler olabiliyor. Kontrolünüz dışındaki şeylere de ancak müdahale edebildiğiniz ölçüde yön verebiliyorsunuz. Sorumlu kimdir diye bir arayışa girmek de anlamsız. Bir iletişimsizlik bir terslik olmuş demek ki. Velhasıl, ikinci turda bazı kapanların yeniden açıldığını gördüm. Birçok koşucu önüne bakıp takılmaktan kaçınabilse de bazı talihsiz kazaların olduğunu sonradan duydum.
Bazı ufak tefek sorunlara rağmen çok güzel bir yarış olduğunu düşünüyorum. Start-finish alanındaki çadırlar ve müzik, startın zamanında ve sorunsuz verilmesi, parkurdaki gönüllülerin çokluğu, su istasyonlarında sıkıntı yaşanmaması, yarış sonrası yiyecek ve içecek sıkıntısının olmaması, tempocu koşucular, nefis manzaraya sahip, ağaçlar arasında keyifli bir parkur gibi önemli özellikleri ile ön plana çıkmasını beklediğim yarışın, bir koşu etkinliği olduğunu bilmelerine rağmen araçlarını insan gibi kullanmayan bilinçsiz sürücüler yüzünden yaşanmış bazı sorunlar nedeniyle eleştiriliyor olması beni oldukça üzdü.
Koşucular arasında da eleştirilecek olanlar olduğunu düşünüyorum. Organizasyon her su istasyonundan sonra çöp bidonları koysa da her yer yine su şişeleri ve diğer atıklarla doluydu. Start-finish alanından ayrılırken ortamı pek de bulduğumuz gibi bırakmamıştık. Bir de bu açıdan bakalım derim.
Hal böyleyken bir yol ayrımında duruyoruz demektir. Ya bürokrasisiyle, kurumlarıyla, toplumuyla ve kültürüyle sürekli köstek olan böyle bir ülkede spor etkinliği düzenlemeye çalışmak için deli olmak lazım deyip bir daha hiç bu işlere girişmeyeceğiz ya da inadına tüm çabamızla bu işe sarılacağız. Ben bugün itibariyle karar verebilmiş değilim.