Ritim Blog

Kafa karıştırıcı bir durum

Güncelleme: Aşağıda okuyacağınız yazıdan sonra Men’s Health dergisi, editör sayfasında şu açıklayıcı düzeltme yazısını yayınladı. Kendilerine teşekkür ederim.

Sonsuz teşekkürler…
Mayıs sayısında son derece kapsamlı bir koşu yazısı hazırladık. Yazı içerisinde kendini koşmaya adamış bir sporcu arkadaşımızın, Mert Derman’ın kendi blog’undan da alıntılar yaptık. Geçen haftalarda kendisi ile konuşma fırsatımız oldu; yazıyı hazırlayan editörlerimizin yorumlarının, kendi satırlarıyla karıştığını söyledi. Açtık, baktık, hak verdik. Bize bu karışıklığı hatırlattığı ve koşu üzerine yazdığı güzel yazılardan dolayı kendisine sonsuz teşekkürler. Eğer Mert Derman’ın yazılarını takip etmek isterseniz ritim.wordpress adresini ziyaret edebilirsiniz.

***
Biliyorsunuz çok sık olmasa da burada veya Koşu Gazetesi‘nde yazılar yazıyorum. Tüm amacım öğrenme yolculuğumda anladıklarımı paylaşmak, koşmak ve uzun mesafe koşuları konusundaki merakımı gerçek sohbetlere dönüştüremediğimde bunları yazıya döküp kendi bakış açımı, kendi algımı başkalarına bir şekilde ulaştırmak. Bu konuda uzman olmaktan çok uzağım ama yazacaklarımı da iyice araştırmadan öğrenmeden paylaşmamaya özen gösteriyorum. Bazı yazılarım da çeviri veya derlemelerden oluşuyor. Aslında epey zaman ve çaba harcıyorum bu yazıları bir araya getirmek için. Geçirdiğim bu zaman da keyif aldığım bir zaman olduğundan hiç dert etmiyorum. Sevdiğim bir konuda sevdiğim bir şey yapıyorum sonuçta.
Hafta sonu bir arkadaşım “bir yazını Men’s Health dergisinde gördük” dediğinde ilk aklıma gelen şey bir isim benzerliği veya yanlış algılama olasılığı oldu. Çünkü bugüne kadar hiç bir yerden bir yazımı yayınlamak istediklerine dair talep gelmemişti. Mayıs sayısına ulaşmaya çalıştım ama bulamadım. Sonra arkadaşım ilgili sayfanın bir fotoğrafını iletti. Fark ettiğim ilk şey yazının sonundaki ismim oldu. Bu beni çok şaşırttı çünkü bir yanlış anlama olduğundan emindim. Yazının sonundaki bu bölümde şöyle yazıyor:

(Yazı için Mert Derman’a teşekkür ederiz. Koşu hakkındaki pek çok bilgiyi https://ritimblog.com/ adresinde bulabilirsiniz.)

Yazının tamamına şöyle bir bakınca “hangi yazım olabilir ki” diye düşündüm. Bu kadar kısa yazım hiç yok çünkü. “Belki” dedim “yazının bir kısmını almışlardır”. Daha yazıyı okumadan birkaç şey geçti kafamdan. Önce, birileri böyle bir dergide benim bir yazımın yayınlanmaya değer olduğunu düşünmüş demek ki diye sevindim. Sonra, bu konudan benim hiç haberimin olmaması ise oldukça garip diye düşündüm. Sitede içerikle ilgili çok açık bir bölüm var. Bir şeyler üretip internette paylaşma fikri aklıma ilk geldiğinde hemen bu üretimin site dışında nasıl kullanılmasını istediğime düşünmeye başlamıştım. Benim görüşlerime en çok uyan paylaşım şekli Creative Commons idi. Bu kararımı Türkçe olarak siteye yazdım. Hemen sağ taraftaki bölümün en altında, “İçerik Hakkında” başlığıyla okuyabilirsiniz. Günlük dile şöyle çevirebiliriz:

Bu sitedeki yazılar hepimizin, alıp başka yerlerde paylaşabilirsiniz. Çünkü ben bilginin, üretimin paylaştıkça anlam kazandığını düşünüyorum. Ama sizden 3 ricam var. Paylaştığınız yerde benden söz edin, siz de benimle aynı koşullarla paylaşın (Creative Commons) ve lütfen ticari bir amaçla kullanmayın.

Dergide bu sayfayı oluşturan kişinin gözünden kaçmış olduğunu düşündüğüm bu bölüm aslında, içeriğin ticari kullanımı tasvip etmediğimi çok açık şekilde ortaya koyuyor. Neyse ki üç ricamdan en azından birini yerine getirmişler; adımı ve sitenin adresini paylaşmışlar. Belki de çok iyi niyetli bir şekilde, beğendikleri sitemi ve yazılarımı başkalarının da okumasını istemişlerdir. Bu tip durumları “(ç)alıntılama” olarak adlandıran birçok blog yazarı bu tarz bir atfın aslında yazarın gönlünü alma amaçlı olduğunu, diğer iki koşula uyulmaması yanlışının üstünü “yazarın reklamını” yaparak kapatmaya çalıştıklarını iddia ederler. Ben böyle olmadığına inanmak istiyorum ama bu düşünce de aklımın bir köşesinde duruyor sürekli.
Tamam, yazı muhteşem bir sanat eseri ya da çok deneyimli bir spor yazarı tarafından aylarca üstünde çalışılmış bir şaheser değil. Öyle yazılar yazmayı hatta sadece o işi yaparak hayatımı kazanmayı çok isterim ama o kadar iyi değilim. Ama yine de de emek verdiğim ve çevremde birkaç kişi tarafından beğenilmiş bir yazı. Yazı ne kadar iyi ya da kötü olursa olsun, paylaşım kararlarım kimilerince ne kadar değersiz ve üzerinde durulmayacak ayrıntılar olarak görülürse görülsün ben paylaşım kuralları konusunun hassas bir konu olduğunu düşünüyorum.
Şimdi buraya kadar yazdıklarımın tümünün ötesinde beni en çok rahatsız eden konuya gelmek istiyorum. Altında kendisi için bana teşekkür edilmiş yazı aslında tam olarak bana ait değil. “E o zaman niye bu kadar kafa şişirdin” diyeceksiniz, hemen açıklayayım. Yazının başında ve ortalarında bir yerlerinde benim yazımdan doğrudan parçalar veya değiştirilmiş bazı cümleler var ama yazının tamamına baktığınızda benim olmayan bir sürü fikir içeriyor. Aslında bunu net bir şekilde anlamanız için bağlantıdaki resimden yazıyı okumalı ve sonra benim yazıma göz atmalısınız.
Şimdi her ikisine de göz gezdirdiyseniz fotoğraftaki sayfanın ve içindeki yazının aslında reklam amaçlı olduğunu fark etmişsinizdir. Benim yazımın parçalarına başka bazı parçalar eklenerek bir ürünün (resimde üstü karalanmış) reklamı yapılıyor, yanında da resmi ve fiyatı paylaşılıyor (bu kısmı resimden kestim). Oysa ben yazımda, bu sayfadaki ürünü ne övdüm ne de yerdim. Çıplak ayakla koşmak, minimalist ayakkabılar ve bu tarz ürünler hakkında karışık fikirlerim olduğu zaten benim yazımın ana fikri. Ben bu konularda okuduklarımı ve öğrendiklerimi uzun uzadıya yazıp sonunda da ulaştığım sonuçları sıralamıştım.
Özetle kafam çok karışık. Yazımın, ortaya koyduğum paylaşım kuralları çerçevesinde alıntılanmamış olmasına mı kızayım yoksa benim yazmadığım bir yazının altına sanki tümünü ben yazmışım gibi adımın yazılmış olmasına mı kızayım bilemiyorum. Siz ne dersiniz, ne yapayım?

Exit mobile version