Koşu Bandı

Koşu Bandı

Haile Gebrselassie 4 dk/mil ile koşu bandında
Haile Gebrselassie 4 dk/mil ile koşu bandında

Koşmaya başladığımdan bu yana antrenmanlarımın neredeyse tamamını sokakların/caddelerin kaldırımlarında, Eymir Gölü etrafında ve evimin yakınındaki bir kilometre uzunluğundaki parkurda yaptım. Tatilde veya iş gezisinde olduğumda gittiğim yerlerde de koştuğum oldu. Koştuğum yerlerin ortak noktası “açık havada” olmalarıydı. Şöyle geriye dönüp baktığımda koşularımın %98’inden fazlasını açık havada yaptığımı söyleyebilirim. Çünkü, her ne kadar, genel anlamda koşmayı seviyor olsam da aslında “açık havada koşmayı” seviyorum. Koşarken yüzüme çarpan rüzgarı hissetmekten, çevremde olup bitenleri gözlemlemekten, uzun parkurlarda değişen manzaradan keyif alıyorum. Koşu sırasında değişen hava şartlarının veya yol/zemin durumlarının beni şaşırtmasını, onlara uyum sağlamayı seviyorum. Koşu dışında zamanımın birçoğu işte veya evde, kapalı ortamlarda hareketsiz geçtiğinden dışarıda olmayı ve belirli bir hızda farklı yerlere doğru yol almayı seviyorum.
Bunu yapmamı, yani açık havada koşmamı engelleyecek ve beni bir binanın içinde altımda kayan bantın üzerinde olduğum yerde koşmaya zorlayacak çok az şey oluyor. Bunların başında da kötü hava ve zemin koşulları geliyor. Hava çok soğuk olsa da, yağmur, kar veya rüzgar olsa da insan açık havada koşabiliyor. Ancak zemin kardan veya buzdan dolayı aşırı kaygan bir hale geldiğinde açık havada koşmak benim için imkansız oluyor. Bu zamanlarda birkaç gün koşu antrenmanlarına ara veriyorum. Durum birkaç gün içinde değişmezse işte o zaman koşu bandında koşmak kaçınılmaz oluyor.

Ankara’da bu yıl kışın son yıllara göre biraz daha sert geçiyor oluşu son birkaç haftada benim için çok sayılabilecek sayıda fazla antrenmanı koşu bandında yapmama neden oldu. Hatta son uzun koşumu bir şeyler izlemeden, iki buçuk saat boyunca duvara bakarak yapmak zorunda kaldım.
Aslında koşu bandında maratonlara veya ultramaratonlara hazırlanan koşucular olduğunu biliyorum. Ya da koşu bandında yapılmış çok ilginç antrenmanlar veya yarışlar duydum. Bunlardan biri 2004 yılında yapılmış “treadathalon“. Christopher Bergland ve Dean Karnazes yanyana iki bantta 24 saat boyunca koşmuşlar ve Christopher Bergland 153,76 mil ile dünya rekorunu (erkekler için şu an geçerli rekor bu, kadınlarda ise rekor 153,6 mil ile Edit Berces’de) kırmış. Tony Mangan, koşu bandında 48 saatte 251,8 mil koşmuş. Bilinen en hızlı koşu bandı maraton süresi ise Eric Blake’in 2:21:40’ı. İnternette bu tip kayıtları karıştırırken Almanya’da yaşayan Özden Taşdemir isimli Türkiye asıllı bir koşucunun 30 gün boyunca değişik kentlerde özel bir kabin içinde (alerji ve astım yüzünden açık havada koşamadığından) bantta koştuğunu okudum. Toplam 948 mil yapmış bant üzerinde. Bir haftada 500 mil koşan Mike Buss erkekler için ve çok yakın bir tarihte 22 Aralık 2011’de 517 mil koşan Sharon Gayter hem erkekler hem de kadınlar için 7 günde koşu bandında en çok koşma rekorlarını kırmışlar. Bu rekor örneklerini çoğaltmak mümkün. Ayrıca dailymile’da şimdi ismini anımsamadığım bir kadın koşucu vardı; bir dönem her gün 10 mil koşuyordu koşu bandında. Bir başka arkadaşımız da koşu bandında maraton koşmuştu. Görünen o ki birileri koşu bandından benim kadar nefret etmiyor.
Koşu bandının kötü yanları neler diye düşününce aklıma şunlar geliyor: Koşu bandında koşmak dışarıda koşmaya göre daha kolaydır. Bunun nedeni sıkça düşünüldüğü gibi üzerinde koşulan zeminin sürekli alttan çekiliyor oluşu değil, rüzgar direncinin olmayışıdır. Bu dezavantaj eğimi biraz artırarak ekarte edilebilir. Ayrıca, koşu bandı, rüzgar direnci olmadan çok uzun süreler koşmak, serbest hareket edememek ve farklı koşu biyomekaniği gibi nedenlerle yanlış adım atış alışkanlıklarına neden olabilir. (Güncelleme [26 Ocak 2016]: Bu iki konuda yanılmış olabileceğimi gördüğüm zaman başka bir yazı daha yazdım. Lütfen ona da göz atın. )Tamamen dümdüz bir zemine sahip olması nedeniyle sakatlıklara yol açabilir. Sürekli tam olarak aynı tempoda koşmanın doğal olmayan hissi denge kaybı yaratabilir. Rüzgar ve hava akımının olmayışı ve bunun soğutucu etkisinden yoksun bırakması ayrı bir sıkıntı. Bunların yanı sıra uzaklaşma hissi ve farklı yerler görme gibi psikolojik tatmin sağlayan unsurların olmayışı da negatif bir etken. Tüm bunlarla birlikte maliyeti yüksek (satın alma, bakım, elektrik gideri vb.) ve ergonomik açıdan kötü (gürültülü ve çok yer kaplıyor). En önemlisi de monoton ve sıkıcı olması.
Aslında koşu bandında koşmanın avantajları da yok değil. İlk aklıma gelen, hız antrenmanlarının veya intervallerin çok iyi şekilde yapılabileceği. Bu tip antrenmanlarda yerde tempo ayarlamak yerine sürekli sabit hızda gitmeyi kolaylaştıran koşu bandı bir avantaj olabilir. Benzer şekilde yavaş koşularda da hızını düşük tutmakta güçlük çeken koşucular için sabit tempo ayarlamak için ideal. Bir başka konu da tepe çalışmaları. Açık havada istenen eğimde istenen mesafede tepe bulmak bazen çok güç olabilirken koşu bandında çocuk oyuncağı; ayarlayın ve koşun. Tabi en önemli avantajı da kötü hava ve zemin koşullarında koşabilmenin tek yolu olması…
Bu arada, açık havayı, koşu bandını ve aynı zamanda bisikleti bir arada yaşamak isterseniz şöyle bir şey de varmış… 🙂
Koşu bantlı bisiklet
Koşu bantlı bisiklet

“Koşu Bandı” hakkında 4 yorum var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir