Runfire Kapadokya

Runfire Kapadokya

Runfire Cappadocia LogoBugüne kadar en uzun yarış mesafem standart maraton mesafesi olan 42km idi. Sadece bir kere antrenmanda 45km üzeri koşmuştum. Artık, 2012’de yani bu yıl ultramaraton dünyasına ilk adımlarımı atmak istiyordum. Aslında bunun için çok güzel fırsatlar da vardı. Öncelikle geçen sene Dask-Adam organizasyonundan Ilgaz’la birlikte kazandığımız birer puanımızla UTMB’de CCC veya TDS çekilişlerine katılabiliyorduk. Ne yazık ki CCC çekilişinde piyango bize isabet etmedi. TDS’ye geçmeye karar verebilirdik ama nedense tercih etmedik. Sonrasında bir anda İznikUltra çıktı ortaya. “Tamam” dedim, “orada koşacağım”. Peki 60km mi yoksa 126km mi koşacaktım? Uzun uzun düşünüp 60km parkurunda karar kıldım. Tam yarış için yola çıkacaktım ki ailedeki bir sağlık sorunu nedeniyle son anda geri dönmek zorunda kaldım. Neyse, hemen birkaç ay sonra Çekmeköy Ultra vardı, orada 60km koşabilirdim. Kaydoldum ve otobüsle İstanbul’a gittim. Ben otobüsle yolda giderken babam talihsiz bir bisiklet kazası geçirip hastaneye kaldırılmıştı. Otobüsten iner inmez uçakla Adana’ya gittim. Böylece karar verdiğim, fiziksel ve zihinsel olarak hazırlandığım hiçbir yarışı koşamamış oldum. Bir ay kadar önce Aykut ve Caner‘in Runfire Cappadocia (RFC) hakkında konuştuklarını duydum. Aslında çok etaplı (çok güne yayılmış) ve kendine yeterlilik kuralı ile koşulan ultra yarışları çok ilgimi çekmiyordu. Ağır bir çanta ile o kadar gün o kadar mesafeyi kat etmek biraz gözümde büyüyordu. Ama konuşmaları sırasında “bu yıl bir şeyler yapmak istiyorsan tam zamanıdır” diye düşünüp “ya ben de mi gelsem acaba” diye bir laf attım ortaya. Koşucuları bilenler bilir, böyle bir cümle duyduklarında (eğer karşıdakinin bunu başarabilecek altyapıya sahip olduğunu düşünüyorlarsa) hemen desteklemeye ve kararına katkıda bulunmaya çalışırlar. Onlar da aynı şeyi yaptılar. Artık ok yaydan çıkmıştı.

Olası rota görüntüsü
Sevgili eşim Başak Gürbüz Derman‘ın balondan çektiği bu fotoğraf yarışın koşulacağı coğrafyayı oldukça iyi gösteriyor. Tüm Kapadokya serisini şurada görebilirsiniz
O gün aklıma düşen bu fikir RFC kayıtlarının bitmesine bir gün kala netleşti. Bir yandan ilk defa bu tip bir yarışa katılacak olan Aykut ve Caner’e bir yandan da RFC’nin kardeş yarışı olan Likya Yolu Ultramaratonu‘na geçen yıl katılmış olan Cenk’e eposta yağdırmaya başladım. Çünkü bu tip yarışlarda fiziksel ve zihinsel hazırlığın yanı sıra malzeme hazırlığı da çok önemlidir. 200+ km, 6 günde (her gün belirli bir mesafe; 30,45,20,85,15 km gibi) çok sıcak bir yerde koşulacak ve su dışında tüm ihtiyaçlar çantada taşınacak. Böyle kurallar varken malzeme kalitesi ve hafifliği çok önemli hale geliyor. Sağ olsun arkadaşların teorik ve pratik yardımlarıyla (yarışa gideceğim malzemelerin çoğunu sağ olsun Ilgaz’dan aldım) hazırlıkları belirli bir aşamaya getirdim. Çanta ve içindekilerin tümü 8 kg olacak şekilde bir planlama yaptım. Yaklaşık 4 kg yiyecek (16200 kcal) hazırladım. Bunu yapabilmek için hafif ama yüksek kalorili yiyecekler seçtim, özellikle sadece sıcak su ile hazırlanabilen cinste şeyler.
Peki fiziksel olarak bu kadar kısa sürede böyle bir yarışa hazırlanmak mümkün mü? Tabii ki belirli bir altyapıya sahip değilseniz mümkün değil. Sahipseniz de yapacağınız ekstra çok fazla bir şey yok. Çünkü, “tamam şu antrenmanları da yaptığıma göre bu yarışa hazırım” diyebileceğiniz bir yarış değil bu. Yapılacak en akıllıca şey, fırsat olduğu ölçüde (yarışa doğru dinlenmeyi de aksatmadan) ağır bir çantayla arka arkaya günlerde orta mesafede koşular yapmaktır diye düşünüp bunu uygulamaya çalışıyorum. Olayın zihinsel yanı söz konusu olunca Koşu Gazetesi’ndeki bir iki yazıya ve Caner’in bir blog yazısına başvurdum. Önümüzdeki günlerde fırsat bulduğum her an kendimi/beynimi bu yarışa hazırlamak için zihinsel egzersizler yapacağım. Yarışta ise amacım sadece bitirmek ve keyif almak olduğundan her güne odaklanacak, koşmadığım her an dinlenerek bir sonraki güne olabildiğince zinde uyanmaya çalışacağım.
Yarışa çok az zaman kala karar verip kaydolduğumdan hazırlık süreci koşuşturmaca ile geçti. O yüzden organizasyon ve hazırlık hakkında çok uzun uzadıya yazamayacağım (bu konuda Caner detaylı bir yazı yayınladı). Ama yarıştan sonra mümkün olan tüm detaylarıyla yarışı ve organizasyonu yazacağıma emin olabilirsiniz. Hatta fırsat ve yolunu bulabilirsek Ilgaz’ın yardımı ile yarış boyunca Koşu Gazetesi‘nde ve Dailymile’da gelişmelerden bahseden yazılar yayınlayacağız.

“Runfire Kapadokya” hakkında 4 yorum var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir