2. Adana Kurtuluş Yarı Maratonu

2. Adana Kurtuluş Yarı Maratonu

Adana yarı maratonu yine bando ile başladı
Adana yarı maratonu yine bando ile başladı
Geçen sene ilkine katıldığım Adana Kurtuluş Yarı Maratonu’nun ikincisinde koşmak üzere bu yıl yine Adana’daydım. İlkinin düzenlendiği tarihle neredeyse aynı zamana denk gelse de bu yıl yarış çok kötü hava koşullarında gerçekleşti. Geçen yıl 16 derece ve parçalı bulutlu, açık bir havada gerçekleştirilen yarış bu yıl yoğun yağmur altında koşuldu. Zaten birkaç gündür yağmurun neredeyse hiç durmamış olduğunu öğrendiğim şehirde pazar günü de sürekli yağmur ve rüzgar vardı. Uzun süredir yağan yağmur nedeniyle yollarda çok sayıda derin su birikintisi de oluşmuş olduğundan zemin koşuyu olumsuz etkiledi.
Bu yıl yarış yabancı atletlerin katılımıyla “uluslararası” kimliğe dönüştürülmüş. Para ödülleri de artırılmış. Ayrıca geçen seneden farklı olarak bu sene çip ile zaman ölçümü yapılması da yarışın bir üst seviyeye çıkma gayretinin göstergesiydi. Yarışın başlangıcına yerel yöneticilerin ve Atletizm Federasyonu’ndan yetkililerin yanısıra ünlü eski atletlerin de gelmesi etkinliğe bakışın ciddiyetinin deliliydi. Başlangıç sırasında bu bir araya gelişin altı çizilmek istendi belki ama hava muhalefeti nedeniyle hızla yarışa geçilmesi daha doğru bir yaklaşım oldu.

Her ne kadar, ülkede koşulan yarış sayısının artması için tüm yarışları duyurmaya ve iyi yanlarını övmeye çalışsam da yeri geldiğinde olumsuzlukların altını çizmenin de yarışların kalitesine fayda sağlayacağını düşünüyorum. Bu nedenle bu seneki Adana Yarı Maratonunu’nda rastladığım bazı aksaklıklara burada değinmek istiyorum. Olumsuzluklar müdahale edilemeyecek olan hava ve zemin ile sınırlı kalsın isterdim ama bence bu yıl bundan biraz fazlası vardı. Öncelikle yarışın kendine özel bir web sayfasının olmaması katılmak isteyenlerin yarış hakkında bilgi almasını bence zorlaştırdı. Kayıt için, Adana Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü’nün sitesinde bir kayıt formu kullanılmıştı. Ancak kaydı tamamladığınızda herhangi bir bilgilendirme yapılmadığından veya sonradan kaydolmuş kişileri sorgulama şansı olmadığından kaydınızın yapılıp yapılmadığını anlayamıyordunuz. Özel bir sitenin olmayışı yarış sonuçlarına erişimi de zorlaştırdı. Ben sonuçları ancak çiple zaman ölçümü yapan şirketin sitesinde bulabildim.
Kesin kayıtların ne zaman, nerede yapılacağı hiçbir yerde duyurulmadığından cumartesi günü geçen yıl gittiğim yer olan Menderes Spor Salonu’na gittim. Birkaç yerde makarna partisinin saat 16:00’da olduğu ve çip, göğüs numarası dağıtımının da o saatte yapılacağına dair ilanlar gördüm. Saat 15:00 olmasına karşın bahsi geçen yerde ne bir hazırlık ne de bir görevli olduğunu görünce geçen sene gittiğim odaya gittim. Orada bir kayıt ücreti olduğunu öğrendim. Evet, her yarışın bir kayıt ücreti oluyor ama biz bunu önceden biliyoruz. Ben o ana kadar bu yarışın ücretsiz düzenlediğini düşünüp, ücretsiz bir yarış düzenlenerek koşu adına güzel bir iş yapıldığını sanıyordum. Odada, çip dağıtımı için muhakkak saat 16:00’da belirtilen yerde olmamız gerektiğini duyunca çok şaşırdık. Hiçbir yarışta bu tip bir kısıtlama görmemiştim. Konuyu çok uzatmadan belirtilen saatte orada olmak üzere ayrıldım. 16:30 gibi sözü edilen yere geldiğimde bir kaos ortamı ile karşılaştım. Birkaç masa ve etrafında bağırıp çağıran bir sürü insan kayıt paralarını yatırmaya, göğüs numaralarını almaya çalışıyordu. Bu işlemin 18:00’e kadar süreceğini öğrenen insanlar bu küçücük alanda 350 kişinin bu işlemleri yapmasının mümkün olmadığını düşünüp serzenişlerini yüksek sesle dile getiriyorlardı. Masalarda görevli kişiler ellerinden geli yapıyor olsalar da kalabalığı sakinleştirmek kolay olmadı. Bu ortamda ilerleme kaydedemeyeceğimi anlayıp 18:00’e doğru geri dönmek üzere yine oradan ayrıldım. Bir buçuk saat sonra döndüğümde insan sayısı azalmış ancak dağınıklık hala giderilememişti. Zar zor işleri halledip gerekenleri aldıktan sonra kızgınlıkla ortadan uzaklaştım. Bu işi iki saatlik aralığa sıkıştırma nedenlerini anlayamadım, umarım geçerli bir neden vardır ama çok sayıda koşucunun bu konuda kızgın olduğuna tanık oldum.
Adana yarı maratonundan bir görüntü
Trafiğin aktığı yolda koşmaya çalışanlar - kaldırımda sadece ben yokum, arkamda ve önümde de koşucular var.

Dikkatimi çeken bir başka konuyla koşu sırasında karşılaştım. Anladığım kadarıyla koşu güzergahı için bir trafik düzenlemesi yapılıp, önceden şehir halkına duyurulmamış. Sadece koşucuların geldiği görülünce trafik polislerince kavşaklarda yol kesilip koşunun akması sağlanıyordu. Bu durum şehirde bir yerden bir yere ulaşmaya çalışan halkı epeyce çileden çıkardı. Her kavşakta kornalar ve kafalarını dışarı çıkarıp bağıran şoförlerin sesleri ortalığı ayağa kaldırıyordu. Hatta duyduğum kadarıyla birkaç noktada koşucuların önüne çıkıp “sizin yüzünüzden işimizden gücümüzden olduk” deyip küfür eden sürücüler bile olmuş. Bu durum hem yarışın sağlığı hem de halkın bu tip yarışlara bakışı açısından tamiri zor sıkıntılar yaratır. Ya yarışı çok daha erken bir saate alıp trafik çok rahatken bu şekilde bir düzenleme ile yetinilmeli ya da yarış saat 10:00’da başlıyorsa ona göre güzergah ayarlanıp gerekli duyurular yapılmalı. Güzergahın bazı bölümlerinde de koşucular kontrolsüz bir biçimde akan trafikle yan yana koşmak durumunda kaldı. Bazı yarışlarda bunu yapmak kaçınılmaz oluyor ama bir miktar daha kontrollü olması gerekirdi düşüncesindeyim.
Zaten bu tip yarışların izleyici anlamında çok ilgi görmediğini biliyoruz. Bir de hava bu kadar kötü olunca başlangıç alanında, koşu rotası boyunca ve bitişte halktan nerdeyse hiç izleyici olmadığı gibi halk koşusu olarak duyurulan 4 km yarışına da katılım pek olmadı.
Ne yazık ki hem bu tip olumsuzluklar hem de hava muhalefeti nedeniyle bu yılki yarış aklımda çok güzel kalmadı. Ancak kişisel olarak ortaya koyduğum performans mutluluk vericiydi. Şimdi kısaca yarışın benim açımdan nasıl geçtiğine değinmek istiyorum.
Adana yarı maratonu bitişi
Yarış saatinde 1:31'i görünce sevinç ifadesi erkenden geldi 🙂

Başlangıç alanına vardığımda beni çok eğlendiren bir sahne ile karşılaştım. Geçen sene olduğu gibi, Adana Belediye Bandosu yine başlangıç alanındaydı. Bandonun neşeli bir şeyler çaldığını uzaktan duydum ama yaklaştığımda koşucuların yoğun yağmur altında oynayıp göbek attıklarını görünce kendi kendime epeyi güldüm. Bu tür görüntüler çok hoşuma gidiyor. Koşullar ne kadar olumsuz olursa olsun koşan insanlar bir yarış vesilesi ile bir araya gelmiş olmaktan aldıkları keyfi doya doya yaşıyorlardı. Yağmur biraz daha şiddetlenince bando ağaç altlarına, ıslanması kaçınılmaz olan koşucularsa başlangıç çizgisine gittiler ve yarış başladı.
Şu anki hedef yarışım Runtalya Maratonu olduğundan yarı maratona özel bir hazırlık yapmamıştım. Amacım, maraton programıma ara vermek istemediğimden yine kendimi fazla zorlamamak ama geçtiğimiz dönemdeki antrenmanların rasatı olacak bir kişisel en iyi derece koşmaktı. Saatimin sanal rakip uygulamasını 4:25’e ayarladım ve 1:33 gibi bir hedefle koşmaya başladım. Daha ilk kilometre içinde yağış o kadar şiddetlendi ki sırıl sıklam oldum. Saatin bazeline (Forerunner 405’in dokunarak kullanılan yapısı) hükmedemez oldum ve saat birkaç defa kapanıp açıldı. O noktadan sonra pace ve hız konusunda saate güvenemeyeceğimi anlayıp sadece nabzımı ve kendi hislerimi gözeterek koşmaya başladım. Birkaç defa yanımdaki koşuculara zaman sorarak nasıl gittiğimi anlamaya çalışabildim. Yağış ve ıslaklık nedeniyle sorun çıkaran tek cihaz saat olmadı; tüm yarış boyunca dinlemeyi planladığım iPod da sıkıntı çıkardı. Ne yazık ki o da dokunmatik bir cihaz ve ıslak halde bu tip cihazlara müdehale neredeyse imkansız. Anlayacağınız saatsiz ve müziksiz, sade bir koşu yapmak durumunda kaldım. Yaklaşık 14.km civarında kısa süren ama oldukça dik bir yokuş vardı. Bu tırmanış sırasında son zamanlarda yaptığım tepe koşularının bir getirisini gördüm. Çevremdekiler bu tırmanış sırasında oldukça yavaşladı, bense hızımı çok fazla kesmeden tırmanıp 7-8 kişiyi arkamda bırakmayı başardım. Bu tırmanışın sonu Seyhan baraj setinin üzerinde giden bir yoldu. Bu kısımda manzara gerçekten çok güzeldi. Zaten o noktada zorlu bölümü geride bırakmış olduk, yarışın kalanı daha çok inişlerden oluşuyordu. Son 4-5 km’de yağış etkisini biraz azalttı da iPod’u çalıştırıp son kilometrelerde müzik desteğini arkama alabildim. Bitiş çizgisine yaklaştığımda yarış saatinin 1:31’li bir değer gösterdiğini görüp son deparımı attım. Sonuç 1:31:47. Bir önceki en iyi derecemden nerdeyse 4 dakika daha iyi bir sonuç. Bazen teknolojik destek olmadığında insan gerçek sınırlarını daha rahat zorlayabiliyor demek ki.
Ben gelecek yıl Adana Yarı Maratonu’nda yine koşmayı düşünüyorum. Yukarıda belirttiğim olumsuzlukları koşucuları bu yarışa katılmak konusunda tereddüte düşürmek için değil, bir koşucu gözüyle organizasyonun nasıl göründüğünü aktarmak için yazdım. Amacım kesinlikle yarışı kötülemek değil aksine daha da iyiye gitmesi için yapıcı eleştiriler ve öneriler sunmaktır. Umarım her geçen yıl daha çok katılımcı ile zenginleşen bir yarış halini alır. Duyduğum kadarıyla bu etkinliğe tam maratonu eklemek gibi bir düşünce de var Adana’da. Tam maraton organizasyonu çok daha iyi bir planlamayı ve daha titiz çalışmayı gerektirir. Bu nedenle ben ve benim gibi katılımcıların görüşleri organizasyonu düzenleyenler açısından önemli bir girdi olarak ele alınmalıdır.
Not: İlk fotoğrafı sevgili eşim Başak çekti. Diğer iki fotoğraf ise, neredeyse her yarışta biz koşucuları fotoğraflayan sayın Abdülkadir Yeşilyurt’un Facebook sayfasından.

“2. Adana Kurtuluş Yarı Maratonu” hakkında 10 yorum var

  1. tebrikler mert, zor sartlara ragmen cok iyi bir zaman cikarmissin. anlasila o ki, adana’nin bir kac firin ekmek yemesi lazim organizasyonun oturmasi icin

  2. tebrikler , hava şartları , organizasyon bozuklukları genede iyi yarış çıkarmışssınız

  3. Tebrik ediyor, bir Adana’lı olarak ben de önümüzdeki sene Adana Yarı Maratonuna katılmak istiyorum. Esin KARAEFE

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir