Festival des Templiers – Endurance Trail 100 km

Festival des Templiers – Endurance Trail 100 km

Endurance Trail madalyaBu yılın ana hedefi bir 100 mil yarışı koşmaktı. Diğer her şey ikinci plandaydı. Tamam, üç saatten hızlı bir maraton hep ve hala hedef, ama bu yılın ana hedefi değildi. Ana hedefe başarıyla ulaşıldığını önceki yazıda uzun uzadıya anlatmıştım. Peki bir yılda/sezonda en önemli hedefe başarıyla ulaşan koşucu sonrasında ne yapar? Yarış sonrası hüzün (post race blues) kaçınılmaz. İnsan büyük bir hedefe uzun zaman çalışıp ulaştığında “Eee şimdi ne olacak?” hissine muhakkak kapılıyor. Belki siz yaşamıyorsunuzdur, ama bunun genel bir durum olduğunu biliyorum; hem de sadece koşu veya spor konusunda değil, her konuda. Bu hissin bir etkisi de motivasyon düşüklüğü olabiliyor. Kurtulmanın bir yolu sonraki yarışı belirlemek ve ona odaklanmak. Bu büyük bir hedef olmayabilir, sadece koşulacak ve bitişe ulaşılacak bir yarış dahi bu konuda yardımcı olabilir. Ama öte yandan dinlenmek ve sakatlanmamak için de yeterli süre ayırmak gerekiyor. Bu dengeyi bulmanın çok kolay olmadığına daha önce değinmiştim. Sanırım bu sefer bardağı kırmadan kaldırabildim ve 100 mil yarışından tam 33 gün sonra 21 Ekim cuma günü Fransa’da bir 100 km yarışı koştum.

Festival des Templiers yarış parkurlarından
Festival des Templiers adından da anlaşılabileceği gibi bir yarış değil, yarışlar topluluğundan oluşan bir patika koşusu festivali. 4 gün içinde 7-100 km arası mesafelerde toplam 11 yarış koşuluyor. Bu sayıya 4 adet çocuk yarışı dahil değil. Fransa’nın Midi-Pyrénées bölgesinde Millau isminde bir kasaba festivalin merkezini oluşturuyor. Tarn kanyonu (Gorges du Tarn) ile Larzac Platosu (Causse du Larzac) ve Kara Plato (Causse Noir) bu kasabanın çevresinde muhteşem doğal güzellikler ve haliyle nefis patikalar yaratmış. Yarışların tümü bu harika doğada ve zorlayıcı patikalarda geçiyor. Platoların yükseklikleri (ya da kanyonun derinliği) 500-600 m ve her türlü zemini barındırıyorlar. Bölge hakkında hızlı bir araştırma bile sizi bu kanyonlara ve platolara, daha da önemlisi Roquefort peynirine ulaştıracaktır. Bu küflü ve zengin kokulu peynirin memleketi bu bölge.
Ben yarışa çok geç bir tarihte kaydoldum. 100 mil yarışından sonra durumumun nasıl olacağını net tahmin edemediğim için “kayıt iptali” seçeneği de satın almıştım (kayıt sırasında biraz fazla ücret ödeyip belirli bir tarihe kadar iptal etme hakkı satın alabiliyorsunuz) ama bu hakkımı kullanmamaya yani gidip koşmaya karar verim. Bölge küçük, festival çok büyük olunca kalacak yer bulmam çok zor oldu. Hatta tek bir yerde konaklayamadım, iki ayrı yerde parçalı biçimde yer bulabildim. Ayrıca Millau’ya doğrudan uçmak da imkansız. Ya Lyon’a, ya Montpellier’e ya da Tolouse’a uçmak sonra da 2-4 saatlik yolculuklarla Millau’ya ulaşmak gerekiyor. Ben Tolouse’a uçup oradan kiralik bir araba ile Millau’ya geçtim. İyi ki öyle yapmışım çünkü çevrenin güzelliğini izleyerek sakin sakin seyahat etmek çok güzel oldu. Ayrıca, Millau gerçekten küçük ve neredeyse her yer yürüme mesafesinde olsa da yarış öncesi veya sonrası çok yürümek doğru olmayacağından kiralık araba orada olduğum sürece işime yaradı.

Festival des Templiers yarış parkurlarından
Fotoğraf : Bruno Monginoux( www.photo-paysage.com & www.landscape-photo.net)

Festival çok büyük, çok eski (1995’ten beri düzenleniyor), içeriğindeki yarış sayısı çok fazla fakat katılım büyük oranda Fransa’dan. Dolayısıyla yarış butik denemeyecek kadar büyük ama epey yerel kalmış durumda. Bunun bana en büyük etkisi bilgilere ulaşırken yaşadığım zorluk oldu. Yarışın sitesi oldukça detaylı ve büyük ama tamamen Fransızca. Kayıt formu, bilgilendirme epostaları ve hatta program kitapçığı tümüyle Fransızca. Bu süreç sanırım Google Translate hizmetini en çok kullandığım dönem oldu. Raporun tamamını okuyunca farkedeceksiniz ama şimdiden söyleyeyim yarış ve organizasyon hakkındaki tek negatif yorumum da bu.
Yarış kiti
Yarış kiti içeriği

19 Ekim çarşamba günüm yolculukla geçti. Perşembe sabahımı Millau’ya kadar gelmişken ünlü viyadüğünü yakından görmeye ayırdım. Millau Viyadüğü, Norman Foster’in eseri. 2001-2004 arasında inşa edilmiş. Tarn Nehri vadisinin iki yakasını bir araya getiriyor. 2,5 km uzunluğunda, 345 m yüksekliğinde ve yedi ayağı var. İki tarafından da arabayla inip çıktım, o nedenle ne kadar işe yaradığını tahmin edebiliyorum. Viyadüğün etrafında ve özellikle inşa edilmiş izleme bölgesinde birkaç saat geçirdikten sonra yarışın kayıt ve fuar alanına geçtim. Kayıt sorunsuz ve hızlı oldu. Organizasyon oldukça bonkör davranmış. Yarış çantası içeriği zengindi: Kolsuz ve bol cepli Kalenji marka güzel bir rüzgarlık, hoş desenlerde yarışın logosunu içeren güzel bir çift kolluk, yarışın bu yılki görseliyle bezeli bir Buff ve bir tane de Trail Origin 1995 baskılı beyzbol şapkası. Fuar alanında çok sayıda stand vardı. Bunlardan en büyüğü tabii ki ana sponsor olan Kalenji’ydi. Diğerleri de çoğunlukla Fransa menşeili markalardı. Ayrıca çok sayıda patika yarışının da standını gördüm. Kendime bir el matarası bir de Spi-Belt satın aldım. Bir makarna partisi yoktu ama dışarıda uygun fiyata çok güzel makarnalar yapan bir çadır vardı. Orada iki büyük makarna yiyerek kişisel makarna partimi de yapıp dinlenmeye çekildim.
Erkenden dinlenmeye hatta uyumaya geçmem gerekiyordu çünkü yarış sabah saat 4:15’de başlayacaktı. Neyse ki koşucular ve destekçileri için yarış başlangıç alanına yakın ücretsiz çok sayıda park alanı tahsis edilmişti de çok erkenden oraya gidip park edecek bir yer aramak zorunda değildim. Yarış akşamı önceki iki gece kaldığım yerde kalmayacağım için hem yarış için malzemelerimi hem de kalan tüm eşyamı hazırlamam gerekti. Saat 21 gibi yattım ve 2:30’da uyandım. Arabayı park edip başlangıca doğru yürüken hava sıcaklığı sanırım 2 derece civarındaydı. Üzerime geçici olarak bir şeyler giyip, yarış başlarken başkasına verme şansım olmadığından yarışı koşacağım şekilde giyinip gelmiştim. Tir tir titreyerek saatin 4:15 olmasını bekledim. Birileri sürekli mikrofondan konuşuyordu ama tabii ki Fransızca olduğundan hiçbir şey anlamadan üşüyerek bekledim. Sadece bir ara İngilizce “aramızdaki yabancılar el kaldırsın” gibi bir şey duyup az sayıda koşucu ile birlikte elimi kaldırdım. Kalkan ellerin azlığı yarışın ne kadar lokal olduğunun teyidi oldu. Tam 4:15’te kıvılcımların ışıltıları arasında yarış başladı.
Festival des Templiers yarış parkurlarından - Gorges du Tarn
O sabah erken saatlerde koşmaya başladığım bu yarış festivalin 11 yarışından en uzunu olan Endurance Trail‘di. Endurance (dayanıklılık) kelimesinin bizim bağlamımızda anlamı şu: “acıya veya zorluğa dayanma gücü; yorulmaya, strese veya diğer negatif etkilere rağmen devam edebilme yetisi ya da gücü”. Böyle bakıldığında yarışa güzel bir isim bulduklarını düşünüyorum. Parkur 100 km ve toplam kazanım yaklaşık 5000 m. Vadinin dipleri 300 m rakıma sahipken, platolar 900 m civarında. Parkur 7-8 defa bu platolara çıkıp yeniden vadilere inerek bu kazanımı 100 km içinde toparlıyor. Vadi ya da kanyon -coğrafik olarak bakıldığında- çok dar olduğundan tırmanışlar çok kısa mesafede hızla gerçekleşiyor. Haliyle bu durumda eğim inanılmaz sert oluyor. Ben yarış öncesi eğim grafiğine baktığımda yüksekliklere odaklanıp parkurun çok sert olmadığı sonucuna varmışım. Oysa yanılmışım. Daha önce başka yerlerde de değinmiştim, bu eğim grafikleri çok yanıltıcı olabiliyor. Genelde ters yönde bir yanılma oluyor; yani koşucu önceden parkuru çok zor olarak değerlendiriyor ve yarışta o kadar zor olmadığını görüyor. Bu sefer tam tersi oldu. Grafiklerin ölçekleri standart olmadığından çok dikkatle incelemek gerek.
Festival des Templiers - Endurance Trail eğim grafiği
Başlangıçta 2,5 km kadar asfaltta ilerledikten sonra hafif bir eğime sahip toprak bir yola girdik. Orada da 1,5 km ilerlemiştik ki bir anda yolun yönü tam gökyüzüne döndü. Daha yarışın başında bu kadar sertlik beni şaşırttı ama cebimdeki grafiğe çıkarıp bakınca olayı anladım. İşin kötüsü grafik x ekseni boyunda hep aynı eğimde inip çıkan tepelerle doluydu. Birçok koşucu hemen batonlarını çıkarıp hızla ilerlemeye başladı. Batonları getirmeyerek çok büyük bir hata yaptığımı düşünmeye başladım. Bu hatama yarış boyunca hayıflanmayı sürdürecektim. Yarış 4:15’te başladığından ve o bölgede güneş 8’e doğru doğduğundan uzunca bir süre kafa lambaları eşliğinde koştuk. İlk tırmanış bittiğinde daha nefes almaya fırsat bulamadan sıkı bir inişe geçtik. Anlaşılan o gün boyunca inişler de acılı olacaktı.
Tüm parkuru ve yarışı detaylı olarak anlatmayacağım. Ama aklımda kalan bir iki an var ki onlara değinmem şart. 22. km civarlarıydı ve biz yine zorlu bir inişten vadiye doğru iniyorduk. Vadiye sis çökmüştü ve biz bulutun üzerinden içine doğru inişteydik. Manzaranın ne kadar hoş olduğunu düşünürken bir anda karşıda kapkara bir tepe ve üzerinde, bulutun içinden çıkıp tepeye kadar uzanan ışıklar gördüm. Bunlar önümüzde koşanların kafa lambalarıydı. O kadar sert yükselen bir tepede döne döne tırmanmalarını beklerdim, ama ışık zinciri dümdüz bir çizgi şeklinde buluttan zirveye uzanıyordu. Bir an durup o anın hayatımda yaşadığım en çarpıcı anlardan biri olduğunu düşündüm. Sonra yavaş yavaş buluta girdim, bir süre sonra buluttan yeniden çıktığımda ellerim dizlerimde az önce gördüğüm tepeye tırmanıyordum. Arkama dönüp bu sefer az önce olduğum tepeden geriye doğru uzanan ışık zincirine baktım. O inişi ve çıkışı sanırım hiç unutmayacağım.
Festival des Templiers yarış parkurlarından - Dournie
Bir diğeri, başka bir tepenin inişinde, yolun bir anda düzelip yere paralel bir hal aldığında oldu. Paralel koşarken 100-150 m karşıdaki patikalardan ters yöne koşanları gördüm. Ağaçların arasında benim gittiğim yönün tersine hızla ilerliyorlardı. Sonbaharın etkisiyle tüm yamacı kaplayan ağaçlar yeşilden, sarıya sonra da kırmızıya uzanan farklı tonlara bürünmüştü. Biz bin kadar insan bu saf doğanın içinde, ağaçların arasında uzaktaki hedefe en hızlı şekilde ulaşabilmek için çabalıyorduk. Bu eğimli yamaçta oluşturulmuş o ince patikada yamacın oluşturduğu girinti ve çıkıntılarda koşarken öndeki ve arkadaki koşucuların farklı yönlerde koştuklarını görmek çok keyif vericiydi. 15 saat boyunca çok sayıda nefis sahne gördüm, keyifli anlar yaşadım ama hepsini tek tek anlatmayacağım tabii ki.
Normalde 100 km yarışlarında tempolu şekilde koşanlar 10-11 saat civarında yarışı tamamlarlar. 10 saatte ancak 70. km’deki su istasyonuna ulaştığımı gördüğümde aklıma ilk bu geldi. Daha önümde 30 km ve 3’ü büyük bir sürü tırmanış ve iniş vardı. Parkurda 6 tane yiyecek istasyonu 2 tane de sadece su alınabilen istasyon ayarlanmış. Yiyecek istasyonlarında ne olacağını kestiremediğim için yanıma yine bol tuzlu peynir ve ceviz ezmesi içeren dürümler ile bolca bar ve jel almıştım. Bunun iyi bir fikir olduğu daha ikinci istasyonda ortaya çıktı. Yiyecekler kısıtlı değildi, bolca hazırlanmışlardı ama benim damak tadıma hitap eden neredeyse hiçbir şey bulamadım. Sade ekmek bulabildiğim yerlerde kaşarla birlikte onu yedim. Bir de bizdeki taç krakere benzer ama çok tatsız bir kraker vardı. Bunlarla idare etmem imkansızdı. Sürekli yanımda taşıdıklarımdan tükettim. Tırmanışlarda muhakkak jel veya dextro tablet tükettim. Ne kadar çok kola-su karışımı içtiğimi hatırlamıyorum, ama sonralara doğru ondan da midem bulanmaya başladı. Son bir iki istasyonda sıcak çorba bulunca bardak bardak içtim. Onun dışında istasyonlar bana hitap etmediğinden içlerinde çok az zaman harcadım. Böyle yabancı kültürlerin olduğu yerlerde düzenlenen hiç bilmediğiniz yarışlara giderken istasyonlara çok bel bağlamamak gerek.
Festival des Templiers - Endurance Trail parkuru
Yarış öncesi, geçen sene 140-160 aralığında bitirenlerin sürelerini incelemiş tam bir hedef olarak almasam da elimde anlamlı bir plan olsun diye basit bir zaman planı çıkarmıştım. Eğim grafiği ile birlikte yanımda taşıyordum. 63. km’ye kadar planın hep önündeydim ama o noktadaki istasyona tam olarak elimdeki tabloda yazan saatte girdim. Bunun anlamı başlangıçtaki enerjimin giderek tükeniyor olduğuydu. Bu yarış hiçbir şekilde hedef yarışım olmasa da, başlarken aklımda bitirmek dışında bir amaç olmasa da bir anda o elimdeki zaman planı benim için önemli bir hal aldı. O andan sonra çok gerisinde kalmamak için çabalamaya başladım. Bunun bir nedeni de başlangıç noktasına hava kararmadan, yani saat 18:30’dan önce dönmek istememdi. Yeniden kafa lambası ve rüzgarlık çıkarıp kuşanmak istemiyordum. Yaptığım plana göre 19:00’da Millau’ya varacaktım. Ama o gün defalarca o vadiye inip çıktıktan sonra 90. km’de suyumu doldururken önümde kalan son çıkış-inişin 2 saatten az olmayacağını biliyordum. Ve saat 17:50’ydi. Bu son inişi karanlıkta yapacağım anlamına geliyordu. Tepedeki yiyecek istasyonunda hafif bir takviye aldıktan sonra inişe geçtim. En güzelini sona saklamışlardı sanki. Karanlıkta, sık bitki örtüsü içinde -%40’lık bir eğimde, hafif çamurlu ve iri taşlı yamaçta yürümek bile cambazlık gerektiriyordu. Artık bitişteki müzik sesini bile duyabiliyordum, ama ilerleyişim salyangoz hızına düşmüştü. Daha da kötüsü arada bir yanımdan hızla aşağı doğru koşarak geçen adamların oluşuydu. Bu hissi gün boyunca inişlerde keçi gibi sektiklerinde yaşamıştım zaten. Nasıl yapıyorlardı hala anlayamıyorum! Sanırım o coğrafyada yaşamak ve o patikalarda çok zaman geçirmek doğru cevap.
Plan ve gerçek
Saat 19:49’da başladığım noktaya ulaştım. 100 km’yi içindeki toplam 4993 m kazanımla birlikte genel sıralamada 149. olarak geçmem (koşmam demek istemedim 🙂 ) 15 saat 34 dakikamı aldı. Bitirdiğimde ekranda adımı gören sunucu “Bu isim yabancı, neredensin?” diye sordu, Türkiye’den geldiğimi söyledim. Önce şaşırdı, sonra “Nasıl buldun parkuru, zor muydu?” dedi. Parkuru zor, hatta acımasız ama bir o kadar da güzel bulduğumu söyledim. Birkaç soru cevap daha olduktan sonra yemek alınan bölüme geçtim. Ne yazık ki çoğunlukla et vardı ama yine de çorba ve haşlanmış mercimek o sırada çok iyi geldi. Tabii bolca rokfor peyniri.
Çok güzel bir doğada nefis patikalarda uzun uzadıya koşmayı, sert tırmanışları ve yıpratıcı inişleri seviyorsanız bu yarışa muhakkak katılmalısınız. Parkurda 90. km istasyonu olan Massebiau’nun zaman limiti 22 saat 35 dakika. Endurance Trail’e 1168 (82’si kadın) kişi başladı ve 943 (62’si kadın) kişi tamamladı. Festivaldeki tüm yarışlara ise 8351 (2348’i kadın) kişi başlamış ve 7681 (2258’i kadın) kişi koşutukları yarışları tamamlamış. Kendinizi bu bilgilere göre değerlendirebilirsiniz. Ama mutlaka batonlarınızı yanınıza alın.Festival des Templiers - Endurance Trail bitiş noktası
Yarışın strava kaydı

“Festival des Templiers – Endurance Trail 100 km” hakkında 4 yorum var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir