1. Erdek Uzun Mesafe Triatlon Kampı

1. Erdek Uzun Mesafe Triatlon Kampı

kamplogoŞöyle 4-5 gün güzel bir coğrafyada bir otele kapansak, günde 4 öğün sınırsız güzel yemek verseler, sürekli yüzme, bisiklet ve koşu antrenmanı yapsak, dinlenirken de eğitim verilse, deneyimler anlatılsa, teknik dokümanlar ve antrenman programları dağıtsalar, ne süper olur değil mi? Her mesafede triatlonlara hazırlananlar için nefis bir hayal. Yurt dışında bu tür triatlon kampları oldukça yaygın. Peki ya Türkiye’de? Ne yazık ki yapılmıyor. Daha doğrusu, bugüne kadar yapılmıyordu. Bu kampların ilki 11-15 Eylül tarihleri arasında Maratonİst’in, özellikle de Emre ve Sezin Tacir çiftinin kusursuza yakın bir organizasyonu ile Erdek’te gerçekleştirildi. İşte bu yazı o kampın detaylarını anlatıyor.

Triatlon kampları Amerika’da ve Avrupa’da sıkça düzenlendiğini biliyoruz. Amaçları daha çok uzun ve ultra mesafe triatlonlara hazırlanan sporcuları bir araya toplayıp bir yandan teorik bilgi verirken bir yandan da yoğun bir antrenman programı ile gelişime destek sağlamak. Benzer hedeflere sahip insanların birlikte antrenman yapmalarına, böylece hem motive olmalarına hem de antrenörlerinden ve birbirlerinden öğrenmelerine sebep olan bu tip bir araya gelişler dünyada yaş grubu triatletler arasında çok revaçta. Türkiye’de bu konudaki eksikliği görüp öne çıkan ise Maratonİst ekibi oldu. Karanlığa küfür etmektense bir mum da sen yak prensibiyle Emre ve Sezin Tacir çifti oturup bir organizasyon planlamışlar. Facebook üzerinden oldukça erken bir tarihte de duyurdular. Ben çok uzun süre katılıp katılmamaya karar verememiştim. Hatta 7-8 Eylül hafta sonu halen evde oturmuş gitsem mi gitmesem mi diye düşünüyordum. Aslında program ve içeriğe bakınca gitmemek gibi bir tercih çok da gündeme gelmiyor ama işten 3 gün izin almayı ve git-gel toplamda 1100 km araba kullanmayı gerektirdiği için epey düşündüm. Böyle bir kamp düzenleniyorken hele de ülkedeki ilk denemesi olacakken gitmemek olmaz diyerek kararımı verdim ve çarşamba günü sabah saat 10 gibi yola çıktım.

Triatlon kampı akşam
Soldan sağa: Özgür Aksaman, Cüneyt Eviner, ben, Emre Tacir ve Sezin Tacir

Karar vermeye çalışırken Ankara’da triatlon yarışlarına hazırlanan ve katılan arkadaşlarıma da sorduğumda birçoğunun haberinin olmadığını görmek beni biraz üzdü. Kamp için Facebook üzerinde bir etkinlik sayfası açılmış ve gerçekten çok iyi yönetilmişti. Yine Facebook üzerinde Triatlon Türkiye sayfasında ve ilgili olabilecek sayfalarda duyurular paylaşılmıştı ama karar aşamasında fark ettim ki çok fazla insanın olaydan haberi yoktu. Bu insanların tümüne nasıl duyurulabilirdi bilmiyorum ama bunun bir yolunu düşünmek gerek. Aslında artık insanlar Türkiye’de böyle şeyler olduğunu duyacaklar ve bu tip duyurulara gözleri/kulakları daha açık olacak.
bisiklete cikarken
Çarşamba günü Erdek’teki Hülya Motel’e saat 16:00 gibi ulaştım. Henüz sadece bir kişi gelmişti. Bir odaya yerleştim. Sonradan öğrendim ki otel Sezin Tacir’in ailesine aitmiş. Çok uzun süredir hizmet vermekte olan bir otel görünümü vardı. Tek katlı binalar ve yan yana sıralanmış odalardan oluşuyor. Çok fazla beklentiniz yoksa uyumak ve duş almak için yeterli, küçük odalara sahip otelin kafe/restoran kısmı denize bakıyor ve her daim serin. Büyük bir çınar ağacı altında oturup esintinin keyfini çıkarırken dinlenebileceğiniz bir bölümü de var. Birkaç saat içinde katılımcıların neredeyse tamamı otele ulaştı. Saat 18:00 gibi bir tanışma ve başlangıç toplantısı yapıldı. O an için 20’ye yakın sporcu masadaydı (daha sonraki günlerde katılanlarla beraber 30 kişiye yakın katılımcıya ulaşıldı). Bazı triatletler aileleri ile birlikte gelmişlerdi. Katılımcılar birbirlerinden farklı seviyelerde ama benzer hedeflere sahip kişilerdi. Bir veya daha fazla ultra veya uzun mesafe yarış bitirmiş olandan tutun da daha sadece bir tane sprint triatlon koşmuş olana kadar değişik deneyimde insan gelmişti. Herkes kendinden ve spor geçmişinden bahsedip hedeflerini özetledi.
program
Kampın programı çok öncesinden çok detaylı bir şekilde hazırlanıp paylaşılmıştı. Bu yaklaşımı çok severim. Neyin ne zaman ve nasıl olacağını bilmek insanın kendini planlaması açısından çok önemli. Emre Tacir de 5 günü, saatlere varıncaya kadar planlamış. Tüm beslenmemizi otelde yapacağımız için her gün hangi öğünde ne çıkacak listesi bile yapılmıştı. Her ne kadar yemek listesinin üzerinde taslak yazsa da sonradan gördük ki listeye tam olarak uyuldu. Yani daha kampa başlamadan, hangi gün hangi saat ne yapacağımı ve hangi gün hangi saatte ne yiyeceğimi biliyordum. Bunun yanı sıra normalde otelde satıldığını düşünmediğim içecekler de satılmak üzere getirtilmişti. Yani ihtiyaç duyduğunuz özel şeyler için de bir yerlere gitmenize gerek bırakmamışlardı. Örneğin sporcu içeceği çeşitlerini normalde böyle bir otelde bulmayı beklemezsiniz veya akşamları rahatlamak için bira içmek istiyorsanız genelde tek çeşitle yetinmeniz gerekir. Ama bu gereksinimler düşünülmüş ve hazır edilmişti. Kamp boyunca günde 4 öğün yemek ücrete dâhil edilmişti (günlük 55 TL), onun dışındaki içecekler ekstra olarak ödenecekti.
ilk gun kosu
Toplantı sonrasında kısa bir hazırlık yapılıp ilk antrenman olan bir saatlik koşuya hep birlikte başlandı. Erdek sahili boyunca uzanan yaklaşık 8 kilometrelik yolda önce çok yavaş, herkesin uyacağı bir tempoda, sohbetler eşliğinde koşuya başladık. Sonradan herkes kendi temposunda koşarak antrenmanı tamamladı. İklime, ortama, parkura ve katılımcılara alışmak için güzel bir antrenman oldu. Hem birbirimizi hem de çevreyi biraz tanımış olduk. Ardından akşam yemeği yedik ve 2012 Kona yarışı ile ilgili uzunca bir video izledik. Ironman yarışlarının nasıl düzenlendiği ve koşanların neler yaşadığı gibi bilgiler edinmenin yanında biraz da motive olmuş olduk. Sonra eğitmen olarak kampta bulunan (Türkçe ilk ve tek triatlon kitabının yazarı ve deneyimli triatlet) Utkuer Yaşar triatlon ve triatlon antrenmanları hakkında bir miktar bilgi aktarımında bulundu.
malzemegosken
Ertesi gün sabah kahvaltısından bir süre sonra yüzme antrenmanı için denizdeydik. Önceden ölçülmüş yaklaşık 200 metrelik bir hat boyunca git-gel yaparak 1200 m kadar yüzdükten sonra GoPro kullanılarak yüzerken kısa kayıtlarımız alındı. Deniz buna pek uygun olmasa da mümkün olduğunca iyi bir şekilde kayıt yapılmaya çalışıldı. Ardından 8×80 m yüksek tempo çalışması ile yüzme antrenmanını bitirdik. Öğle yemeği sonrası biraz dinlendikten sonra bisikletlerimizin üzerindeydik. Hep birlikte Erdek şehir merkezinden çıktıktan sonra herkes kendi temposuna geçti. Gruplar kendiliğinden oluşmuş oldu. Benim içinde olduğum grup 30 km civarı dönüş yaptı ve toplamda 60 km pedal çevirmiş olduk. Sürüş sırasında hem Utkuer hem de diğer deneyimli triatletlerden bisiklet hakkında ipuçları almak keyifliydi. Doğru vites kullanımı, duruş, yokuşta ve inişte neler yapılması gerektiği gibi küçük ipuçları yeni başlayanlar veya gelişime açık olanlar için oldukça faydalıydı. Bisikletten döner dönmez üzerimizi değişip zaman kaybetmeden yarım saatlik koşu antrenmanına çıktık. O akşam Swim Smooth yüzme videoları izleyerek yüzme tekniği ve drilleri hakkında bilgilendik. Videolar arasında Utkuer Yaşar da eklemeler ve gösterimler yaptı. Ardından sabah yapılan çekimleri inceleyerek birkaç sporcunun yüzme stilindeki yanlışlar üzerine konuşuldu. Ben de hiç farkında olmadığım bir hatamı bu sayede öğrenmiş oldum. Bu videoların incelenmesi sırasında benim bilgisayarım kullanıldığından tüm videoları almıştım. Döndükten sonra kendi kayıtlarımı ayıkladım ve incelemeye devam ettim. Aşağıdaki videoda da görüleceği gibi kulacımı dirseklerim kırık bir şekilde ve çapraza doğru atıyorum. Hemen altındaki videoda ise deneyimli bir yüzücünün doğru kulaçlarını görebilirsiniz. Bu hatayı düzeltmek için ne tür driller yapmam gerektiğini de artık biliyorum. Bu yönde çalışmaya hemen başlayacağım.


Üçüncü gün kahvaltı sonrasında ilk antrenman uzun bisiklet antrenmanıydı. Yine aynı şekilde hep birlikte şehir merkezinden çıktık ve gruplar ayrıldı. Ben uzun tur yapacak olan ekiple birlikte sürdüm. Bisiklet parkuru şöyleydi; Erdek’ten çıkıp Bandırma yoluna doğru ilerleniyor, yaklaşık 20 km mesafedeki kavşaktan Bandırma-Çanakkale yoluna, Çanakkale yönüne dönülüyor. Bu dönüşten sonra asfaltlama çalışması olduğundan yeni asfaltlanmış ama trafiğe henüz açılmamış taraftan rahat bir biniş yapılabiliyordu. Bir süre sonra bu rahatlık sonlansa da trafik çok yoğun olmadığından emniyet şeridinden rahatlıkla ilerlenebiliyordu. İlk 20 kilometrelik bölümde birçok yerde asfalt bisiklet için uygun değil, çok sarsıyor ama sonrasında daha iyi bir zemin var. O gün 40. kilometreden dönüp 80 km bir sürüş yapmış olduk. Parkur çok sayıda tırmanış içerdiğinden bence bisiklet antrenmanları keyifli ve faydalı oldu. Sizden daha iyi ama yakalayabileceğiniz birileri ile antrenman yapmak gerçekten çok faydalı oluyor. Yalnızken kendinizi zorlamadığınız kadar zorlayabiliyor ve zihinsel sınırlarınız varsa onları biraz daha ileriye taşıyabiliyorsunuz. Tabii kime takılmaya çalıştığınızı iyi belirlemek lazım aksi takdirde hayal kırıklığına uğramak veya daha kötüsü sakatlanmak işten bile değil. O gün öğle yemeği sonrası biraz dinlenip yeniden denize girdik. Önceki gün öğrendiğimiz drilleri yineleyip oturtmak ve videoda gördüğümüz yanlışları düzeltmeye çalışmak için faydalı bir antrenman oldu. Sonrasında 45 dakikalık koşu antrenmanı sırasında bana eşlik eden eski bir atlet arkadaşın motivasyonuyla sahildeki yolun sonundaki sert tırmanışla tepeye de tırmanarak o günkü antrenmanları sonlandırmış oldum. Normalde her gün tek antrenman yapmaya çalışıyorum ve iki veya üç antrenmanı kaldıramayacağımı düşünüyorum. Oysa böyle bir günün sonunda bile 45 dakikalık koşu içerisinde o sert tepeye koşarak çıkıp inebildiğimi gördüm. Kampın benim için en büyük faydalarından biri de bu zihinsel engelleri aşmama yardımcı olması oldu. O akşam yemekten sonra Utkuer, triatlon yarış ve antrenman malzemeleri hakkında, Göksen, TT bisikletler, Ironman yarış donanımları ve bike fitting hakkında, Duygun ise yarışlardaki değişimler hakkında detaylı bilgiler paylaştılar. Bu konulara henüz çok girmemiş kişiler için müthiş faydalı bir akşam olduğu kanaatindeyim.
transitition duygun
Dördüncü günün sabahı bizi bir sürpriz bekliyordu. O günkü plan yüzme, bisiklet, koşu, bisiklet ve tekrar koşu olacak şekilde beş parçalık bir antrenmandı. Ancak sabah havanın kapalı, yağmurlu ve rüzgârlı olduğunu görünce programı değiştirip ertesi günkü programı uygulamaya karar verildi. Böylece kahvaltı sonrası uzun bir koşu yapmak üzere Kapıdağ yarımadası tepelerine doğru antrenmana başladık. Biz hazırlanırken hava toparlamaya başlamış hatta koşmaya başladıktan sonra iyiden iyiye düzelmişti. Koşunun ilk kilometrelerinde ekipçe ilerledik ama tepelere doğru tırmanış başladığında herkes kopmaya başladı. Önde üç kişilik bir ekip hızla tırmanmaya başladığına ben bir miktar geride durmaya çalıştım. Sonra, neden geri duruyorum ki, bakalım ne kadar gidebileceğim diyerek öndeki gruba yetişmeye çalıştım. Bir süre sonra onların da bir yol ayrımında 5-10 sn duraklamasından faydalanıp yetiştim. Bir süre daha yükseldik ve plana göre 2 saat koşmamız gerektiğinden bir saat dolunca dönüşe geçtik. Koştuğumuz tepeler o kadar güzel ve iç açıcıydı ki antrenman bitmesin istedim. Ormanın içinde mis gibi bir havada kendini esintiye kaptırıp koşmak gibisi yok. Bu sırada Utkuer ile şehirlerde yaşayarak kendimize ne büyük haksızlık ettiğimizden ve buranın aslında İstanbul gibi rezil bir kentten 1-2 saat uzaklıkta olmasının ne kadar ironik olduğundan söz ettik. Döndükten ve öğle yemeğini yedikten sonra uzun bir dinlenme bizi bekliyordu. Zaten 2-3 gündür birlikte olduğumuzdan epey kaynaştığımız ekiple uzun sohbetler yapma ve gülüp eğlenme fırsatı bulduk.
yüzme hazırlığı
Akşamüzeri uzun yüzme antrenmanı vardı. Ekibin birçoğu yine belirlenmiş rotada sahile paralel git gel yapacaktı. Biz birkaç kişi Erdek koyunun güney ucundaki burnuna doğru gidip gelmeye karar verdik. Sonradan ölçtüğümüz kadarıyla gidiş geliş toplam 3500 metreye yakın yüzmüş olduk. Açık denizde uzun yüzme antrenmanı olarak bana çok faydası oldu. Dönüşte yavaş olduğumdan tamamen yalnız kaldım ve yön bulma anlamında epey pratik yapmış oldum. Canlı ve büyük denizanaları bir miktar korkmama neden olsa da çok umursamadan antrenmana odaklanmayı başarabildim. O günün akşamında bizi bir sürpriz bekliyordu. Emre ve Sezin, kampa katılan herkes için esprili küçük hediyeler almışlar. Herkesi anons edip, alkışlayıp, hediyelerini verdiler. Beni kampta ticari olarak tek kar ettiren sporcu olarak tanıttılar (yemeklerde et tüketmeyip yemek masrafımı az tuttuğumdan :)) ve güzel bitki çayları hediye ettiler. Madem otçusun al ot çayı iç demek istediler sanırım :). Bu hediye faslının ardından yarış anıları anlatıldı ve sonra da ateş başında gitar ve şarkılar eşliğinde sohbetler başladı.
bisiklet
Son günün sabahı gürültü, patırtı ve patlamalarla uyandım. Aklıma önce silahlı çatışma hatta savaş fikri geldi. Doğru düzgün ayılınca ilgisiz olduğunu fark edip dolu yağıyor ve büyük dolu parçaları çinkolarda patlıyor gibi bir çıkarım yaptım. En sonunda pencereden kafamı uzatınca kaldığım odanın iki yan odasının arka tarafında büyük bir yangının çıktığını fark ettim. Benim odama çok yakındı, bu nedenle hemen içerideki eşyalarımı arabaya taşıdım ve odayı boşalttım. Zaten 5 dakika sonra oda duman dolmuştu. İtfaiye geldi ve yangını hızla kontrol altına aldılar. Böyle bir kampın yapılması için var gücüyle destek olan otel sahipleri için hepimiz çok üzüldük. Kimseye bir zarar gelmemişti ama maddi zarar vardı. Herkesin morali bozuldu. Motivasyonumuzu kaybetmiştik, Emre ve ailesi için de güç bir durum ortaya çıkmıştı. Bu nedenle o günü iptal eder ve evlere döneriz diye düşünürken Emre hemen kontrolü ele aldı ve hiçbir sorun olmadığını programa sonuna kadar devam edeceğimizi söyledi. Onun bu kararlılığı herkesi harekete geçirdi. Otel çalışanları sanki hiç olağandışı bir olay yaşanmamış gibi kahvaltıyı tam zamanında hazır etmişlerdi. Daha itfaiye işini bitirmeden kahvaltımızı etmiştik bile. Emre-Sezin çiftinin ve tabii ailelerinin kararlılığı ve devam etme çabası takdire şayandı. Sezin’in annesinin “yapmayalım” diyen bir arkadaşımıza “olur mu canım biz sizi alkışlamak için sabırsızlıkla bekliyoruz, hadi bakayım” dediğine şahit oldum. Restoranın bir kısmındaki masaları değişim alanına çevirmişlerdi bile. Hatta gerçek bir değişim alanı gibi sandıklarımız dahi vardı. Hazırlığımızı yapıp antrenmana başladık. Tam olarak bir yarış değildi ve isteyen farklı mesafelerde farklı parçaları yapabilecekti ama hedef yapabildiğin kadarını yapabildiğin kadar iyi yapmaktı. İki grup planlanmıştı; her iki grup 1800 m yüzdükten sonra isteyen 40 km bisiklet, 9 km koşu, 40 km bisiklet ve 6 km koşu şeklinde büyük, isteyen de 40 km bisiklet, 6 km koşu, 20 km bisiklet ve 6 km koşu şeklinde küçük antrenman yapacaktı. Ben 1800 m yüzme, 40 km bisiklet ve 9 km koşu sonrasında bıraktım. Hem o gün 5-6 saat araba kullanarak eve döneceğim için çok yorulmak istemiyordum hem de bir an önce bitirip hazırlanmak istiyordum. Kendi antrenmanımı bitirip hazırlandıktan sonra herkesin tamamlamasını bekledim. Birlikte yemek yedikten sonra da herkesle vedalaşıp yola koyuldum.

Tüm bu 5 gün boyunca Emre’nin, organizasyonu tam plana uygun şekilde ilerletme çabasına ve başarısına hayran kaldım. Programa uyulması konusunda takıntılı olduğumdan bu konu özellikle dikkatimi çekti. Sezin ve ailesinin konaklama ve yemek konusundaki desteği çok iyiydi. Hiçbir konuda sıkıntı yaşamadık. Otel çalışanları ve aşçılar bile ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Benim et yemediğimi öğrendikten sonra yemeklerde mümkün mertebe bana etsiz alternatifler üretmeye çalışmaları çok hoştu. Cuma günü kampa katılan hem dostluğuyla hem teknik bilgisiyle hem de Ceviner markası altında sunduğu malzemeleriyle ekibe önemli katkı yapan Cüneyt Eviner de işin başka bir parçasıydı. Emre’ye organizasyon konusunda destek olan Ali ve Erkmen, kampı belgelemek, antrenmanlarda sporculara destek olmak (bisiklet antrenmanlarında araçla tüm yol boyu) adına kendi antrenmanlarını bir yana bıraktılar. Hem katılımcı olup hem de bir eğitmen gibi tüm bilgisini paylaşan Duygun da bence ekibin bir parçası gibiydi. Böyle bir kampı düşünen, planlayan, gerçekleştiren ve destek olan herkese ayrı ayrı teşekkür etmek gerek. Belki tam olarak profesyonel değildi ama bu samimi haliyle kişisel çaba ve özveriyle hazırlanmış, çok güzel sonuçlanmış bir kamp oldu.
Son gün ayrılırken Emre ve Sezin’e teşekkür ettiğimde lütfen eksik gördüğün her şeyi paylaş dediler. Aslına bakarsanız bu konuda yazacak şey bulmakta zorlanıyorum. Çok büyük ihtimalle bundan sonraki kamplar (ister aynı ekip tarafından yapılsın ister farklı kişiler tarafından) çok daha iyi olacaktır. Ama asıl önemli olan ilki gerçekleştirip bir yol açmak, bunun yapılabildiğini ve faydalı olabileceğini herkese göstermekti. Bunu yaparken hem pozitifler hem de negatifler anlamında sonrakilere yol gösterici olduğunuzdan sonrakilerin sizden iyi olması kaçınılmaz gibi görünebilir. Umarım bu kampların sayısı ve sıklığı artar ve umarım hepsi en az bu kadar güzel ve verimli olurlar.
Not: Bu konuda Duygun Yurteri de CyclingTr’de güzel bir rapor yazmış, tavsiye ederim.

“1. Erdek Uzun Mesafe Triatlon Kampı” hakkında 4 yorum var

  1. Böyle bir organizasyonun ilk defa yapıldığından haberim yoktu. Yazınızı okuyunca ne kadar önemli olduğunu anladım. Gerçekten insanda triatlon yapma isteği ve heyecanı yaratıyor 🙂

  2. Selam Mert. Yazı hoşuma gitti eline sağlık ama bizi bunlar kesmez, detayları alacağız haberin ola. Bu söyleyeceğimin ilki. İkincisi; Yarış öncesi bir gün belirleyelim sen bizi biraz aydınlat. Hatta keşke diyorum şu eğitim sırasındaki toplantılarınızı kayıt altına almış olsanız ne iyi olurmuş.Ben de GoPro’yu verseydim yada kartını, uzun uzun çekim yapsaymışşınız. Süper olurmuş.

  3. Katılmayanlar için ciddi bir handikap olmuş. Birincisinden haberim yoktu, ikincisinde kesin oradayım. Bu arada bira tercihiniz için de tebrik ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir