Nisan Şakası Orta Mesafe Triatlonu 2014

Nisan Şakası Orta Mesafe Triatlonu 2014

Nisan Şakası 2014 madalya2014 için iki ana hedefim vardı: biri, aklıma takılmış bir şekilde kalan 3:10’dan hızlı bir maraton koşmak, diğeri de bir uzun mesafe triatlon (tam ironman) bitirmekti. Bunlardan ilkini mart ayının başında tamamlayarak bir kenara kaldırdım. Hemen sonrasında triatlon hedefli çalışmalara döndüm. Geçtiğimiz hafta sonu Türkiye’nin en önemli koşu etkinliği olan İznikUltra’da İznik Dağ Maratonu’nu koşmama rağmen bu hafta yakınımızda düzenlenen bir orta mesafe triatlon varken kaçırmak istemediğimden Kuzey Kıbrıs Triatlon Federasyonu tarafından düzenlenen, daha önceden methini duyduğum Nisan Şakası isimli yarı ironman mesafesindeki yarışa katıldım. Bu ikinci orta mesafe triatlonum oldu, ilkini Ekim 2013’te Antalya’da koşmuştum. Aşağıda Nisan Şakası deneyimlerimi ve yarışın raporunu okuyabilirsiniz.

Aklımda uzun mesafe öncesinde bir orta mesafe (yarı ironman) yarışına katılıp durumumu görmek olduğundan birkaç ay öncesinden Nisan Şakası yarışına kaydolmuştum. Hem durumumu görecek hem de yurt dışında bir triatlon yarışına katılma deneyimi elde edecektim. Deneyimden kastım sadece yarış koşmak değil. Uçakla gidileceğinden bisikleti söküp taşıma çantasına koymak, bu büyük çantayı havaalanına ulaştırmak, uçağa vermek, inince almak ve yarış yerine taşımak gibi birçok konuda ne bilgim vardı ne de deneyimim. Bunun dışında bu yarışta ilk defa wetsuit kullanacak olmak da benim için önemli bir deneyim olacaktı. Bu sıraladıklarım belki bazı okuyucularda “ne var yahu, bunlar çok da acayip şeyler değil ki” gibi bir düşünceye neden olmuş olabilir ama birçoğu benim aklımı kurcalıyordu. Ne kadar basit şeyler olsa da bunları bir kere deneyimlemek kadar öğretici başka bir yöntem olmadığını düşünüyorum. Ben burada detaylı olarak aktaracağım çünkü bu bir kerelik deneme şansı olmayan ve bu işlere kalkışacak kişiler için bir iz bırakmak istiyorum. Dilerseniz aşağıdaki başlığı atlayıp doğrudan yarış raporuna geçmek için bu bağlantıyı kullanabilirsiniz.

Bisiklet sökme/takma/taşıma

İlk iş bisikleti nasıl taşıyacağına karar vermek. Ya bir bisiklet taşıma çantası edineceksiniz ya da şartları zorlayıp bisikleti kendi kendinize paket yapacaksınız. İkincisi tabii daha ucuz bir çözüm ama sonuçları açısından çok riskli. Bir taşıma çantası alacaksanız, çok alternatif var ama aslen iki seçenek mevcut; sert (hard case) veya yumuşak (soft case) çanta. Yumuşak çantalar da bence karbon kadrolar için riskli. Sonuç olarak, özellikle de uzun uçak yolculukları yapılacaksa uygun fiyatlı bir hard case almak şart. Sağ olsun bir arkadaşım bana kendi çantasını ödünç verince ben bu arayıştan kurtulmuş oldum. Aynı çantayı Kopenhag’a giderken de kullanacağım için bu yolculuk güzel deneyim oldu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.


Çantayı edindikten sonra sıra bisikleti sökme aşamasına geliyor. Bu aşama beni biraz geriyordu, çünkü daha önce yapmamıştım ve kendi söktüğüm ve birleştirdiğim bisiklet güvenli olmayacak gibi geliyordu. Ama neyse ki bu konuda işler oldukça ilerlemiş, sökmek de takmak da çok kolay. Sadece belirli aletlere sahip olmak ve bir sıraya uymak gerekiyor. Öncelikle pedalları sökmek şart. 8 numara alyan anahtarı ile bunu kolayca hallediyorsunuz. Unutmayın her iki taraf da aynı yöne sıkılıp gevşetiliyor. Ayrıca takarken çok sıkmamak gerekiyor. Dolayısı ile doğru bir şekilde takıldıysa sökmek çok kolay oluyor. Ardından gidon sökülüyor. İster çatalın tepesindeki göbekten isterseniz boğazın ucundan sökün, fark etmiyor. Ben ilkini tercih ettim, çünkü zaten boğazdaki birkaç ringi üste taşıyıp gidon yüksekliğini düşürmek istiyordum, bir taşla iki kuş vurdum. Gidondan sonra ön ve arka tekeri söküp millerini bir kenara koydum. Sadece kadro kalmış olduğu haliyle çantaya yerleştirdim. Arka aktarıcı bir-bir buçuk santimetre kadar dışarıda kaldı. Bazı çanta ve bisiklet modeli kombinasyonlarında bu olmayabilir ama benim kadrom ve kullandığım çanta çiftinde bu sorun oldu. Arka aktarıcıyı sökmek de çok kolay. Söktüm ve eski bir gazeteye sarmalayıp kadroyla birlikte çantaya yerleştirdim. Cantlar/lastikler için ayrı iki soft çanta vardı, onları da o çantalara koyup hazır ettim. Çanta kolayca kapandı. Bu aşamada sökerken kullandığınız aletleri, pedalları ve cant millerini de çantaya koymayı unutmamak önemli.
Ek: Benim belirtmeyi unuttuğum ve yorumlarda Özlem’in dikkat çektiği önemli bir konu var, buraya eklemem gerek. Uçakla yolculuk edecekseniz bisikleti paketlerken lastikleri tamamen indirmiş olduğunuzdan emin olun. Aksi taktirde basınç değişimlerinde lastiğiniz patlayabilir.
Bu bisiklet çantaları her arabaya kolayca sığmayabilir. Benim aracım Honca Jazz ve oldukça geniş bir bagajı olmasına rağmen ancak arka koltukları tümden yatırarak çantayı sığdırabildim. Eğer havaalanına kendi aracınız dışında bir araçla gitmeyi planlıyorsanız ayarlamayı yaparken bu detaya dikkat edin. Havaalanında, AnadoluJet bankosunda, check-in işlemi sırasında çantanın içinde ne olduğunu sordular. Bu konuyu daha önce birkaç arkadaşla konuşmuştuk. Havayolu şirketlerinin nedense bisiklete karşı garip bir yaklaşımı var. Daha ilginci bu garip davranış şirketten şirkete de farklı sonuçlar doğurmuş. Örneğin AnadoluJet içinde bisiklet olduğunu öğrenince 30 Euro ödemem gerektiğini söyledi. Oysa bir önceki akşam başka bir arkadaşım aynı şirketle ücret ödemeden taşıtmıştı bisikletini. Konuyu epey tartıştım; kavga ederek değil ama bunun bir spor müsabakası olduğunun ve desteklenmesi gerektiğinin altını çizerek konuştum. Birkaç telefon görüşmesinden sonra ücreti alacaklarını söylediler, ben de daha fazla uzatmamak için ödeyip konuyu kapattım. Pegasus ile uçan arkadaşlar internet üzerinden ek bagaj formu doldurup 45 TL ödemişler. Benden de dönerken hiç ücret almadılar. Biletim gidiş ve dönüş içerdiğinden ilk etapta aldıkları iki yön için olabilir, bu detayı bana söylemediler. Özetle, bu konu biraz karışık, sizin başınıza ne geleceğini de önceden bilmeniz zor, her şeye hazırlıklı olun.
Kıbrıs’a indiğimde ilk şaşkınlığı telefonum hiçbir şekilde çalışmadığında yaşadım. 2014 yılında hiç beklemiyordum böyle bir şey ama AVEA, KKTC’de hiç çalışmıyormuş. Orada arkadaşlarla buluşacaktık ve eşime vardığımı haber verecektim, ikisini de yapamadım. Neyse ki çok küçük bir havaalanı, arkadaşlarla buluşmamız zor olmadı, onlar gelince de sağ olsunlar onların telefonu ile eşime haber verebildim. Bu arada bisiklet çantasını özel bir yerden alacağımı düşünüyordum, o nedenle gidip nereden alabileceğimi sordum. Normal bavullarla aynı yürüyen banttan geleceğini söylediler. Şaşırdım ama gerçekten de sorunsuzca bant üzerinden geldi. Yarışın yapılacağı ve yarışacakların kalacağı otel havaalanına bir saat uzaklıkta. Arkadaşlar önceden bir transfer ayarlamıştı. İkinci şaşkınlığı aracı gördüğümde yaşadım. Aslında bildiğim ama kullanmadığımdan unuttuğum bir bilgiyi, KKTC’de trafiğin soldan aktığını hatırladım. Araca 4 adet bisikleti ancak sığdırabildik. Otele vardıktan ve bir şeyler yiyip karnımızı doyurduktan sonra bisikletleri toparlama zamanı geldi. Söktüğüm sırayla kolayca toplayabildim bisikleti. Sadece arka aktarıcıyı takarken kafanız karışabiliyor, bunu nasıl tam ayarlayacağım diye ama takılacak yer öyle tasarlanmış ki farklı bir açıda tutturmanız mümkün değil. Bu sökme ve toparlama işlerinde eller çok fena yağ olabiliyor, buna bir çözüm bulmak gerek diye düşünürken başka bir arkadaşın bu işi ince ameliyat eldiveni ile yaptığını fark ettim. Bence çok akıllıca bir çözüm, bundan sonra uygulayacağım. Bu önlemi almadıysanız eldeki yağları çıkarmanın en kolay yolu yağ çözücü sprey (wd40). Kimyasal olarak bir zararı var mı bilmiyorum ama yağdan kurtulmanın çok kolay bir yolu.
Dönüşte bisikleti toplama işi çok kolay bir iş halini almıştı. Sitenin bahçesinde toparlarken eşimden birkaç fotoğraf çekmesini istedim. Yazıdaki fotoğraflar bunlar.
Nisan Şakası bisiklet parkuru
Nisan Şakası bisiklet parkuru eğim grafiği

Nisan Şakası koşu parkuru
Nisan Şakası koşu parkuru eğim grafiği

Yarış öncesi

Bisikletleri topladıktan sonra yarış parkurunda küçük bir tur attık. Trafiğin soldan akmasına bu noktada daha fazla alışmış olmak gerekti. Özellikle yol kesişimlerinde dönüşü nasıl yapacağınızı önceden düşünmek gerekiyor. Neyse ki bulunduğumuz bölgede 5-10 dakikada bir araç geçiyor da çok sıkıntı olmadı. Bisiklet denemesinden sonra wetsuit denemesi yapmaya karar verdik. Wetsuit giymesi çıkarması çok kolay olmayan bir şey olduğundan önce kararsız kaldık ama ilk denemeyi yarışta yapmamak için giyinme kararı ağır bastı. İlginç bir şekilde beklediğimden kolayca giyindim ama boyut konusu tartışma yarattı. Benden daha uzun veya geniş olanlar aynı modelin (Orca TRN) benim aldığımdan bir numara büyüğünü almışken, benden daha kısa olanlar yine aynı modelin aynı numarasını almışlardı. Herkes kendini rahat hissettiğine göre wetsuit boyutu belirleme işinin tartışmalı olduğuna karar verdik :). Ben almadan önce bir numara büyüğünü denemiş ona göre bunu almıştım. Sanırım uzun olmama rağmen zayıf ve ince olduğumdan bu tercih doğru olmuş. Denize girip yüzdüğümde rahatsızlık vermediğini görünce için rahatladı. Biraz dar hissediyorum ama sanırım bu işin doğası bu, mümkün olduğunca vücuda oturması gerekiyor. Boğazımı sıkmadığına ve kulaç atışımı zorlaştırmadığına göre bir yanlışlık yok diyebilirim. Bu arada küçük bir ipucu: Wetsuit giyerken ayaklarınızda çorap olursa çok daha rahat giyebiliyorsunuz.

Nisan Şakası yarış brifingi
Yarış brifingini Fifi de sonuna kadar dinledi 🙂

Denizden çıkıp toparlandıktan sonra yarış toplantısına geçtik. Yarışı oldukça samimi ve istekli bir ekip düzenliyor. Toplantıda tüm detayları anlatmalarının yanı sıra tüm katılımcıları, tanıdıklarını detaylarından da bahsederek tek tek anons ettiler. Bu toplantıyı bir miktar uzatsa da çok güzel bir jest olduğundan kimsenin canını sıkmadı. Dördüncüsü düzenlenen yarışa daha önce bir veya daha fazla gelenler olmuş ve anlaşılan o ki gelenekselleşen yarışta dostluklar başlamış. Toplantı sonrasında makarna partisine geçildi. Güzel bir makarna, yanında tavuk eti ve içeceklerle sunuldu. Ardından tatlı da unutulmamıştı ve sütlaç verildi. Bence çok güzel hazırlanmış bir makarna partisi oldu. Ancak otelin restoranında canlı müzik başlayınca kendimizi dışarı zor attık. Bu da çok bir şey ifade etmedi çünkü dışarıda da havuz başında düğün vardı :). Neyse ki gürültü aşırı yüksek değildi de biraz sohbet etme ve dinlenme fırsatı bulabildik. Biz yarışın düzenleneceği bu otelde yer bulamadığımızdan 1 km uzaklıktaki diğer otele geçtik ve sabah 5:30’da kalkmak üzere uyuduk. Uyanır uyanmaz yeniden aynı otelin restoranına kahvaltı için geldik. Güzel bir kahvaltı sonrası hazırlanmak için fazla zamanımız kalmadığından hemen bisikletleri hazırlamaya koyulduk. Yarış saat 8:00’de başlayacak ve en geç 7:30’da değişim alanına her şey bırakılmış olacaktı. Bu hazırlık evresi aslında çok basit birkaç küçük işten oluşsa da hep uzar ve sonlarda acele etmek zorunda kalınır. Yine biraz öyle oldu ama çok da gecikmedim. Start için sahile çağrıldığımızda daha wetsuiti giymemiştim. Önceki gün deneyimi yaşamış olmak çok işe yaradı da hızla giyindim. Aslında o işi biraz sona bırakmak iyi de oldu çünkü güneşin altında o şeyle durmak cidden bunaltıcı olabiliyormuş. Ya önceden giyinip suya girip serinlemek gerek ya da benim gibi son ana bırakmak.
Nisan Şakası yüzme öncesi
Yüzmede ilk tur sonu (Fotoğraf: F.N. Ramiz)

Yarış

Yüzme

Yarış tam zamanında başladı. Çene çalıyorken bir anda start kornasını duyduk. Ön grupta olamayacağımı bildiğimden çok da koşturmadım zaten. Denizin epey bir süre sığ gittiğini önceki gün fark etmiştim (önceden yüzme parkurunu test etmenin önemi). Mümkün olan en erken zamanda atlayıp yüzmeye başladım. Parkur işareti olarak kullanılan dubalar çok küçük olduğundan görmekte zorlanacağımı düşünüyordum ama dalga tepelerinde bakmayı akıl edince bu konuda çok sıkıntı yaşamadım. Sanırım ilk defa çok düzgün bir çizgide yüzmeyi başardım. Sadece bir ara duba ile aynı renk olan hakem botu beni yanılttı ama neyse ki çabuk fark ettim. Bunlar küçük detaylar, triatlona başlayacaklar için püf noktaları. “Hakem botuna önceden bak, aynı renkteyse ayırt etmeye dikkat et, sürekli yer değiştiren hakem botlarının pozisyonlarını takip et.” Yüzme iki tur şeklinde planlanmıştı ve ilk turun sonunda sudan çıkıp sahildeki dubanın etrafından koşmak gerekiyordu. İlk hedefim birinci turu olabildiğince sakin geçmekti. Yönümü sahile doğru döndüğümde daha önceden kerteriz belirlemediğime biraz canım sıkıldı ama bir yandan kulaç atıp bir yandan sahili hafızamda canlandırmaya çalışmak hem kafamı yüzme sıkıntısından uzaklaştırdı hem de dubanın yerini anımsamayı/kestirmeyi başardım. Ellerim dibe değinceye kadar yüzdüm, hatta biraz daha zorladım ve iyice kıyıya yanaştım. İkinci turda başıma sıkça gelen şey oldu, yine bir miktar mide problemi yaşadım, hatta sanırım biraz kustum da. Neyse ki çok fazla sıkıntı olmadı da sudan 40 dakikanın altında çıktım. Aslında wetsuitin biraz daha yardım edeceğini umuyordum ama olmadı. Çok doğru bir hatta yüzmeme rağmen mesafeyi 2070 metre ölçtüm. Birçok atlet de buna yakın ölçümler yapmış. Eğer öyleyse yüzme zamanımın çok kötü olduğunu söyleyemem.

Nisan Şakası yüzme - Mert
Yüzmede ilk tur sonu (Fotoğraf: F.N. Ramiz)

Bisiklet

Yüzmeden çıkarken sığ bölümde koşma aşamasında kafamda hep yapacaklarımın sırası vardı. Önce kolundaki saati çıkarıp ağzınla tut, sonra fermuarı açıp kollarını çıkar, sonra saati geri tak, boneyi ve gözlüğü çıkar. Bisikletin yanına kadar sakince yürüyerek bunları yaptım. Wetsuitten kurtulunca hemen önceden hazırladığım elektrolitli sıvının yarısını içtim. Hazırlığı tamamlayıp bisiklet etabına başladım. Her zaman değişim alanına bisikleti bırakırken düşük viteslerde kalmak önerilir ama burada bu konu çok daha önemliydi. Çünkü bisiklet etabı ana yola doğru çıkan 600-700 metrelik çok sert bir tırmanışla başlıyor. Neyse ki sonraki turlarda buraya inilip çıkılmadan anayoldan dönüş yapılıyor ama bisiklete böyle bir başlangıç yapmak cidden zor. Bisikletteki hedefim eforu %80 civarında tutarak sürekli 80-90 kadansta çevirmekti. Garmin Quick Release Kit triatlonlarda çok işe yarıyor, burada da bisiklete başladıktan hemen sonra ilerlerken saati kolumdan alıp kolayca gidona taktım. Ekrana sadece kadans ve anlık hız bilgisini vermiştim. Parkur fazlasıyla iniş ve çıkış içeriyor. Kısa ama sert çıkışlar ritmi bozup insanı yorabiliyor. Yine de bisiklet etabı boyunda sadece bir yokuşta küçük dişliye inmek zorunda kaldım, geri kalan yol boyunca hep büyük dişlide ve 90 kadansta kalmaya gayret ettim. Etap, 15 km gidiş 15 km dönüş olan 30 km’lik 3 turdan oluşuyor.

Nisan Şakası bisiklet parkuru eğim grafiği
Nisan Şakası bisiklet parkuru eğim grafiği

 
İki dönüş noktasında su, arada bir düzlükte de jel, muz ve su veriliyordu. Her tur için birer jel ve birer muz planı yapmıştım. Dönüşlerde de hep su alacak kendi taşıdığım suyumu acil durumlar için saklayacaktım. Bu planı gerçekleştirdim de. Bir kere hızla giderken muzu alamayıp düşürdüm. Dönüşlerde yavaşladığımızdan 750 cc’lik suları almak çok sorun olmuyordu ama ikinci turda düzlükte de su almaya çalışınca suyu düşürdüm. Beslenme planım ve gerçekleştirmesi bu sefer oldukça iyiydi diyebilirim. Planımdan bir yarım muz eksik kaldı ama o da çok sorun yaratmadı. Organizasyonun bisiklet etabındaki desteği bence oldukça iyiydi. Su bitti, jel kalmadı gibi şeyler olmadı. Düzlükte 4-5 gönüllü düzgün aralıklarla sıralanıp ellerindekinin ne olduğunu bağırarak karşılıyorlardı atletleri. Bu konuda sadece bazı gönüllülerin düştüğü küçük bir yanlışı belirtmek istiyorum. Bisikletle giden birine bir şey uzatılıyorsa, uzatılan şeyin hiç hareket etmemesi gerekir. Bisikletçi yaklaşırken alacağı şeyin sabit olacağı varsayımıyla yaklaşır ve uzanır. Vermeye çalışan kişi de elindekini bisikletçiye göre ileri veya geri hareket ettirirse zorluklar yaşanır, hatta bu alma-verme işi gerçekleşmez. Bir veya iki defa bunu yaşadım ama beslenme noktalarının genel durumu yanında bu hiç de sorun değil.
Nisan Şakası bisiklet-Mert
Duvardan aşağı hızla inerken… (Fotoğraf: Can NAZLI (c))

Bisiklet etabında çok ilginç şeyler olmadı. Beni geçenler oldu, ben de bazılarını geçtim. Aklımda kalan iki şeyden biri çok büyük bir yılanın ölmüş bedeniydi. Parkur görece bakir bir bölgede olduğundan vahşi yaşama sık rastlanıyor sanırım. Çok uzun ve kalın bir yılanın karşıdan karşıya geçerken bir araba tarafından ezilmiş bedeni bizim sürdüğümüz sol şeridin kenarında duruyordu. Hem korkutucu hem de üzücü bu görüntüyü 3 kez görmek durumunda kaldık. Aklımda kalan diğer şeyse “duvar” denilen tırmanışla ilgili. İlk turda zinde olduğum ve gözüm sürekli kadansta olduğu için çok fark edemedim sanırım bu yokuşu. İkinci turun dönüşünde tam karşısındayken ileri doğru bakınca ne kadar heybetli olduğunu görüp korkuya kapıldım, hatta saçmalık derecesinde dik olduğunu düşünüp biraz da güldüm. Üçüncü tura başlarken görüntü aklımda bir türlü gitmedi ve o tur boyunca hep 85.km’de o yokuşu nasıl tırmanacağımı düşünüp durdum. Yaklaşırken kendimi rahatlatmak için “ilk turdaki gibi davran, ileri ve yukarı bakma” desem de yine görüp “bu nasıl yokuştur yahu” demekten kendimi alamadım. “Duvar” kadar olmasa da parkurda epey tırmanış vardı. Bilmiyorum TT bisiklet kullananlar zorluk çekti mi ama ben yol bisikleti kullandığımdan ve antrenman yaptığım bölgeler de çok tırmanışlı olduğundan aşırı derecede zorlanmadım. Belki bir TT ile bu kadar rahat olmayabilirdim, kim bilir.
Nisan Şakası bisiklet özet
Bisiklet etabındaki durumum

Koşu

Bisiklet etabı boyunca bulutlu ve serin olan hava koşuya geçerken açıldı ve güneş yakmaya başladı. Koşunun başlangıcı bisikletten daha da zorlayıcıydı. 500-600 metrelik oldukça dik bir tırmanışla başlayan sonra daha hafif bir eğimle tepeden inip sahilden devam eden ve 2,5 km gidiş 2,5 km dönüşten oluşan bir parkur. Tabii dönüşte eğim hafif de olsa o tepeye tırmanmak oldukça zorlayıcıydı. Hem bisiklette planladığımdan biraz daha fazla tükenmiştim, hem hava aşırı sıcaklaşmıştı hem de parkur beklediğimden daha sert çıkmıştı. Eğimlerin sertliği dışında zemin de oldukça bozuktu. İlk iki turu beklediğim gibi geçmeme rağmen sonra işler kötüye gitmeye başladı. Üçüncü turda çok yavaşladım, dördüncü turdaysa yokuşlarda yürümeler başladı. Hiç sıkıntı çıkarmayan, alışık olduğum ayakkabım bu sefer ayağımı vurmuş, yaralar canımı acıtmaya başlamıştı. Ayrıca daha önce başıma hiç gelmeyen, trisuitin kol altlarıma sürtmesi sorununu yaşadım. Sanırım denizin çok tuzlu olması ve koşu etabında havanın çok sıcak, güneşin kavurucu olması bunları tetiklemişti. Ama koşuda beni negatif etkileyen en büyük etken sanırım yorgunluktu. Geçtiğimiz hafta dağ maratonu koşmuş ve aradaki haftada çok da hafif olmayan antrenmanlar yapmış olmak bacakların hızlarını korumasının önünde engel oldu. Koşarken, yavaşlamayı kendime çok dert etmedim. Bu yarışın hedef yarışım olmaması ve bahsettiğim etkenler yüzünden kendimi zorlamama gerek yoktu, çok fazla yıpranmadan yarışı tamamlamam yeterliydi. Her turda su içip kendimi ıslatarak serinlettim ve 4 turu tamamlamaya odaklandım. Bu etapta da istasyonlar çok iyiydi. 2,5 km’lik parkurda başta, sonda ve arada da iki tane olmak üzere 4 istasyon vardı. Koşu etabı hakkında tek sıkıntı bence zemindi. Zeminin bu kadar kötü olduğunu tahmin etmiyordum.

Nisan Şakası koşu analiz
Koşuda işlerin kötüye gidişi çok net görülüyor

Bitişte saatime baktım ve 5:31’i görünce bayağı sevindim. Zorlu bir parkur, yorgun bacaklar ve koşu etabındaki kavurucu güneş düşünüldüğünde süre bence oldukça tatmin ediciydi. Antalya’daki sürem 5:14’tü ama orada hem yüzme ve koşu mesafeleri çok kısaydı hem de parkur buraya göre düzdü. Boynuma taktıkları madalya da çok hoşuma gitti. Bitişte, arkadaşlar sağ olsun, bol patates kızartmalı soğuk biralı bir masada buldum kendimi. Biraz sohbet ve gölgede rahatlama iyi geldi. Keyfim yerindeydi ama zamanım yoktu. Sabah 05:15’ten beri ayaktaydım ve bir yarı demir adam mesafesi triatlon tamamlamıştım ama durup dinlenmek yerine hemen wetsuiti yıkamalı, kurumaya bırakmalı, o sırada bisikleti söküp paketlemeli ve kendim de duş almalıydım. Saat 17:00 havaalanına kalkacak servise rahatça yetişmenin tek yolu hızla işe koyulmaktı. Neyse ki sökme-takma işinde deneyim kazanmıştım. Hızla bu işleri tamamlayıp otobüsteki yerimi aldım. Dönüşte bisiklet çantası için ücret almadılar. Belki de gidişte verdiğim ücret iki yönlüydü, bilemiyorum, ama bisikletle döneceğimi bilmeleri mümkün değil. Dedim ya bu işlerde standart yok. Ercan Havalimanı çok küçük bir yer. Zaman geçirmek için neredeyse hiç yer yok. Sadece kontrolden geçtikten sonra bir iki kafe var ve yerleri sınırlı. Ben bir kahve alıp oturacak yer bulabildim de bir miktar dinlenme fırsatım oldu. Uçak yolculuğundan sonra Ankara’da, Ercan Havalimanı’nda olduğu gibi çantayı yürüyen bantta bekledim. Tüm bavullar ve çantalar bitti, bant durdu. Bisiklet çantası gelmedi veya başka bir yere gitti diye çok korktum. Doğruca kayıp bagaj bölümüne gidip durumu aktardım. Neyse ki Esenboğa’da bu tip büyük ve kırılabilir şeylerin elden getirildiğini öğrendim de rahatladım. Ücret alım konusu nasıl standart değilse havalimanında çantalara nasıl muamele edildiği de değişkenlik gösteriyor demek ki.
Daha önce de yazdığım gibi hedef yarışım değildi ama böyle bir parkurda beklediğimden daha iyi bir sonuç aldım. Bisiklette düşündüğüm kadar kötü değilim anlaşılan. Enerjimi ve bacaklarımdaki gücü koşuya yeteri kadar saklayabilirsem çok daha iyi sonuçlar olabilir. Yüzme konusunda çok fazla ilerleme kaydetmeye çalışmanın şu an için çok anlamlı olmadığını düşünüyorum. Bulunduğum seviyeyi korumaya ve denizden çıktığımda yorulmamış olmaya yönelik antrenman yapmam yeterli olacak.
Nisan Şakası yüzme startı
Fotoğraf: Can NAZLI (c)

Organizasyon

Yarış organizasyonu oldukça başarılıydı. Az sayıda insanla ve az bir bütçeyle ulaşılan sonuç saygı duyulacak seviyede. Antalya’da aynı mesafede yapılan yarışta istasyonların durumu içler acısıydı. Oysa bu yarışta söylenen/vaat edilen her şey yarışta karşımıza çıktı. Kayıt düzeni, kalacak yer ve transfer konusundaki destek, değişim alanları, parkur mesafesi ölçümleri ve madalya beklentinin üzerindeydi. Türkiye Triatlon Federasyonu’nun Antalya’daki yarış için KKTF’den alması gereken dersler var. Organizasyon konusunda geliştirilebilecek sadece iki unsur söyleyebilirim: biri değişim alanında halı olmaması, diğeri koşu parkurunun zemininin çok kötü olması. Bunlar dışında on numara yarıştı diyebilirim. Emeği geçen herkese teşekkürler

Sonuç detayı

Kıbrıs Nisan Şakası 2014 – 5:31:54
Yüzme: 2.07 km – 0:39:22
T1: 0:3:32
Bisiklet: 91.35 km – 2:56:35
T2: 0:1:19
Koşu: 21.05 km – 1:51:20

“Nisan Şakası Orta Mesafe Triatlonu 2014” hakkında 14 yorum var

  1. Mert selam, yine cok detayli ve harika bir yazi yazmissin. Yazi bu kadar detayli olunca ve birilerine kilavuz olmayi amacladigindan, unuttugun bir detayi ekleyeyim dedim. Cantaya jantlari koyarken, lastik havalarini tamamen olmasa da, indirmekte fayda var. Ayrica eger yaninizda, lastik sisirmek icin kartus tasiyorsaniz, bunu bagaja vermeniz sart ve bir kisinin sadece 2 tane tasimasina izin veriliyor.
    Bisikleti tasirken, havayoluna odenen ekstra bagaj fiyati da, yurtdisina cikarken tek yon 30€ maalesef. Kibris fiyati ucuz; Kopenhag’a giderken sana kotu bir surpriz olabilir diye simdiden uyarmak istedim.

    1. Lastikleri indirme konusunu atlamışım hakikaten. Çok önemli konu. Hatırlattığın için teşekkürler… Hemen ekledim… 🙂

  2. Birkac yorum daha 🙂 Bisikleti sokup takarken, eldivenle ugrasmak istemezsen; eline bulasan yagi temizlemenin en kolay yolu islak mendil. Hani bebek poposu silerken kullanilan islak mendiller var ya… Eline surmenle yagin cikmasi bir oluyo. Su ve sabunla bir turlu cikmayan bu yag, bebek poposu icin uretilmis islak mendille bir saniyede nasil cikiyor diye merak etmiyor degilim bu arada! Hani anne olsam, 10 kere dusunurdum o mendilleri kullanirken 🙂
    Bisiklette duvar gibi diye bahsettigin yokusa benzer bir yokus Kopenhag’da da var. Parkur 2 tur oldugundan, yalnizca 2 kere tirmaniyorsun ve o da tipki Kibris’taki gibi kisa bi yokus yani cabuk bitiyo ama onceden bilmek iyi olur diye soyleyeyim dedim. Bilmeyince, kotu bir surpriz oluyo! 🙂
    Bu arada kucuk bi not… Kopenhag havaalaninda, bisiklet en bastaki banttan geliyo (tum ucuslara ait ekstra bagaj bandi orasi). Bavullarini ise, ucusa ait olan baska bir banttan aliyosun.

      1. Yaris gunune kadar ben de oyle saniyodum!!!! Kesinlikle yokuslu denecek bir parkur degil ama kesinlikle duz de degil. 1000m tirmanis var ve tum yokuslar belli bir bolumde. Baslangic duz, bitis duz, arada ise Kibris’taki gibi, habire inip ciktigin bi bolum var, tum irtifayi orda aliyosun zaten. Gozunu korkutacak yokuslar degil ama benim gibi duz zannettiginde, yarista yokuslarla karsilasmak moralman yikici oluyo. O yuzden bilgine 🙂
        Bosuna demiyorum, sen gitmeden bir araya gelelim, biraz anlatayim parkuru. Bu arada kesinlikle Kibris’taki gibi degil ama kosuda da cikis ve inisler var ve bir suru donus. Barlas’la yaristan sonra oturup saymistik haritadan. Bir turda 47 tane donus var ve 3,5 tur atiyosun orada. Mecburen pace dusuyo biraz o donuslerde. Kosuda ne farkeder ki deme, ediyo 🙂

  3. Eline sağlık çok güzel ve sıkıcı olmayan detayda yazmışsın son derece keyifle okudum. Tebrikler.

  4. Selam Mert,
    Sonuç için tebrik ederim. Uzun süredir blogunu takip ediyorum, ama nedense daha önce orta mesafe triatlon koştuğun haberini kaçırmışım. Bu sebeple Strava’da sonuçlarını görünce, ilk triatlonunu HIM koştuğunu sanarak sonuçlarına iyice şaşırmıştım. Tekrar tebrikler.
    Bir sorum var. Geçtiğimiz yıllarda triatlon ile ilgili şöyle bir kural konulduğu haberini almıştım: Bisiklet etabında, lider yarışçı sana tur bindirirse diskalifiye oluyorsun ve yarıştan çıkarılıyorsun. Tam nisan şakası yarışına kaydımı yaptırmak üzereyken bu haberi alınca, organizasyona bu kuralı uygulayıp uygulamadıklarını soran bir eposta gönderdim. Bana uyguladıklarını ve biraz daha kendimi geliştirip katılmamı önerdiklerini söylediler. 🙂 Sonuç olarak katılmadım. Bu durum ile ilgili bir bilgin var mı? Yarış öncesi toplantıda böyle birşeyden bahsedildi mi?

    1. Triatlon yarışlarında bu kural uygulanıyor ama yaş gruplarında da uygulanıyor mu çok emin değilim. Ayrıca yarı demir adam ve demir adam yarışlarında bu kuralın olduğundan da emin değilim. Kaldı ki Nisan Şakası gibi orta mesafe ve uzun mesafe triatlonlarda bisiklet etapları dev turlardan oluşuyor (örn: Kıbrıs ve Antalya’da bu 30 km’lik 3 tur şeklindeydi) En hızlı atlet 45-46 dk’da bir turu dönse, tur yemek için saatte 20 km’nin altında sürmek gerekir. Eğer triatlet bu seviyelerde yavaşsa, evet sorun olabilir. Olimpik üstü mesafelerde bu kural var mı ben de araştırayım.

      1. Bu bahsettiginiz kural, sadece sprint ve olimpik yarislarda gecerli fakat sadece elit sporcularda uygulaniyor. Yas gruplari yani bizim gibi amatorler icin gecerli degil.
        IM ve 70.3’lerde ise, boyle birsey zaten yok. Sadece her disiplin icin diskalifiye sureleri var. Mesela 70.3’te 1:10’da sudan cikmak zorundasin yoksa transition alaninda bisiklete cikmani engelliyorlar.

  5. tek kelime ile harika 🙂 hem yarışı bu derece güzel ve sorunsuz bitirebildiğiniz için tebrik ederim, hem de bu güzel deneyimi yazarak paylaştığınız için teşekkür ederim 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir