1’den 30’a ya da Yıl Sonu Zorlayıcı Hedefi

1’den 30’a ya da Yıl Sonu Zorlayıcı Hedefi

Ne demek 1’den 30’a? Yıl sonu zorlayıcı hedefi nasıl bir şey? Uzun lafın kısası şu: Aralık ayı boyunca her gün o gün ayın kaçı ise o kadar km koşmak. Yılı bitirmek için güzel bir zorlayıcı hedef. Evet, bir aydır her gün koşuyorum ve her gün bir önceki günden 1 km fazla koşuyorum. Daha önce kendi kendime uydurduğum, aslında hiçbir antrenman yaklaşımına uymayan hatta belki de hepsi ile ters düşen ama yapmak istediğim için kontrollü biçimde sürdürdüğüm benzer zorlayıcı hedefler belirlemiş, gerçekleştirmiş ve tamamlamak için sarf ettiğim çabayı, uygulamasını paylaştığım yazılar yazmıştım. Bu yıl, yıl sonu değerlendirmesi yapmak için elimde çok fazla bir şey olmadığından onun yerine bu “saçma” meydan okumanın hikayesini yazmak daha mantıklı geldi.

Son bir yıl.

Neredeyse bir yıldır, hatta belki daha uzun zamandır düzenli antrenman yapamıyorum. Bu yıl sadece bir yarış koştum, onun için dahi düzenli bir hazırlık dönemi geçiremedim. Bunun en önemli nedeni ülke değişikliği oldu tabii ki. Düşünülecek, karar verilecek ve yapılacak o kadar çok şey varken, bırakın bir antrenman programını, düzenli bir yaşamı bile sürdürmek zor oluyor. Yılın sonu yaklaşırken gözüme Strava profil ekranındaki yıllık toplam kilometre göstergesi takıldı. Kasım sonlarıydı sanırım ve 3600 km civarında bir rakam gördüm, yanlış anımsamıyorsam. 3650 km ortalama günlük 10 km demekti, aslında şık bir rakam ama aklıma acaba bunu yıl bitmeden 4000 km yapabilir miyim düşüncesi takıldı. Günlerin kısa, havanın soğuk olduğu bir zamanda, nemi oldukça yüksek bir havada bunu yapmak için epey çabalamam gerekecekti. Önce aklıma her hafta sonu çılgın uzun koşular yapmak geldi ama günlerin kısalığını düşününce hemen vazgeçtim. Tam o zamanlarda bir yerlerde karşıma Eddington sayısı çıktı.

Önce, şimdi tam anımsamadığım bir yerde rastladım bu kavrama. Ardından kara deliklerle ilgili bir belgeselde Eddington ismine rastlayınca araştırayım dedim. Arthur Stanley Eddington (1882–1944) İngiliz bir astrofizikçi. Dönemin en önemli konuları üzerinde çalışmış. “Fundamental theory” adını verdiği ve quantum teorisi, rölativite, kozmoloji ve yer çekimini bir araya getirmeyi amaçladığı çalışmaları bu alanlara çok şey katmış. Eddington önemli bir bilim insanı ama bu blogun ana konusu dayanıklılık sporları olduğundan gelin bu yazıda Eddington Sayısı’na odaklanalım.

Eddington aynı zamanda bolca bisiklete binen bir spor tutkunuymuş. Bilimsel bakış açısını burada da konuşturup Eddington Sayısı denen bir kavram ortaya atmış. Bu sayı, bir bisikletçinin uzun mesafe binişler konusundaki deneyimini ortaya koymakta kullanılıyor. Tanımı şöyle: bir bisikletçinin E sefer, en az E mil uzunluğunda yaptığı sürüşler arasında maksimum değer o bisikletçinin E sayısıdır. Biraz karışık gibi ama düşününce oldukça basit. Bir bisikletçi en fazla sayıda bindiği en uzun mesafe kadar uzun mesafe binişte deneyimlidir. Bu binişlerin art arda olması gerekmez. Burada önemli olan ne kadar çok sayıda uzun biniş yapıldığıdır.

Ben bunu koşuya uyarlarsak ve km olarak ele alırsak nasıl olur diye düşündüm. 2009 yılından bu yana yaptığım tüm koşuları küçük bir programcıktan geçirdim. Aslında beklediğim sonuç çıktı; 42. Şimdiye kadar 71 defa 42 km veya daha uzun koşu yapmışım. Neden bekliyordum? Hayır, “Hayat, evren ve her şeye dair nihai sorunun cevabı.” olduğu için değil. Bekliyordum, çünkü koşuda bu rakam özel, hem maraton mesafesi olduğu için yarışlarda koşuyoruz hem de uzun antrenmanlarda bir hedef olarak kullanıyoruz. 43’e geçtiğimde tekrarlama sayım 30’a düşüyor. Yani E sayımı 43 yapmak için 13 defa daha 43 km veya daha uzun koşu yapmam gerek.

Neyse biz konumuza dönelim. İşte bu sayıyı görünce aklıma başka bir belirleyici sayı fikri geldi; bir koşucunun her gün bir km artırarak kaç kilometreye kadar çıkabildiğini gösterecek bir sayı. Yani dayanıklılık ve hızlı toparlanabilme özelliğini belirleyecek. Kesin birileri daha önce düşünmüş ve adını vermiştir ama düşünülmemiş olma ihtimaline karşı şu ismi zikredeyim de ne olur ne olmaz: Derman sayısı (D) 🙂 . Tabii bu sayıyı belirlemeye çalışırken sakatlanmak işten değil. Bu riskten kaçınmayı da deneyecek koşucunun -ki ben hiç kimseye önermiyorum- olgunluğuna ve kendini bilirliğine bırakıyoruz. Hatta D sayısı koşucunun bu özelliklerini de gösteriyor olsun :D.

Kendimce böyle eğlenceli düşüncelerle zaman geçirirken hem bunu deneyebileceğimi hem de şu 4000 km yuvarlak rakam saplantısını tutturabileceğimi fark ettim. Bir taşla iki kuş vuracaktım. Konuyu eşim Başak’a açtım. O da uzun zamandır düzenli koşamadığından yakınıyordu. Ama hem onun son dönemdeki koşu hacmi düşük olduğundan hem de bazı sakatlıkları hala devam ettiğinden ona farklı bir zorlayıcı hedef belirledik. Benim hedefim ayın birinde başlayıp 30 Aralık’a kadar her gün o gün ayın kaçıysa onu koşmak olacaktı. Böylece D sayımı 30 olarak belirlemeyi umuyordum. Eşimin hedefi ise aynı şekilde başlayıp ayın 16’sında yeniden 15 km koşup ayın kalanını yeniden kilometreleri her gün birer azaltarak bitirmek olacaktı. İkimiz de Gauss’a gönderme yapıyor olacaktık. Ben, Gauss küçük yaştayken birden yüze kadar toplamasını isteyen öğretmenini n.(n+1)/2 yöntemiyle şaşırtması anekdotuna gönderme yaparken Başak da koşularının grafiğini Gauss dağılımı diye adlandırılan normal dağılım ya da çan eğrisi görünümüne benzeterek göndermeyi yapacaktı. 🙂

Her ne kadar çok net gerçekler olsa ve belirtmeye gerek olmasa da daha fazla ilerlemeden şunları yazmam şart: böyle bir şey hiçbir antrenman düzeninde/yaklaşımında yok, çok riskli ve yıpratıcı. Hiç kimseye önermiyorum, faydalı olduğunu düşündüğüm, çevremdekilere de örnek olsun diye yaptığım bir şey değil. Beni az da olsa tanıyorsanız ara ara böyle meydan okumalara -aslında challenge için meydan okuma yerine “zorlayıcı hedef”i tercih ediyorum- giriştiğimi, kendimle uğraştığımı fark etmişsinizdir. Bu da onlardan biriydi sadece.

Şehrin batısı artık benden sorulur.

Karar verildi ve ayın birinde 1, ikisinde 2 kilometre koşuldu. İtiraf ediyorum işin başında son 6-7 günü çok da fazla düşünmemişim. Günler ilerledikçe ayıkmaya başladım. Tamam zamanında 21 gün 21 km koştum ama hem şimdi o zamanki durumumda değilim hem de her gün 21 koşmakla üst üste 27, 28, 29 km koşmak farklı şeyler. Neyse ki daha oralara vardı. Böyle bir işe kalkışmışken farklı bir tat daha katmak istedim. Hazır yeni bir şehre taşınmışken çevremi daha fazla öğrenmek için bir fırsat olarak kullanabilirdim bunu. Bunun için her gün farklı bir yöne/bölgeye doğru koşmaya karar verdim. Bulunduğum yerin çevresini örümcek ağı gibi kuşatmaktı hedefim. Böylece Londra’nın batısında ayak basılmamış bölge bırakmayabilir, şehrin bu bölgesinin tüm dokularını görmüş olabilirdim. Böyle de yaptım. Yukarıdaki görüntü tüm koşuların (ilk birkaçı hariç) GPX dosyalarının üst üste konulmuş hali.

Tam da istediğimi yapabildim. Her ne kadar semtler sosyo ekonomik ve demografik olarak birbirlerinden belirgin şekilde farklılaşıyor olsa da şehrin mimari dokusu neredeyse her yerde aynı. İstisnalar olsa da her yerde binalar 2, 3 veya 4 katlı tuğla yapılardan oluşuyor. Bu şehirde (belki de ülkede) yaşayıp “Another Brick In The Wall” veya “Thick As A Brick” gibi göndermeler içeren şarkılar yapmamak imkansız gibi. Bir de binalar oldukça yaşlı. Bakın eski demiyorum çünkü sürekli tamir edilip güzelleştirilmiş ama aslı bozulmamış. Kimsenin aklına bu yaşlı küçük binaları yıkıp yerine 50 katlı rezidans yapmak gelmemiş sanki. Şehir geçmişine ve geleneklerine bağlı kalmış. Koşarken binaların üzerlerindeki yıl ifadelerine bakmaya çalıştım. Anımsadığım en eski tarih 1866. Hatta bazı binaların üzerinde 90-100 yıllık eski dükkan yazıları silik de olsa kalmış. Bir yerde “kiralık at ve at arabaları” yazısı gördüğümü hatırlıyorum. Binaların benzer yapıda ve yaşlı olması dışında her yerde var olan bir başka özellik de sık sık karşınıza çıkan nefis parklar, fundalıklar, çimenlik alanlar. Sanki Caesar III bilgisayar oyunu oynar gibi çevreyi yaşanabilir hatta çekici kılmak için bu tip alanları serpiştirmişler. Şehrin ortasından geçen Thames nehrini de güzel korumuşlar. Her iki kıyısı neredeyse kesintisiz yürüyüş/bisiklet yolları ve parklarla bezeli. Üzerinde de şık ve yaşlı köprüler var. Her koşuyu farklı bir yerde yapmanın yanı sıra tümüne farklı isimler vermeye de dikkat ettim. Ya döndüğüm noktadaki semtin ya da içinden geçtiğim bölgenin adını verdim. Sanırım artık şehrin batısına uzun yıllardır burada yaşayanlar kadar ve hatta onlardan da fazla hakimim.

İlk gün hariç baloncuklar.

Evden çalıştığım için zamanlama konusunda çok sıkıntı yaşamadım. Koşuları genelde öğle saatlerine denk getirerek hem beslenme düzenimi bozmamaya hem de havanın en sıcak ve aydınlık olduğu saatleri yakalamaya çalıştım. Her gün en az bir bazen iki kere yarım saatlik esneme yaptım. Ayakkabı değiştirmek için çok çabalamadım, genelde Hoka One One Clifton 5 ile koştum. Bu tip zorlayıcı hedeflerin gerçekten zorlayıcı olması için belirli bir peys (dk/km) belirlemek gerektiğini düşünüyorum. Yoksa benim için hiç yorucu olmayan çok yavaş bir hızda, hatta yürüme molaları ile çok rahat bir şekilde yapabilirim ve bu bir meydan okuma olmaz. Bu sefer de yapabildiğim kadarıyla 5:00 dk/km altında kalmaya dikkat ettim (tabii ışıklarda durduğum ya da kalabalığa takıldığım yerlerde saati durdurdum). Aslında bunun için çok zorlamadım kendimi ama göz ucuyla da saate bakmadım desem yalan olur. Son 3-4 gün bu hızı sürdürmenin vücudumu sınırlarından fazla zorlayacağını hissettiğimden daha sakin koşmaya çalıştım; hatta öyle koşmak zorunda kaldım. Londra çok düz bir şehir ama hiç yokuş yok demek de doğru olmaz. Özellikle ayın 26’sında koştuğum bölge olan Hampstead beni epeyi zorladı. Tabii bunda uzun süredir yokuş antrenmanı yapmıyor olmamın da etkisi var. Koşuların neredeyse hiçbirinde su ya da yiyecek taşımadım, satın almadım. Hava sıcak olmadığından ve koşu dışındaki zamanlarda çok iyi sıvı tükettiğimden koşu sırasında suya ihtiyacım olmadı. Koşu zamanlarını öğünlere iyi uydurduğum için de açlık yaşamadım. Tabii bu iş biraz daha uzasaydı bunu sürdürmek imkansızdı ama 30’a kadar benim içim sürdürülebilir oldu.

Koşarken genellikle yaptığım gibi kitap ya da podcast dinledim. Bu ay boyunca dinlediğim kitap ve podcastler şunlar:

  • The Illustrated Man – Ray Bradbury
  • Foundation 1. ve 2. kitaplar – Isaac Asimov
  • The Rise of the Ultra Runners: A Journey to the Edge of Human Endurance – Adharanand Finn
  • Exhalation – Ted Chiang
  • Fry’s English Delight – Stephen Fry
  • Stephen Fry’s Victorian Secrets (ilk 3 bölüm) – Stephen Fry
  • Ultrarunning History – Davy Crockett

Ultramaraton dünyası için küçük, ama benim için hem yeterince büyük hem de eğlenceli bir zorlayıcı hedefi daha tamamlamış olmak mutluluk verici. Vücudumu geri dönüşsüz derecede yıprattığımı düşünmüyorum. Fizyolojik olarak katkısı oldu mu emin değilim (olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor) ama zihinsel olarak fayda sağladığından şüphem yok. Koşarken dinlediğim The Rise of the Ultra Runners kitabında kısa süreli hatırlama yeteneğini yitiren bir ultramaraton koşucusundan söz ediyordu. Dün ya da birkaç saat önce ne kadar zorlandığını ve yorulduğunu unuttuğu için mi bu kadar başarılı olduğunu düşünüyordu yazar. Ben de bunu düşündüm: Acaba 25 gündür koştuğumu anımsamıyor olsam 26. gün o kadar yorgun hisseder miydim? Hissettiğimiz yorgunlukların ya da acıların ne kadarı gerçek, ne kadarını zihnimiz bizi kalkıp dışarı çıkmamaya ikna etmek için yaratıyor? Bunların cevaplarını öğrenmenin bir yolu da hissettiklerimizi bir kenara bırakıp yola koyulmak değil mi? Tabii bunu yaparken sakatlıkla geçici/sanal ağrıları ayırt edebilecek kadar farkındalığa sahip olmak şart. Bunu yapabilmek de vücudunu çok iyi tanımayı dolayısıyla deneyimi gerektiriyor.

12/30/2019Game Over Run ☀️2:37:4330.01 km128 m5:15 dk/km
12/29/2019Putney Run ⛅2:33:5629.02 km163 m5:18 dk/km
12/28/2019Circle Run ☁️2:23:0728.02 km145 m5:06 dk/km
12/27/2019Wimbledon Run ⛅2:16:1927.02 km156 m5:03 dk/km
12/26/2019Hampstead Heath Run ☁️2:08:1126.02 km212 m4:56 dk/km
12/25/2019Clapham Run ☀️2:02:5125.02 km78 m4:55 dk/km
12/24/2019Mortlake Run ⛅1:59:2324.01 km142 m4:58 dk/km
12/23/2019Osterley Activity ☀️1:53:3223.02 km91 m4:56 dk/km
12/22/2019Hanworth Run ☁️1:46:5522.01 km52 m4:51 dk/km
12/21/2019Fulwell Run ⛅1:42:5321.01 km64 m4:54 dk/km
12/20/2019Regents Park Run ☁️1:38:3220.01 km59 m4:55 dk/km
12/19/2019Wembley Run ☁️1:33:0119.02 km130 m4:53 dk/km
12/18/2019Battersea Run ⛅1:27:3818.03 km38 m4:52 dk/km
12/17/2019Richmond Run ☁️1:23:3617.03 km103 m4:54 dk/km
12/16/2019Hanwell Run ☁️1:17:1616.02 km80 m4:49 dk/km
12/15/2019Pitshanger Run ⛅1:11:5815.01 km91 m4:48 dk/km
12/14/2019Hemzemin Run 🌬️1:07:3114.08 km80 m4:48 dk/km
12/13/2019Wetlands Run ☁️1:02:2413.01 km44 m4:48 dk/km
12/12/2019Acton Run ☁️57:0212.02 km26 m4:45 dk/km
12/11/2019Extended Loop Run ☀️54:0811.01 km40 m4:55 dk/km
12/10/2019Old Deer Run 🌧47:0510.03 km30 m4:42 dk/km
12/9/2019Ravenscourt Run ☀️41:449.02 km4 m4:38 dk/km
12/8/2019Shepherd’s Bush Run ☀️38:278.02 km9 m4:48 dk/km
12/7/2019Loop Run ⛅34:307.01 km25 m4:55 dk/km
12/6/2019Kew Run ☁️29:266.02 km63 m4:53 dk/km
12/5/2019High Road Run ⛅24:425.01 km5 m4:56 dk/km
12/4/2019Bridge Run ☀️19:404.03 km17 m4:52 dk/km
12/3/2019Mahalle Run ☀️15:003.01 km2 m4:59 dk/km
12/2/2019Holborn Run 🌙9:452.02 km7 m4:49 dk/km
12/1/2019Sokak Run ⛅5:041.01 km3 m5:04 dk/km

“1’den 30’a ya da Yıl Sonu Zorlayıcı Hedefi” hakkında 8 yorum var

  1. Vizontele filminde deli Emin demişti ya “Şerefsizim benim aklıma gelmişti” 20 kilometreden sonra 21-22-23 koşmak için gerekli dayanıklılılığına ayrı, 1 koşup üşenmeden ertesi gün 2 koşup üşenmeden ertesi gün çıkıp 3 koşmak için gerekli olan disiplinine ayrı şapka çıkarıyorum

  2. Çevremdeki herkesin, her derken durdum bir… büyük çoğunluğun demeliyim, dilinde sürekli “bu ara” “bir süredir” istediği gibi antrenman yapamıyor, düzenli koşamıyor olduğu.. Yazını okurken ben sanırım sürekli arka planda bunu düşünüyordum. Kendimizi çok mu yorduk? Çok mu hırpaladık? Veya acaba bıktık mı? kilo alma verme korkuları kaygıları endişeleri… geçilen mesafe ve dayanıklılık eşikleri, hastalıklar, sakatlıklar, çok iyi çok uzun vs.. başarılı koşular.. her ne kadar kimse için koşmamış olsak da birileri tarafından duyulan o hayranlıklar.. veya hiçbiri değil de en basit haliyle yaşlanmaya başlamak, hayat değişiklikleri, geçişlerle bile kavga etmeye çalışmak… acık duramamak… bir yandan da okurken kendimce bu sene uydurduğum “oyunlar” sahile koşup deniz kabuğu biriktirme hedefim.. ne bileyim işte her gün yürü koş bile olsa 3km için çıkma hedefim… ıvır zıvır derken uydurduğum bi dolu hedef, oyun adına ne dersen.. hepsi bir çaba.. hareket etme çabası.. Çok seviyorum yazdıklarını okumayı Mert. Fikirlerini, deneylerini, paylaşma şeklini.. ve bir de şehre dair yazdıklarının manidarlığı. eski değil de yaşlı kelimesinin canımlığı! Nitekim, bir süredir düzenli koşamasam da devam eden, etmek isteyen biri olarak, bana yeni oyun ilhamları verdin. Teşekkür ederim..

  3. Yakın zaman önce bir koşu sonrasında “acaba yapılabilir mi?” diye düşündüm ama ayın son haftasındaki koşular çok zorlayıcı olur herhalde dedim ve böyle birşey deneme planı yapmadım.
    Şimdi bu yazıya denk gelince ben de en azından zorlayıcılığı daha az olan 16 sına kadar olan haliyle denemek istiyorum, tabi ki limitlerimizi bilerek.

    Yazılarınız benim gibi koşuya yeni başlayanlar için ayrıca değerli, bu alanda hem çeviri kitaplar hem bu şekilde blog v.s kaynak sayısının azlığı üzücü. Daha çok yazarsınız ve insanlar sayenizde koşar, daha fazla koşar.

    1. Merhaba,
      Ben de sanırım sizin bir podcast yayınızında duymuştum bunu ve 2020 Kasım’da uyguladım. 24. güne kadar geldim fakat 25. günde artık ayaklarım tutmaz oldu ve birkaç gün ara vermek zorunda kaldım. Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar iyi ve enerjik hissettiğimi hatırlamıyorum. Motivasyonum son derece iyiydi, tek sorun dediğim gibi ayaklar beni yarı yolda bıraktı. Bir dahakine 30k’yı kesin tamamlayacağım. Şu yaz bitsin de bir sağ salim. Kışın daha rahat oluyor 🙂

      1. 2 buçuk yıl sonra tekrar denedim ve başardım. Aralık 2022’yi 496k’yla tamamladım. Strava’ya bol bol o günkü antrenmanlardan videolar koydum. Kimi zaman sürüne sürüne kimi zaman azıcık sakatlanıp dizlik takarak ve asfalttan pistlere dönerek tamamladım. 20’li km’lerde her gün koşarak ilçe değiştirmekten sıkıldığımı, koşmak istemediğimi söylediğimi hatırlıyorum. Bunun yanında son gün 31k’yı yani yılın son gününü pistte döne döne son km’sini ise 3:50 pacelere inerek huzur içinde bitirdiğimi de hatırlıyorum. En vurucu olanı da söylemeyi unuttum 30. gün gece 12’yi geçmiş ben Kartal sahil civarlarında hâlâ eve ulaşmaya çalışıyorum ve bir daha asla böyle bir şeye kalkışmayacağımı düşünüyorum. Her şeye rağmen bitti ve başardım. Tekrar teşekkürler fikir için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir